17 ve 25 Aralık'ta ortaya çıkan yolsuzluk ve rüşvet iddiaları karşısında AK Parti, savunma durumuna geçip, her iki iddiayı da, yolsuzluk kılıfı giydirilmiş bir “darbe” girişimi görerek savuşturmaya çalıştı.
Bu tarihlerlerden itibaren Emniyet'te 7 binin üzerinde, hâkim ve savcılardan 200'e yakın isim yer değiştirdi. Tüm bu yer değişiklikleri neredeyse hukuki bir gerekçe olmadan gerçekleştirdi.
Dert paralel mi?
Peki tüm bunlar, AK Parti'nin iddia ettiği gibi kendine yönelen darbe girişimi karşısında attığı meşru adımlar mı, yoksa kendini kurtarmaya, iddiaları görmemeye, göstermemeye yönelik adımlar mı?
Yapılanların darbeye karşı siyaseti savunma hattı kurmak için olmadığı açık.
AK Parti'nin bürokrasi ve yargıdaki yer değişiklikler, HSYK'da üç daire arasında yapılan yer değişikleri ve Cumhurbaşkanı'na giden yeni HSYK yasa tasarısını bir bütün olarak değerlendirildiğinde; bunların hiç biri sivil siyasetin alanının yok edecek olan darbeye karşı atılmış adımlar değildir.
Bu adımların her birinin temel işlevi, ortaya çıkan yolsuzluk ve rüşvet iddialarını gündemden düşürmek, soruşturmaların akamete uğratmak ve belki de arkasından gelebilecek daha büyük iddiaların önünü kesmek olduğu açık.
Bu adımların hiç biri Başbakan Erdoğan'ın ifade ettiği gibi “paralel devlet” tasfiye edilmesi için atılmış değil.
Paralel devletle mücadelenin yolu
Başbakan Erdoğan ve hükümetin önceliği paralel devlet, devlet içinde örgütlenmiş ve devlet dışında güçlerin emrinde olan bir yapıyı tasfiye etmek olsaydı izleyeceği yöntem bu olmazdı.
Erdoğan ve hükümetin paralel yapı ile mücadelede samimi olduğunu göstermesinin yolu, siyasetin alanının daraltan, yargıyı yürütmeye bağlayan, bürokraside neredeyse keyfiyete varan adımlar atmak yerine tam tersine siyaseti devreye sokacak adımlar atması olacaktır. Çünkü darbe girişimi özünde tüm siyasal alanı yok edeceği için, onunla mücadele, iktidar partisinin tek başına yürüteceği mücadeleden çok tüm siyasi partilerin ve STK’ların işbirliği ile olabilir.
AK Parti, paralel devlete karşı mücadele etme iddiasında yalnız kalıyorsa; bunun nedeni, bu süreçte siyaseti, siyasi partileri yanına değil karşısına almasıdır. AK Parti, siyasetin alanını daraltan darbe girişimine karşı, siyasi partilerle işbirliği yapacağına onları suçlama, onları paralel devletin uzantısı olmakla suçluyor. Bu ise inandırıcılık sorunu olarak karşımıza çıkıyor.
Gerçek öncelik siyasete katleden darbe girişimi ise AK Parti’nin yapması gereken, siyasal rekabet ve siyasal çıkar gözetmeden paralel devlet iddiasına ilişkin tüm bilgi ve belgeleri başta muhalefet partileri olmak üzere gerekirse kamuoyu ile paylaşmaktır.
Eğer gerçek sorun paralel devlet ise bununla mücadelenin yolu siyasi meşruiyeti olan demokratik bir siyasal aks inşa etmektir.
Biraz da yolsuzluk
AK Parti’nin bu süreci ısrarla darbe girişimi ve paralel devlet ile açıklama girişimi onu hızla yalnızlaştırmaktadır. AK Parti bunu iradi olarak tercih etmektedir. Çünkü darbe girişimi ve paralel devlet iddiasıyla, bürokraside büyük yer değişikliği yapan, yargıyı hükümete bağlamaktan çekinmeyen hükümetin; ucundan az da olsa yolsuzluk iddiaları hakkında bir şeyler söylemesi gerekmez mi?
Paralel yapıya, darbe girişimine bu kadar vurgu tapan bir iktidarın, yolsuzluk iddiaları konusunda bu kadar sessiz kalması hatta adı geçen aktörleri siyaseten koruması; Türkiye’nin demokrasi yolunda gideceği yolun uzunluğunu gösteriyor.
AK Parti 2012 yılına kadar siyasi yelpazede meşruiyetini toplumdan alması açısından yalnız bir parti idi. Ama şimdiki yalnızlığı siyaseten değil, toplumdan aldığı meşruiyet ile tek parti olma ve devleti partileştirme girişiminden dolayı.
twitter: @murataksoy