Merkezi Washington'da bulunan sivil toplum kuruluşu Freedom House’un her yıl 195 ülke ve 14 bölge için “Özgürlük Raporu” hazırlıyor. Bu yıl yayınladığı raporun Türkiye ile ilgili bölümleri hükümet kanadında memnunluk yaratmadı ki, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu raporu eleştirdi.
Eleştirilerin nedeni açık. Rapor Türkiye’yi basın özgürlüğü konusunda ‘kısmen özgür’ statüden ‘özgür değil’ statüsüne düşürüyor. Kendi içinde ülkelerin üç statüye ayrıldığını düşünürsek; Türkiye, 2. Ligden 3. Lige düşmüş oldu.
İşten atmalar arttı
Raporda, medya üzerindeki siyasi baskının arttığı ve bunun Gezi süreci ile birlikte ivme kazandığı ifade ediliyor. Yine işten atılmaların da bu dönemle birlikte arttığını söylüyor. Yine raporda dünyada en çok tutuklu gazetecinin Türkiye’de olduğunu iddia ediyor.
Rapora göre Türkiye dünya sıralamasında 120. sıradan 134. sıraya geriledi.
Türkiye’nin dahil edildiği ülkeler grubunda Endonezya, Tanzanya, Kenya, Çin, Rusya, Ermenistan, Ekvator gibi ülkeler var.
Aslında tek başına bu bile çok şey anlatıyor.
Dış politikadaki başarısızlık
Türkiye, çok değil birkaç yıl öncesine kadar ekonomik performansı ile demokratikleşme yönünde attığı adımlarla AB’nin, Batı’nın ve Ortadoğu ülkelerinin gıpta ile baktığı ülkeydi. Ne olduysa Arap uyanışıyla oldu ve AK Parti, bu süreci Türkiye’nin bölgesel liderliğini gerçekleştirmek için fırsat gördü.
Bu fırsatı, Türkiye’nin eksik de olsa demokratik deneyimi, laik toplumsal modeli, Batı ile olan ilişkileri, AB aday üyeliği üzerinden değil sahip olduğu kültürel kimlik üzerinden mezhepçi bir politikayla gerçekleştirmeye çalıştı.
Olmadı.
Ne Mısır’da ideolojik ve siyasal olarak destek verdiği Mursi başarılı oldu ne de Suriye’de desteklediği Esad muhalifleri başarılı oldu. Mursi yapılan darbe ile devre dışı kalırken; bu darbenin en somut sonucu da Suriye’de de Esad’ın ömrünün uzaması oldu.
Türkiye: Millet değil cemaatler topluluğu
AK Parti, dış politikada uğranılan bu başarısızlığı, bu kez iç politikada aynı kültürel kimlik siyaseti üzerinden sürdürdü. Başbakan’ın özellikle Gezi ile birlikte iradi olarak tercih ettiği sert bir üslup, gerginlik ve bunun sonucu toplumsal kutuplaşma dış politikadaki bu başarısızlığı konuşamaz hale geldik. Tabanı konsolide etmek üzerine kurulan bu dil, bırakın dış politikadaki başarısızlığı, ortaya çıkan yolsuzluk iddialarını bile konuşmaz hale getirdi.
Yerel seçimlerde elde edilen başarı AK Parti’nin siyasal başarısıdır ama bunun maliyeti Türkiye’nin orta vadede kaybıdır. Çünkü yaşadığımız süreç, toplumsal ortak değerler üzerinden uzlaşarak toplumsallaşmayı değil, herkesin kendi cemaati içinde yaşamaya geri dönüşünü sağlıyor.
Türkiye’nin son 20 yıl içinde özellikle laik kesim ile muhafazakârlar arasında kurulan güven ilişkisi, ortak bir topluma olma için kurulan diyalog kanallarının hepsi son bir yıl içinde neredeyse koptu. Bırakın millet olmayı giderek artan biçimde cemaatleştik.
Bu açıdan Freedom House’un raporu, bu gerçeklerin medya yüzünü bize anlatmaktan başka bir şey yapmıyor.
Rapora tepki veren Dışileri Bakanı Ahmet Davutoğlu; “Bu, son dönemde son dönemde Türkiye'ye karşı yapılan algı operasyonlarından biridir. Türkiye'yi orada yer alan ülkelerin içinde o kategoride ele alamaz. Türkiye'de her görüş zikredilebilmektedir, tartışılabilmektedir. Bu anlamda Türkiye'deki basın özgürlüğü kısmen özgür kategorisinde yer alan ülkelerden çok daha ilerdedir.” demiş.
Elbette Türkiye dahil edildiği gruptaki ülkelerden farklı parametrelere göre önde olabilir ama bu, raporda ifade edilen gerçeği değiştirmiyor.
ABD’de herkesin merak ettiği konu
Son bir hafta içinde gazetelerde SETA, Sabancı Üniversitesi, TÜSİAD’ın ABD’de yaptıkları toplantılara katılan yazarların izlenimlerini okuyoruz. Bu toplantılara katılanların çoğu, ABD’lilerin en çok düşünce ve ifade özgürlüğü konusunu duydukları endişeleri paylaştıklarını yazdı.
Yani sadece Freedom House değil ABD’deki politikacılar da, medya mensupları da, STK temsilcileri de en çok raporda ifade edilen endişeleri Türklerle paylaşıyor.
Yine Davutoğlu verdiği tepkide; “Gazetecilerimiz bunu, raporu reddetmelerini bekleriz” demiş.
Diyelim ki, raporu reddettik.
Bu Türkiye’de hangi gerçeği değiştirecek?
O fotoğrafta biz varız
Evet, uluslararası ilişkilerde bu tür raporlar sadece birer objektif değerlendirme aracı değildir. Bu raporlar, güç ilişkisine ve hiyerarşiye bağlı olarak aynı zamanda birer siyasal yargılama metnidir. Ve bu tür kurum ve raporlar bir siyaset aracıdır.
Ancak Freedom House’un raporu kabul edelim ki, sadece bir fotoğraf çekiyor. Ve çektiği fotoğraf içinde olduğumuz bir anı gösteriyor.
Unutmayalım ki aynı rapor, basın özgürlüğü konusunda en vahim gelişmelerin Mısır’da olduğunu ifade edip şu tespiti yapıyor; “Ülkede ilk kez seçimle iktidara gelen Muhammed Mursi’nin eski usül bir askeri darbe ile görevden uzaklaştırılmasına tanık olundu” deniyor.
Hadi Türkiye’nin ki algı yönetimi amaçlı.
Ya Mısır için?
@murataksoy