AK Parti’nin, devleti, onu “kötü yöneten ötekilerden” kurtarıp “iyi yönetecek kendi insanlarıyla” doldurma sevdası, vesayetin el değiştirmesinden başka bir sonuç vermedi. Askeri ve sivil bürokratik vesayetin yerini, AK Parti’nin demokratik, seçim meşruiyeti üzerinden üretmeye heveslendiği yeni bir “tek parti vesayeti” aldı.
Bu vesayeti, siyasi alan başta olmak üzere devletten topluma uzanan her alanda görüyoruz. AK Parti devleti, bu açıdan tüm alanlarda yeni mağdurlar üretiyor.
Siyasetin mağdurları
Bu vesayetin, siyasal alanda en açık yansıması, yasama yani Meclis’in torba yasalarla devre dışı bırakılması ve gece yarısı baskınları ile yasama dönemine geçilmesidir. Bu yasalara karşı söz söyleme, bunları eleştirme ve yeni yasa tasarı sunma hakları ellerinden fiili olarak alınmıştır.
Yine hukukun yürütmeye bağlanması ve bu alandaki hukukilik değil keyfiliğin baskın hale gelmesi bir başka göstergedir.
Bu durumda meclisteki muhalefet partilerinin yetersiz olduğunu vurgulamak bir anlamda anlamsızlaşıyor, zira onların meclisteki varlıklarını işlevsiz hale getiren AK Parti’nin antidemokratik uygulamalarıdır.
Bu hali ile siyasetin mağdurları CHP’dir, MHP’dir, HDP’dir.
Bürokrasinin mağdurları
AK Parti’nin aynı yöntemi, bürokraside de uyguladığını görüyoruz. Askeri ve sivil bürokratik vesayetin bıraktığı boşluğu, kendi kültürel kimliğine ait bir bürokrasi sınıfı ile dolduruyor. Memur alımlarından, sözleşmeli personel tercihine ve taşeron sistemine kadar bunu görmek mümkün.
Son yıllarda başta Aleviler olmak üzere, AK Partililik kimliğinin dışındaki farklı kesimler bu sistemin kurbanı oldular. AK Parti’nin bürokraside öteki ilan ettiği son grup cemaat. Cemaatin bürokrasiden temizlenmesi şu anda tek hedef.
Görüldüğü gibi bürokrasi mağdurlar geniş bir yelpazeyi oluşturuyor. Aleviler, Müslüman olmayan Türkiyeli vatandaşlar ve cemaate yakın olduğu iddiasıyla sürgün edilen, görevden alınan memurlar kısaca AK Partili olmayanlar.
Ekonominin mağdurları
Benzer bir durum ekonomik alanda da yaşanıyor. Yeni bir orta sınıfın siyasal temsilcisi olarak iktidar AK Parti, kendi siyasi iktidarına meşruiyet sağlayacak yeni bir toplumsal sınıf yaratmayı tercih etti.
Geçmişte en açık halini Varlık Vergisi ile gördüğümüz yeni bir sermaye sınıfı yaratmanın bir başka versiyonunu bu kez devlet imkanlarının sınırsız seferber edilmesi seçilmiş bir ekonomik sınıf yaratılmasını görüyoruz.
İhalelerin, teşviklerin anahtar teslim belirlendiği bu yeni düzende öteki, düşman ilan edilenler, yine devletin araçlarıyla sindirilmeye çalışılıyor.
Bun sürecin belki de en somut örneği Bank Asya vakasıdır. Bir bankanın sırf “öteki” ilan edildiği için yaşadıkları bu mağduriyetin açık bir örneğidir.
Bu açıdan ekonominin mağdurları da AK Partililer, AK Parti’nin meşruyetine katkı sunan dışındaki tüm ekonomik aktörlerdir.
Kimliklerin mağduru
Mağduriyet yaşanan bir diğer alan kuşkusuz kültürel, dinsel, etnik kimlik alanıdır.
Kültürel ve dinsel kimlik olarak Alevilerin bürokrasi, ekonomi, eğitim kısaca gündelik hayatta uğradıkları mağduriyet ortadadır.
Etnik kimlik olarak Kürtlerin gündelik hayatta karşı karşıya oldukları mağduriyet var. Her ne kadar iyi niyetli başlamış olan çözüm süreci ile çatışmasızlık hali kazanım olarak görülse de, bunun hukuki bir garantisi şimdilik yoktur. Üstelik bölgede gelişmeleri düşündüğümüzde AK Partili Kürtler dışında, HDP ya da farklı siyasal tercihleri olan Kürtlere hak ve özgürlük tanıyan değil, onları “din” üst kimliği altında homojenize etmeyi amaçlayan bir anlayış söz konusudur.
Bütün bu mağduriyetleri çoğaltmak mümkündür.
Mağdurların üreteceği ortak siyaseti
Son dönemde gündelik hayatımız, sahip olduğumuz haklar ve özgürlükler temelinde değil, AK Parti iktidarının tanımladığı hak ve özgürlükler çerçevesinde yaşanır hale geliyor. Sahip olduğumuz kültürel, dinsel, etnik kimliklerimizi kamusal alanda değil özel alanda ifade etmemizi isteyen bir AK Parti iktidar var.
AK Partililer dışında herkesin öteki olduğu bir Türkiye var. Ve buna Yeni Türkiye diyorlar.
Bunun içindir ki, ister siyasal alan ister sivil alanda olsun, devletin/AK Parti devletinin mağdur ettiği tüm kesimlerin demokrasi, özgürlük, hukuk temelinde bir siyasallaşma üretmesi gerekiyor.
Önce büyük yüzleşme
Siyasetin, bürokrasinin, ekonominin, kültürel, dinsel kimliklerin, kültürlerin mağdurlarının, bir demokrasi koalisyonu üretmesi ve bunun siyasetini yapması Türkiye için temel bir zorunluluk haline geliyor. Bunun başarılmasının ilk şartı da tüm mağdurların, geçmişleriyle yapacakları yüzleşmedir.
Alman siyasetçi Friedrich Ebert’in; “Demokrasinin demokratlara ihtiyacı vardır” der.
Türkiye’nin içine düştüğü bu yeni tek parti vesayetine doğru gidişte temel ihtiyaç, tüm mağdurların demokratlarının işbirliğine ihtiyacı var. Demokrasi için.
@murataksoy