Amerikan resmi tarihi, Kızılderili şefi Geronimo’yu pek sevmez. Geronimo’nun beyazları katlettiğini ve yakalanması için uzun yıllar uğraştıklarını yazar. Peşine düşenler onu yıllarca Arizona’nın dumanlı dağlarında aramışlar ama bulamamışlardı. CIA, Usame Bin Ladin için kod adı olarak Geronimo’yu uygun görmüş. Tora Bora Dağları’nda kayıplara karışan Bin Ladin’i de yıllarca aradılar. 1909’da Geronimo öldüğünde gömüldüğü yerde bulunamadı. Bin Ladin de denize atıldı.
Yöntemler kadar, nefretin benzerliği de dikkat çekici. Önce Kızılderililer, yüzyıl sonra da Müslümanlar “öteki” oldu Geronimo ve Usame’nin şahsında. Usame bir teröristti. Oysa Amerika onu Sovyetlere karşı kutsal savaş için yetiştirmiş, bir “özgürlük savaşçısı” olarak desteklemişti.
Afgan cihadında Amerikalıların Suudi ve Pakistan gizli servisleriyle birlikte yarattıkları bir “kahramandı” o. Milyonlarca dolar akıtıldı ona, Sovyet helikopterlerinin korkulu rüyası stinger füzeleri verenler yine Amerikalılardı. Yani binlerce insanın ölümüne karar veren bir katilin tarihini aslında Washington kendi eliyle yazdı.
Huntington’ın ‘Medeniyetler Çatışması’ tezi pratikte Usame ile hayata geçti.
Huntington, “Komünizm öldü, şimdi yeni düşman İslam ve Müslümanlar” derken, Usame ve El Kaide’nin varlığına sevinmiş olmalıydı. Sırlarıyla birlikte öldürülmesi birçok komplo teorisinin ötesinde Amerika’nın canlısıyla başa çıkamayacağının göstergesi.
Amerikan yetiştirmesi!
1990’lara kadar Amerika-Ladin ilişkisine dair bilinmedik pek bir şey yok. Afganistan’daki Sovyet işgali sona erdikten sonra Amerika’nın ona ihtiyacı kalmamıştı. O tarihten itibaren “bağımsızlığını” ilan ederek “efendisini” vurmaya başlayan Usame ve El Kaide’nin tamamen ABD kontrolünde olduğu da büyük bir aldatmacaydı. Tıpkı öldürülmesinin Arap ayaklanmalarının tüm hızıyla sürdüğü bir döneme denk getirildiği iddiası gibi. Eğer Washington dünyada olan biten her şeyi ince ince hesaplama kabiliyetine sahip olsaydı, Usame travmasını çoktan aşardı. Yıllarca Pakistan Gizli Servisi tarafından kollandı, Pakistan olmasaydı bunca yıl yakalanmadan dolaşması mümkün olmazdı. Şimdi neden Pakistan Gizli Servisi ISI tarafından saklanmış olabileceği herkesi şaşırtıyor bilinmez. Amerikalılar da bunu biliyordu. Bugüne kadar Pakistanlılarla birlikte ya da tek başlarına onlarca operasyon yaptılar ancak yakalayamadılar.
Yani, Amerikalıların, “Usame’nin yerini bilip kontrollü olarak yaşattığı” teorisi bir kompo olmaktan öteye gitmedi. Çünkü onu bulamamışlardı. Evet, onların yetiştirmesiydi ama onların kontrolünde değildi.
10 yılda toplam 455 milyar dolar harcanan teröre karşı savaş, sadece Bin Ladin’le mi sınırlı kaldı? Peki, Washington’da Beyaz Saray’ın önünde kutlama yapan binlerce Amerikalının, yenilmez armadayı kalbinden vuran, Amerika’nın da vurulabileceğini gösteren bu “teröristin” alt edilmesine sevinmesi, Afganistan, Irak işgalleri, Guantanamo, Ebu Gureyb işkencelerini, ölüm uçaklarını unutturacak mı?
Liderinin ölmesiyle El Kaide’nin eski gücü olmayacak. Ama liderden bağımsız bir örgütlenme biçimi olan El Kaide’nin son yıllarda özellikle Irak’taki uygulamalarıyla güç kaybettiği, Arap ayaklanmalarıyla da ideolojik olarak kendine uygun zemin bulamayacağı biliniyor. Arap ayaklanmaları zaten El Kaide’yi bitirmişti. Ladin, Şii olduğu için İran’dan ve Arap coğrafyasındaki diktatörlerden nefret ederdi. Saddam, Mübarek, Kaddafi baş düşmanlarıydı. Onlar gitti ya da gidiyor. Ama tüm bunlar postmodern bir örgütlenme ve hareket olan El Kaide’nin tamamen silineceği anlamına gelmiyor.
Ancak 11 Eylül saldırılarını hemen ardından El Kaide ile yan yana gelmeyecek dünyadaki milyonlarca kişinin açıktan olmasa da Amerika’nın vurulmasından duyduğu memnuniyeti dile getirmesi, sorunun yıllardır dünyayı El Kaide gibi terör ve şiddetle yöneten Amerikan politikaları olduğunu işaret ediyor.
Kaide değil Amerikan politikaları
2001’in Eylül ayında Pakistan’ın Afganistan’a en yakın kenti Taliban ve Kaide’nin merkezi sayılan kenti Peşaver’de sokaklarda kalaşnikoflu Usame t-shirtleri kapış kapış gitmesinin sebebi, Amerika’ya duyulan nefretti. Türkiye’den bile bu tişörtlerden ısmarlayanlar olmuştu. İkiz kuleler yıkılırken Beyrut’taki sevinci, Orta Amerika’dan izleyen ortalama bir Amerikalının anlaması zordu. BBC’ye “Biz onlara ne yaptık ki” diye soracak kadar da dünyadan ve Amerika’nın yaptıklarından uzaktı.
2002’de Gazze’deydik. Geçmiş yılların aksine Gazze’de gençler açıkça “İntihar komandosu olabileceklerini, şiddete şiddetle karşılık verilerek sonuca gidileceğini ve El Kaide’nin haklı olduğunu” söylemişlerdi kameralara. Yüzlerini saklamamışlardı, sanki hepsine cesaret gelmişti. Onlar Usame’yi değil, Amerika’nın “cezalandırılmasını” destekliyordu. Oysa Amerika kadar Usame’yi de sevmiyorlardı. Usame öldürüldüğünde Müslüman dünyasında kimse protesto için sokaklara dökülmedi, dökülmezdi de. Ama bu durum insanların zihnindeki Amerikan algısının değiştiğini göstermiyor. Bin Ladin, Tora Bora’da aranırken Pakistan’da, üstelik bir ordu karargahının yakınlarında, öldürüldü. Villa dedikleri yer Pakistan’da adım başı rastlanabilecek, geniş ailelerin yaşadıkları derme çatma büyük evlerden biriydi. Pakistan istihbaratının haberi olmadan adım bile atması mümkün olmayan Usame’nin burada bulunması ise “kaçaklar en son aranacakları yerde saklanır” kuralına uygundu. Ayrıca Usame’nin öldürülmesiyle dünya daha emin ve tehlikesiz olmayacak. Kuds el Arabi gazetesinin yayın yönetmeni ve Usame ile görüşen sayılı isimlerden Abdülbari Atwan, “Ladin, El Kaide için artık çok da önemli bir isim değil. Yıllardır saklanıyordu. Ladin olsa da olmasa da eylemleri devam edecek. Zevahiri, Ladin’in yerine geçerse örgüt daha da tehlikeli olacaktır. Zevahiri ile El Kaide’nin daha da köktenci hale geleceğini düşünüyorum” diyor. Afganistan-Pakistan’da dolaşan bir gazeteci olarak biz de şunu ekleyelim: Usame efsane haline geldiği gibi bir militan filan değildi. Sovyetlerle bile tek bir kez çatışmaya girdiği hatırlanıyor. Sadece örgütleyici ve emir vericiydi.
El Kaide zayıflaması dünyayı güvenlik açısından rahatlatsa bile Amerikan politikaları değiştirmedikçe ortalama dünyalının Amerikan algısı değişmeyecek. Bin Ladin öldü ama terörle mücadele adı altında sadece son on yılda dünyada kaç terör operasyonu yapıldığını, kaç kişinin öldüğünü, işgallerin gerekçesini, söylenen yalanları sorgulamayacak mıyız?
Amerikan halkı sevinirken “öteki”lere yapılan haksızlıklara müdahale etmeyi öğrenmedikçe “Geronimolar”la uğraşmaya devam edecek gibi görünüyor.
(Radikal)