Başkan seçilmesinin ardından Ortadoğu konusunda hayal kırıklığı yaratan Barack Obama seçim takvimini işletmeye başladı. Önce söz verdiği gibi 31 Ağustos itibariyle 50 bin muharip askeri Irak’tan çekti, 2 Eylül’de de Ortadoğu barışı için start verdi.
İsrail Başbakanı Netanyahu, Filistin lideri Mahmud Abbas ilk kez doğrudan görüşecek. Toplantıya Ürdün kralı ve Mısır devlet başkanı da davet edildi. Masadaki konular gayet zorlu: İki devletli çözüm, Yahudi yerleşim birimleri, Kudüs’ün statüsü ve mülteciler. Kafalarda ise bu buluşmadan bir sonuç çıkıp çıkmayacağı sorusu var. Bardağın dolu tarafından bakarsak tarafları bir araya getirmek önemli. Boş tarafı ise geçmişte olan buluşmalar gibi sadece görüntüyü kurtarmaya yönelik.
Obama’nın baskısı ile özellikle Amerikan kamuoyuna yönelik bir girişim. Son yıllarda İsrail-Filistin sorununda son 20 yılın en kötü dönemi yaşanıyor.
İsrail ise varolan koşullar ve hükümet yapısı ile herhangi bir adım atma niyetinde değil.
Taban tabana zıt görüşler
90’ların başından bu yana bölgeyi yakından takip eden bir gazeteci olarak izlenimimiz ise 2 Eylül buluşmasının imaj tazeleme, fotoğraf çektirme olanağından öte anlam taşımadı. Ancak İsrail olsun Filistin olsun Amerika’nın davetini geri çevirme lüksüne sahip değiller. Kimse masadan kaçan konumuna düşmek istemiyor. Ancak kimse kendi konumunda geri adım atmıyor.
Taraflar Washington’a taban tabana zıt görüşlerle gidiyor. İsrail, 1967 sınırlarında bir Filistin devletini kabul etmiyor, Yahudi yerleşimlerinin devamını istiyor, Filistin devletinin silahsız olmasını savunuyor, Kudüs’ü bölünmez ve edebi başkent kabul ediyor, mültecilerin dönüşü ile ilgili hiçbir uzlaşmaya yanaşmıyor. Eli zayıf olan Filistin tarafı belli konularda zorunlu olarak esneklik gösterebilir. Ama temel maddelerde, Kudüs, 1967 sınırları vb. konularda Abbas bile taviz verecek durumda değil. İsrail geleneksel taktiği gereği bütün konuları masaya getirerek deyim yerindeyse torba anlaşma yapmaya çalışıyor. Çünkü tüm konuların çözümünün mümkün olmadığını biliyor.
Görüşmelerin devamı başarı olur
Filistin tarafı “Eylül sonuna kadar durdurulan Yahudi yerleşimleriyle ilgili kararın uzatılması ve görüşmelere bu şartla devam edilmesini şart koşuyor. Onun dışında herhangi bir adım için objektif şartlar oluşmuş değil. Abbas’ın alacağı karar sadece Batı Şeria’yı bağlayacak. Gazze ile ilgili bir tasarrufu yok. 2 ay önce NTV adına konuştuğumuz Abbas’ın heyecansızlığı da çabası. Netanyahu da koalisyonun Lieberman kanadının karşı çıkacağı bir metni kabul edemez. Üstelik bir anlaşma yapmak için çevre koşulları da uygun değil. Mısır ama özellikle Ürdün’ün Filistin konusunda ne kadar belirleyeceği olduğu şüpheli. Artık dengelerde İran da var. Suriye’nin, Suudi Arabistan’ın hatta Türkiye’nin olmadığı bir masa çok gerçekçi değil.
Türkiye niye yok?
Bu yüzden 2 Eylül buluşması biraz zevahiri kurtarmak, biraz Amerika’da Kasım ayındaki seçimler öncesi Obama’nın gayret gösterisi gibi algılanabilir. Çünkü geçmişe bakarsak 2 Eylül’e giden yoldaki zeminin sağlam değil. 2003’de Ortadoğu Dörtlüsü’nün hazırladığı Yol Haritasına göre 2005’de bir Filistin devletinin kurulacaktı. 2007’de Annapolis’te bir yıl sonrası için barış anlaşması için imza atıldı. Şimdi benzer bir dururum var. Üstelik 1993’de Oslo anlaşmasında %22 olan Filistin toprakları %14’e kadar kemirilmiş durumda. Bu şartlar altında Washington buluşmasında yeni Amerikan başkanı ancak fotoğraf albümüne iki liderle çekilmiş resmini ekleyebilir. 2002’de Beyrut’ta imzalanan 1967 sınırlarında bir Filistin devleti karşılığında tüm Arap dünyasının İsrail’i tanımasını öneren Arap planının kabul etmeyen İsrail’in önereceği bir çözüm olamaz. Bu yüzden artık “barış süreci” cümlesi birçok kişiyi heyecanlandırmadığı gibi bu buluşmada diğerleri gibi kadük kalmaya mahkum. Çünkü işi ciddiye alan yok.
Türkiye’nin masada olmadığını söyleneler olacaktır. Ankara’nın Washington’da olmasının koşulu yok. İki asil ( İsrail-Filistin Yönetimi) iki yedek (Mısır-Ürdün) görüşmeci bölgede Türkiye’nin konumundan rahatsız. Ve Filistin konusunda şu anda yan yana gelmeleri mümkün değil. Bu nedenle Türkiye Filistin sorurundaki iddiasını devam ettirmek için konumu yeniden gözden geçirmek durumunda.