20 Ekim 2010

KCK SORULARI

KCK davasının geçen yıl Habur’daki görüntülerin rövanşı olduğu görüşü hakim.

151 sanıklı davada 300’e yakın avukat hazırdı. Avukatlardan birinin KCK’yı “Kürtleri Cezalandırma Komplosu” olarak tanımlaması salondaki ağır havayı bir anda yumuşattı, herkesi gülümsetti.

xxx

KCK davası bölgede hayati öneme sahip. Diyarbakır’da herkesin gündemi bu dava. Oysa dava Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Söylenen şu: Kürt açılımının iyi niyetli olup olmadığı, ateşkes sürecinin tamam ya da devamı sanki bu davanın gidişatına bağlı. Dava çok yazılıp çizildi. Bu yüzden uzun lafa gerek yok. Detaylarını Aydın Abi zaten kendine has üslubu ile gayet net dile getirdi.

xxxx

Sanıkların çoğu eski DTP yöneticisi ya da BDP’nin seçilmiş belediye başkanları, meclis üyeleri ya da açıktan faaliyet yürüten insanlar. Duruşmada en etkili konuşmayı sanıkların tümü adına yapan Hatip Dicle “ davanın sonucunun Kürt sorunun çözümüne olumlu katkı yapabileceğini söylerken “Kürt siyasi mücadelesini silahlı çizgisinden, şiddet modundan çıkarmak amacındayız. Devlet demokratik yöntemin önünü açarsa sorun kalmaz” diyordu.

xxxxx

Herkesin beklentisi bir aşamada ama çok geç kalmadan yargılamaların tutuksuz devam etmesi. Özellikle, belediye başkanlarının biran önce bırakılması. Bu açılım sürecinde sembolik bir adım, bir jest olarak görülüyor. “İyi niyet ölçülecek” deniyor

xxxxx

 

KCK konusunda görüş şu: “Silahlı siyaset olmaz sivil siyaset gerek deniyor. Evet, bu insanlar da silahsız siyaset için dağda değil şehirdeler.”

Zaten istenen de bu değil mi?

xxx

İşte tam da bu noktada geçen yıla dönmek gerekiyor.  KCK davasının geçen yıl Habur’daki görüntülerin rövanşı olduğu görüşü hakim. Hele KCK tutuklusu belediye başkanlarının elleri kelepçeli fotoğraflarının çektirilmesi de bu rövanşın bir uzantısı.

xxxx

Hükümete “fikir veren”, “bölgenin dinamikleri ile uzaktan yakından ilgisi olmayan” birtakım “uzmanların” iddiası şu: “ Kürt siyasetinde şiddeti savunanları derdest edersek bölgede yeni seslerin, farklı görüşte olanların önünü açarız”. Bölgede kim yelpazenin neredesinde herkes biliyor. Yıllardır muhafazakar Kürtlerin büyük bölümü zaten politikanın içindeler. Oylar MSP, RP, AKP çizgisindeki partilere gidiyor, insanlar da fikirlerini söylüyor. Yani söylendiği gibi tüm oylar BDP çizgisine gitmiyor. Başka seslere tabii ki ihtiyaç var. Ama bu yöntemle değil.

KCK operasyonu ile yeni siyaset alanı açma iddiasında olanlar yani şahinlerin yerini güvercinlere bırakmak isteyenler bu tür operasyonlara bu işin olmayacağını, şahinlerin güvercinleşeceğine daha şahinleştiğini bilmiyorlar. Üstelik BDP çizgisinin boşalttığı alanı yeni seslerin doldurması da kolay değil. Ya da bu boşluğu kim dolduracak. Bölgeye atanmaya hazırlanan din adamları mı? Kürt sorununu böyle çözmeye çalışanlar yanılıyor. Çözüm yöntemi bu değil. Bunlar orada konuşulan ve söylenenler.

xxxx

Uzatmadan söyleyelim: Şiddet şiddeti doğuruyor. Devlet ya da PKK; şiddet kullanarak Kürt siyasetinin önünün açabileceklerini sananlar yanılıyor.

KCK operasyonları ile bugüne kadar konuşamayan Kürtlerin önünü açmayı düşünen “uzmanların” amacı aslında açılım sürecini baltalamak olmasın? Yani güvercin gibi görünüp şahin olmak. Ne dersiniz?

Yazarın Diğer Yazıları

Dağa çıkılmaması için önce dağdakilerin inmesi gerekiyor

Barış sürecine rağmen çok sayıda gencin Kandil’e yol alması belli bir güvensizliğin göstergesi mi?

Sandık birleştirmiyor, bölüyor!

Irak gibi insanların etnik ve mezhebi kökenlere göre hareket ettiği, oy kullandığı bir ülkede seçimler, tarafları bir araya getirmekten çok uzaklaştırıyor.

Kürtlere haksızlık mı yapılıyor?

Kürt hareketi tarihsel bir zihin altı ve tecrübeyle daha sabırlı ve temkinli ilerlemeye çalışıyor. AKP hükümetini eleştirmekten kaçınmıyor, sokakta yerini alıyor.

"
"