Obama yönetiminin Ortadoğu krizini nasıl ele alacağına dair bir planı yok. Durum böyle olunca İsrail’in tavrına nasıl karşılık vereceğini de bilmiyor. Nitekim İsrail tabiri caiz ise “Amerika’yı umursamıyor.”
Amerika’nın Filistin ile görüşmelerde tek şart olan yerleşim inşaatlarının durdurulması talebini İsrail elinin tersiyle itti. Doğu Küdüs’e 1600 yeni yerleşim inşasından geri adım atmadı. Batı Şeria’nın işgali derinleşti, İsrail fiili durum yaratarak Kudüs’ü kuşatmayı tamamlamaya yaklaştı.
Amerikan yönetiminin şaşkınlığı ise zevahiri kurtarmaya yönelik. Nitekim Bayan Clinton son 40 yılın en önemli krizi olarak nitelendirilen durum için çark edip “İsrail ile aralarında derin bağlar olduğunu” açıkladı. İsrail ile Amerika, ilişkileri eskisi gibi olmasa da hâlâ birbirlerine muhtaçlar. Çünkü İsrail, İran, Irak gibi konularla meşgul olan Amerika’nın Filistin meselesi ile uğraşmayacağını biliyor. Özellikle İran’ı sürekli tehdit olarak göstererek bahane üretiyor.
İsrail medyasından aklı selim kalemler hükümeti eleştirirken Amerika ile aralarının bozulmasından çok atılan adımın ileride daha büyük sorun yaratacağını düşünüyor.
Geçen yıl Obama’nın Kahire konuşmasının ardından beklentileri yükselen Filistinliler ise hayıl kırıklığı içinde.
xxxx
Şunu net olarak söylemek gerekiyor: Olan bitenin, söylendiğinin tersine barışla, barış süreciyle ilişkisi yok. İşin aslı şu: İsrail barış istemiyor. Oyalıyor. Barış dediği ise Filistinlilerin minik bir toprak parçasına tıkıştırılması, İsrail’in kafasındaki plana evet demesi. Niye mi? Şu anda barış adına tartışılan konu 15 yıl önceki durumun çok gerisinde. İsrail'in, anlaşmalara göre zaten yeni yerleşim yapmaması gerekiyor. Oslo’dan başlayarak tüm belgelere bakılabilir. Ama yapıyor. Yakında işgal topraklarında yaşayan İsraillli sayısı 500 bine ulaşacak. Yani İsrail “hadi barışalım” dediğinde ortada bir Filistin toprağı kalmayacak. Aciz durumdaki Filistin yönetimi ise elinde hiçbir koz kalmadığı ve “iktidarsız” olduğu için masaya oturmak için sadece yerleşimlerin durdurulmasını istiyor. Ne yazik ki yönetim bu durumda.
Diyelim ki yerleşim inşaatları durduruldu. Diğer çetrefil konuların ne olacağı belli bile değil. Yani İsrail ne 1967 sınırları, ne daha önce imza attığı belgeler, ne de iki devletli çözümden yana. Tek istedikleri Kudüs’ü ele geçirerek Filistinlileri sömürgeci mantık gereği gettolarda yaşama mahkûm etmek.
xxxx
Uluslararası toplum sessiz. Zaten kimseni bir beklentisi yok. İsrail’in Amerika’ya kafa tutmasının bir diğer nedeni ise, Filistin’deki bölünmüşlük. İsrail’in yerleşimleri genişletmesine karşı çıkacak, sesini yükseltecek bir Filistin Yönetimi yok. Çıkan sesler cılız. Hamas sesini yükseltiyor, ama onlar Gazze’de. Başbakan Fayad intifadadan söz ediyor. Ama intifadayı kim örgütleyecek belli değil. Tüm bunlara rağmen konu Kudüs, bölgedeki hava da gergin olunca hiç tamhin edilmeyen olaylar sürpriz olmamalı.
xxxx
Kudüs’te çıkan olaylar 2. intifadanın başlangıcını çağrıştırsa da şu an için bunu yeni bir ayaklanmaya dönüştürmek için erken. Filistin Yönetimi Başkanı Abbas bunu örgütleyebilecek güçte değil. Artık ne bir Arafat, ne de bir Mervan Barguti var. El Fetih’in örgütlenmesi ise kısa sürede ayaklanmaya örgütleyecek gibi değil. Yine de Filistin'deki çeşitli kadrolar büyük bir eylemi örgütleyebilecek tecrübeye sahip .Yapılması gereken silahlı mücadele yerine ciddi bir pasif direniş, boykotlar ve ses getirecek eylemleri içeren toplu bir intifada.
xxxx
Oslo’dan bu yana İsrail sürekli toprak işgal ediyor. 15 yıl önce Filistin Devleti'ne Batı Şeria’nın yüzde 22’si düşüyordu. Şimdi bu oran yüzde 10-13 civarında. Topraklar budanıyor. Bu saattten sonra iki devlet projesi de bir çözüm olamayacak. Filistin’in bağımsızlığını ilan etmesi ise mantıkılı değil; herhangi bir hedefe varma ihtimali yok. Bu yüzden ne kadar zor olsa da Filistinliler açısından yeniden tek devlet çözümüne dönmekten başka çare görünmüyor. Yani Oslo dönemi artık sona erdi. Ve Rahmetli Edward Said haklı çıktı, biz yanıldık.
xxxx
Amerika, Suriye ile adım atarak Filistin’le devam etmek istiyordu ama olmadı. Çünkü İsrail, Obama yönetimininin isteksizliğinin farkına vardı. Bu yüzden hiç olmadığı kadar rahat ve fütursüz biçimde toprak işgalini sürdürüyor. Ancak Doğu Kudüs’ün işgalinin, hiç tahmin etmeyeceği olayları başlatabileceğini unutmaması gerekiyor. Çünkü tecrübeler bunu gösteriyor.