08 Haziran 2010

İSRAİL GERGİNLİKTEN YANA

Türkiye-İsrail krizi giderek derinleşiyor; diplomatik ilişkinin en alt düzeye ineceği ortada...

Türkiye-İsrail krizi giderek derinleşiyor; diplomatik ilişkinin en alt düzeye ineceği ortada. Gazze’ye yardım konvoyuna yönelik saldırı ve akabindeki tahliye operasyonu için İsrail’de bulunduğumuz 3 gün içinde bu net bir şekilde hissettik.Tahliye sonrası Türkiye ve İsrail’den yapılan açıklamalar da havayı daha da germiş durumda. Gazze ambargosu kalkmadan Türkiye’nin tavrında bir değişiklik olmayacak. Bu da uzun süre gerginliğin devam edeceğini gösteriyor. Çünkü Gazze sorunu sadece Türkiye ile ilgili değil. Bugünlerde Ortadoğu’daki düğümlenmenin bir minyatürü gibi. İran, İsrail, Mısır, Amerika işin içinde. Dolayısıyla çözümü şimdilik zor. Aşdod Limanı’nda ve Tel Aviv’deki İsrail Dışişleri yetkilileri Türkiye’nin yaklaşımını, terör örgütü olarak gördükleri Hamas’a yönelik Türkiye’nin tavrını anlamaz havasındalar. Kiminle konuşsanız, birbiriyle benzer olmayan iki konuyu, yani Hamas-PKK arasında özdeşlik kurmaya çalışıyorlar. Yardım konvoyunun militan bir topluluk olarak görüyorlar. Hatta ileriye gidip içlerinde El Kaide bağlantılı kişiler olduğu iddiasındalar. Hani neredeyse her sakallıyı radikal İslamcı sanıyorlar.

İŞGALCİ MANTIĞIN AÇMAZI

Her seferinde Türkiye’nin yardım grubuna hükümet bazında destek verildiğini ima ediyorlar. Ve AKP hükümeti ile Türk dış politikasının yönünün değiştiğini söylüyorlar. Bunların birçoğunu tabii ki mikrofonlar açıkken konuşmuyorlar. Ama bire bir sohbetlerde konuşulanlar bunlar. Hatta, ordunun niçin bu kadar geri planda kaldığını söyleyenler bile var. Nitekim Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçiliği önündeki protesto gösterisinde taşınan pankartlardan birinde AKP hükümeti Atatürk’e şikayet ediliyor. İsrail’deki sorun algılamadaki fark. Empati sıfır. Hatta tarihsel olarak yaşadıkları ile çelişiyor. İsrailliler hem sokakta hem de resmi düzeyde Gazze’de olan bitene, 4 yıldır devam eden insanlık dışı ambargoya rağmen bu durum pek umurlarında değil.  Gazze’de Hamas terörü olduğu iddiasıyla, insanlar açlığa ve ölüme terk ediliyor. Hala Gazze’deki Filistin halkının isyan edip Hamas’ı devirmesini bekliyor. Bu politikanın tutmadığını görmelerine rağmen geri adım atmıyorlar. Bu meseleyi sadece kendi meseleleriymiş gibi görüyorlar. Bu İsrail’in 62 yıldır sürdürdüğü işgal mantığının, kolonyalist bakış açısının bir ürünü. Oysa Gazze sorunu Filistin sorunu olmaktan çıkıp dünyaya mal olmuş durumda.

AYNI BAHANELER

Yardım konvoylarına yönelik saldırıyı ise savunuyorlar. Askerlerin meşru müdafaa da bulunduğunun ısrarla altını çiziyorlar. NTV yayını sırasında neredeye bu durumu kutlama havasına çeviriyorlar. Siyasetçiler, medya el birliği ile milliyetçilik kartını oynayarak kitleleri kanalize ediyor. Çünkü gazete sayfaları ve televizyon ekranları sanki mağdur olanlar, sanki öldürülen İsrail askerleriymiş gibi yayın yapıyor. Bize IHH’nın nasıl bir organizasyon olduğu yönünde sorular yöneltiyorlar. Yapılmak istenen konvoyun amacının yardım olmadığını kanıtlamak. Bir dışişleri yetkilisine tüm olan biten dışında basit bir soru soruyoruz: “Gazze’ye demir, çimento gibi inşaat malzemesi girmesine neden izin vermiyorsunuz.”
Biliyoruz ki Gazze’nin üçte biri yıkılmış durumda ve insanlar derme çatma barakalarda yaşıyor. Yanıtları şu oluyor: “Borularla roket yapabilirler.” Hatta bomba yapılır kaygısıyla gübre bile sokulmuyor. Aslında bunların hepsi bahane tabii ki. Mısır sınırındaki tünellerden böylesine basit malzemeleri kolaylıkla geçirebilirler.  Bu nedenle tüm yardımları kendileri kontrol etmek istiyorlar. “Biz her gün Kerem Şalom kapısından yardım gönderiyoruz. Ama “bu konvoy ideolojik amaçlı olduğu için malzemeleri bize teslim etmeye yanaşmadı. Çünkü amaçları başkaydı” diyorlar. 15 yıldır Filistin’i izleyen Gazze’yi bilen bir gazeteci olarak tüm bu argümanların bahane olduğunu biliyoruz tabii ki. Kerem Şalom’dan nelerin geçip geçmediğini de. “O zaman mısır sınırındaki Refah Kapısını açın” diyoruz. Başka bahaneler gündeme geliyor. Bir toplama kampı hüviyetindeki Gazze’ye yönelik bakış yeni değil. Hamas yönetimde değilken de İsrail’in keyfi olarak kapıları kapattığı hala hafızalarda.
Ancak görünen özellikle Netanyahu-Lieberman-Barak koalisyonu hükümette olduğu sürece hiçbir değişiklik olmayacağı ve Türkiye’ye bakışınsa 180 derece değişmeye başladığı. Nereden bakılırsa bakılsın İsrail giderek içine kapanıyor, kapandıkça milliyetçi duyguları körüklüyor ve sürekli mağdur rolünü oynuyor. Filistin meselesinin ideolojik değil insani bir mesele oluğunu anlayamıyorlar. Kendi dar perspektiflerinden bakmaya devam ediyorlar. Türkiye’nin yaklaşımını da bu nedenle kavramaları zor görünüyor. Öyle ki bu rol insanların zihninin esir almış durumda.
Özellikle İsrail solu ve barış yanlısı cephe bu konuyu işliyor. İsrail barış yanlılarının sordukları soruyu tekrar etmemiz gerekiyor: “Daha ne istiyorsunuz? Bu yaklaşımla 100 yıl geçse sorunu çözemezsiniz”. Aslında İsrail’in derdi de bu. Sorunu çözmek istemiyor. Barış istemiyor.
Filistinlilerin özgürleşmesini istemiyor. İsrail nasıl bir uçuruma yuvarlandığı fark etmiyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Dağa çıkılmaması için önce dağdakilerin inmesi gerekiyor

Barış sürecine rağmen çok sayıda gencin Kandil’e yol alması belli bir güvensizliğin göstergesi mi?

Sandık birleştirmiyor, bölüyor!

Irak gibi insanların etnik ve mezhebi kökenlere göre hareket ettiği, oy kullandığı bir ülkede seçimler, tarafları bir araya getirmekten çok uzaklaştırıyor.

Kürtlere haksızlık mı yapılıyor?

Kürt hareketi tarihsel bir zihin altı ve tecrübeyle daha sabırlı ve temkinli ilerlemeye çalışıyor. AKP hükümetini eleştirmekten kaçınmıyor, sokakta yerini alıyor.

"
"