07 Kasım 2011

ETA silah bıraktı ya şimdi?

Bilbao ya da San Sebastian kentlerinin sokaklarında sessizlik ETA’nın yıllar sonra aldığı silah bırakma kararından duyulan kuşkunun belirtisi.

Bilbao ya da San Sebastian kentlerinin sokaklarında sessizlik ETA’nın yıllar sonra aldığı silah bırakma kararından duyulan kuşkunun belirtisi. Bu açıklamadan geri dönüş olmadığını söyleyenler çoğunlukta olsa da ihtiyatı elden bırakmayanlar da var. PKK’yı saymayacak olursak Avrupa’nın son silahlı örgütü de geçtiğimiz ay 40 yıldan fazla sürdürdüğü “silahlı savaşı” sona erdirdiğini açıkladı. Bask kentlerinin sokaklarındaki insanlar yorum yapmaktan kaçsa da bunda duyulan şüphe kadar korkunun da etkisi var.

İnsanlar sokakta yorum yapmazken, birçok üyesi yıllar içinde saldırıya uğrayan sağcı Halk Partisi’nin merkezine girmek için kurşun geçirmez kapılardan geçebiliyorsunuz. Ya da ETA’yı eleştirdiği için 2001’de bombalı bir paketle parmaklarının bir kısmını kaybeden ünlü gazeteci Gorka ile konuşurken iki korumanın sizi izlediğini görebiliyorsunuz. Yani, ETA tehdidi kalmasa bile hala kendini hissettirebiliyor. İki koruma denetiminde San Sebastian kentinin sahilinde Gorka ile söyleşirken denize giren, surf yapan, gezintiye çıkanların rahatlığı Bask bölgesindeki çelişkiyi de ortaya koyuyor. En geniş özerklik içselleştirilmiş; bağımsızlık isteyenler de var. Diğer yandan, İspanya’nın en zengin, hayat seviyesi en yüksek, keyif yapmayı seven, yemek masalarının  ritüele dönüştüren insanlar Basklılar. Bask, ETA deyince tedirginlik beklenen sokaklar yok ortada, duvarlardaki tek tük sloganlar solcu belediyeler tarafından hemen siliniyor. Sağcı PP, İspanyol Sosyalist Partisi, geleneksel Bask Milliyetçiliğinin kurucu partisi PNV ya da ETA’yı dışarıdan destekleyen Yurtsever sol koalisyon hangi görüşten olursa olsun herkes aynı paydada birleşiyor. Özerliği sonuna kadar kullanmak ve olabildiğince genişletmek. Halk partisi dışında herkes nihai hedefin Bağımsız, Fransa’daki bölgeyi de içine alan büyük Bask ülkesi olduğu konusunda ise aralarında sadece yöntem konusunda nüans var. Ama sonuç olarak hepsi milliyetçi, ETA ve ETA’nın yasal destekçileri ise kendilerini “yurtsever” olarak nitelendiriyor.


ETA’nın yasal siyasal alana dönüşü

ETA’nın nihai olarak silah bırakma kararına giden yol ise bu yılın Mayıs ayındaki otonom bölgedeki yerel seçimlerle açılmış gibi. Yerel seçimlere Bildu adlı koalisyonla giren ETA’ya yakın yasal hareketlerin zaferi örgütü yol ayrımına gelmesinde önemli rol oynamış. Yurtsever Sol sözcüsü Niko Moreno seçimlere girmesi yasak olan genç bir siyasetçi. Moreno, “ örgütün mesajı aldığını, yasal olarak kazanma kapasitesini gördüğünü, demokratik mücadele alanının genişlemesiyle yasal siyasette şansının daha fazla olduğunun ortaya çıktığını” söylüyor. Yani özetle yasal siyaset alanı genişledikçe, halk yasal siyasete destek verdikçe silaha ihtiyaç kalmıyor; halk demokratik siyaseti destekleyerek örgüte dolaylı olarak “silahı bırak” mesajı veriyor. Örgüt de halka “ders” vermektense bu mesajı uyuyor. Ancak, Halk Partisi Sözcüsü Amaya Fernandez ise alınan polisiye önlemler, anti terör yasaları ile örgütün sıkıştığını, operasyonel eleman sayısının 70’lere kadar düştüğünü, hareket alanının daraldığını ve ETA’nın silah bırakmaya mecbur kaldığını iddia ediyor.  Şu ya da bu nedenle Bask sorunu önemli bir dönüm noktasına gelmiş durumda.


Bir dönem kapanırken

Bir dönem kapanıyor yeni belki daha zorlu bir dönem kapıda; 20 Kasım’daki genel seçimlerin ardından masaya 700 ETA mahkumunun durumu, iki taraflı kurbanların yapılacak bir anlaşmaya nasıl yaklaşacakları ve silahların nasıl toplanacağı ya da teslim edilmesi meselesi gelecek. Sağcı politikacılar dışında herkes kurbanlar acılarının intikam duygusuna dönüşmemesi, acıların kışkırtılmadan, yaşanarak unutulması gerektiğini söylüyorlar. San Sebastian’ın tarihi semtlerindeki “yurtseverlerin” gittiği barlardaki ETA mahkumlarının resimleri, serbest bırakılacakları güne kadar saklanacak gibi görünüyor. Bask’ta siyasi görüşlere göre herkesin kendi barına gitmesi geleneği devam ediyor. Herkes kapısına kendi bayrağını asıyor. “Mahkumlara özgürlük” bayrağı kentlerin tarihi bölgelerinde yoğunken özellikle silahlı eylemlere katılmayanların bir an önce serbest bırakılması umudu var.  


Benziyor ama farklı

Bask’taki siyasiler ve gazetecilerle konuşurken “neyin ne kadar Türkiye’deki duruma benzeyip benzemediğini” düşünemeden edemiyor insan. Çok geniş açıdan bakıldığında Türkiye’deki Kürt, PKK sorunu ile benzerlikler taşıyor; kimlik, dil, kültürel haklar meselesi, anayasa konusu, şiddet kullanılması, terör uygulanması, yasal siyasal alanın genişletilmesi. Ancak detaylara inildiğinde pek benzerlik yok; tarihsel, ideolojik, İspanya Anayasası’nın tanıdığı geniş haklar açısından. En basiti ise şu: Bask’daki partiler ETA’yı eleştirebiliyor, Bask’daki diğer milliyetçi partilere oy verebiliyor. Örgüt halkı değil, Bask halkı örgütü zorlayabiliyor. Dolayısıyla çıkarılacak dersler, izlenecek yöntemler, alınacak dersler var. Mutlakla takip edilmeli, incelenmeli, tartışmalı, Ama son kertede İspanya’nın 1978’de hazırladığı bütün kesimlerin uzlaşmasıyla,  Franko faşizmini yok etmek üzere hazırlanan, hemen herkesi kucaklayan, özerkliği içine “milliyetleri” alacak kadar genişleten, hatta şiddet kullanmadıkça ayrılıkçılığı savunmayı bir hak olarak tanıyan ve demokratik yollarla bu hakka ulaşmayı içeren bir anayasası var. Milliyetçi Bask Partisi PNV’nin Sözcüsü “nihai hedefimiz bağımsızlık” derken ETA’nın yayın organı sayılabilecek GARA’nın yöneticisi İnaki Soto da aynı şeyi söylüyor. Ama Bask bölgesindeki en büyük farklılık yıllardır her görüşten insanın ETA’nın eylemlerini eleştirebiliyor, yürüyüşler düzenleyebiliyor ve silah bırakıp siyasi yarışa girmesi için çağrıda bulunabiliyor olması. Belki de bu “cesaret” bugünlere gelen yoldaki yapı taşlarını oluşturuyor. Bir diğeri ise yasal ve demokratik çerçevede her türlü hak ve özgürlüğü sonuna kadar savunabilme imkanı. Tüm bunların toplamı biraz da ETA’yı yolun sonuna getiriyor. Gorka, “parmaklarımı, gözümü aldıklar ama dilimi susturamazlar” diyor. Franko terörüne de karşıydım ETA’nın yaptıklarına da” diyor. Silahla bu iş olmaz. Ben en geniş özerkliği savunuyorum. Bağımsızlıktan yana değilim. Ama yasal olanda bu özgürlük de olmalı. İsteyen federatif bir yapı ister isteyen  konfederasyonu savunur. Bunun zeminini hazırlamak çok önemli” diyor. Mesajı Madrid’teki parlamentoya.


Özerk "Milliyetler”

Bask İspanya’nın 17 bölgesinden birisi ama farkı diğerlerinden çok büyük. Katalonya, Galicya ile birlikte geniş özerkliğe sahip; diğerlerine aksine bu bölgeler “milliyet” olarak anılıyor. Bask kimliğini tanıma çok gerilerde kalmış, ana dil Bask dili; isteyen İspanyolca konuşuyor. Ama yeni kuşaklar okullarda ilk dil olarak Bask dilini seçiyor. İspanya anayasasına göre referandumla ayrılma, bağımsızlık hakkına bile sahipler ama özerk yönetimin aldığı ayrılık kararını İspanyol parlamentosunun onaylaması gerekiyor. Bu da matematiksel olarak mümkün değil. Dolayısıyla Bask bölgesinde sonuna kadar ayrılığı savunmak, bunun propagandasını yapmak serbest tek istisna şiddet içermemesi, silah kullanılmaması, “terör örgütü” ile bağlantısı olmaması.

Kimlik, dil, kültürel hakların tanınması günümüzde kaçınılmaz. Ancak, Bask’ta olduğu gibi bunun altının kalın çizgilerle çizilmesi bir o kadar arkaik ve gereksiz. Çünkü Bask bölgesi insanı sıkacak, bunaltacak kadar milliyetçi. Zaten Bask milliyetçi ideolojisi de benzerleri gibi; Avrupa’nın ilk ulusu olduğu, İspanyollardan önce var oldukları savı, her şeye damgasını vuran milli renkler, Katolik dindarlık. Zaten eski dönem Bask milliyetçiliğinin iki ayağı sağcılık ve Katoliklik oluşturuyor. İç savaş sırasında Franko rejiminin saldırısı, Vatikan’ın ses çıkarmaması üzerin Bask milliyetçileri “bizim onlardan ne farkımız var ki” diyerek yeni bir strateji belirlemişler: Anti Faşizm. Bu ruh hala ayakta. Ama 1960’larda bir grup gence bu yetmeyince geleneksel milliyetçi tabandan koparak ETA’yı kurarak şiddeti de yöntem olarak seçmişler. İşte o ETA artık yeni bir döneme açılıyor. Bu dönemi silahla kendisi mi açtı yoksa seçimlerdeki başarı mı? Yoksa, siyasi mücadele alanının sonuna kadar açık olması artık silaha ihtiyaç kalmadığını mı gösterdi? İkincisi daha gerçekçi gibi.

Yazarın Diğer Yazıları

Dağa çıkılmaması için önce dağdakilerin inmesi gerekiyor

Barış sürecine rağmen çok sayıda gencin Kandil’e yol alması belli bir güvensizliğin göstergesi mi?

Sandık birleştirmiyor, bölüyor!

Irak gibi insanların etnik ve mezhebi kökenlere göre hareket ettiği, oy kullandığı bir ülkede seçimler, tarafları bir araya getirmekten çok uzaklaştırıyor.

Kürtlere haksızlık mı yapılıyor?

Kürt hareketi tarihsel bir zihin altı ve tecrübeyle daha sabırlı ve temkinli ilerlemeye çalışıyor. AKP hükümetini eleştirmekten kaçınmıyor, sokakta yerini alıyor.

"
"