29 Eylül 2024

Bilinmeyenlerin geleceğine doğru: Aşkım yapay zekâ!..

Teknolojik gelişmelerin bütün olarak insanlığın tümünü ve geleceğini bundan öncesinde yaşanmamış ölçüde ve hızla dönüştüreceği bilinirken, teknolojik gelişmelerle ilgili kararların uluslararası düzeyde “politik bir mesele” haline getirilmesini konuşmak gerekiyor

Gün geçmiyor ki, yapay zekâya (YZ) yeni bir marifet eklenmesin... Daha bir yıl önce, sorulanları yanıtlayan, söylenenlerden makale, roman çıkaran, resim, video üreten ChatGPT 4.O gibi üretken YZ’lerle tanışıp hayran olmuştuk; bugün OpenAIo1 modeliyle düşünerek yanıt veren, eğitildiği alanda sorulanlara doğru yanıt verme oranı yüzde 80-90’lara çıkan YZ’lere gelmiş bulunuyoruz.

Soru sorma merakını tatmin etmek, kolay yoldan ödev, makale, hatta roman yazdırmak, sahte bilgi ve görüntülerle siyaset dünyasını karıştırmak, toplantılarda asistan olarak kullanmak, müşterilerin aklına sızmak için kullanılan YZ’nin yaptıklarına hayran olmamak elde değildi ama bunun gerisinde bir şey vardı ki, daha önemliydi.

Makineler öğreniyordu.

OpenAI Ceo’su Sam Altman, daha başında üretken YZ’lerden istenenin, “ezberlemek değil muhakeme yeteneğine yakın bir şey olduğunu” söylemişti.[1] Bir yıl içinde, daha fazla veri ve pekiştirmeli öğrenme süreciyle muhakeme yeteneğinin arttırıldığı bir noktaya gelindiği görülüyor. Üretken YZ’lerden bir adım sonrasına, yani “Genel YZ”  denilen insan zekâsı düzeyinde yapay zekaya ulaşmak içinse oldukça kısa bir zaman kaldığını söylemek yanlış olmaz.

Ondan sonrasını ise, artık insan değil YZ bilecek!

Kısacası, bilinenlerden çok bilinmeyenlerin olduğu bir zamana gidiliyor; YZ ile haşır neşir olmaktan hoşnut ve nereye gittiğini pek düşünmeyen insanlığı uyarmak da bu alanda çalışanlara düşüyor. Kimi, kontrol sorununun büyüdüğünü söyleyip zekâ patlaması konusunda uyarılarda bulunuyor. Bombayla oynayan çocuklar olmamız ihtimalini dile getirenler de var. Kimi, teknoloji devlerinin artan gücü ile yeni hegemonya olasılıklarından söz ediyor. Bugün ulusüstü şirketler arasında başta gelenlerin teknoloji devleri olduğu gibi, ABD siyasetinde lobi güçleri de iyi biliniyor. Kimi, gözetim kapitalizmi ile gözetim devletinin güçlenmesiyle insanı bekleyen baskı ve tehlikelere işaret ediyor, -ki insanların güle oynaya tüketim ile güvenlik hapishanesine tıkılmalarına az kaldı demek yanlış olmaz-.

Giderek yayılan otomasyon sonrası çalışanlara ne olacağı sorusuna ise, eveleme -geveleme dışında kimse cevap veremiyor.

Aslında insanı bugüne getiren daha iyiye ve daha gelişmişe ilişkin merakı iyi bir şey. Doğa karşısındaki zayıflığını alt etmesinde en büyük silahı zekâsı olduğu gibi, bu zekanın parlamasında teknolojinin payı büyük. 

Homo Sapiens ’in “insanlaşma” sürecinin büyük ölçüde teknolojiye borçlu olduğu yadsınamayacağı gibi, onu “çıplak maymun” olmaktan çok “yapay maymun” olarak nitelemek de daha doğru olur. Taşla, baltayla, ateşle başlayan teknolojik ve zihinsel gelişmenin bugün bir yandan uzayı öte yandan beyni keşfetmeye yönelmesi de ancak alkışlanır.

Ne var ki, insanın bu büyük ve ayrıcalıklı gücünün makinelere aktarılmasının alkışlanacak yanı kadar kaygılanılacak yanları olduğunu da unutmamak gerekiyor.

Uyarılara bakılırsa, akıllı makinelerin yapmadığı iş kalmayacağı gibi, giderek insan için araç olmaktan çıkıp “efendi” olma yoluna girmeleri, insanın onlar karşısında “maymun ataları” konumuna gelmesi mümkün. Gerçi, zekanın inorganik bir yapıya, “makine zekasına” doğru evrimini olağan ve kaçınılmaz bulanlar da var ama bu teknolojiyle uğraşanların çoğu, -insan türüne ayrı bir önem verdiklerinden olacak- “biraz kaygılanın, çokça düşünün, iş işten geçmeden önlemler alın” diyorlar.

Örneğin yapay zekâ ve makine öğrenmesinin vaftiz babalarından biri sayılan Geoffrey Hinton, yapay zekânın eninde sonunda öz farkındalığa ve bilince sahip olacağına inandığını söylerken, “ilk kez bizden daha akıllı şeylerin olabileceği bir döneme girdiğimizi” dile getiriyor.[2] İnsandan daha akıllı “şeylerin” olduğu dönemde neler olacağını ise, bu akıllı şeylerin belirleyeceği kuşkusuz.

YZ aşkları ile teknoloji mahmurluğu devam ederse, olacağı da bu!

Sonuç olarak YZ’ye yalnızca bir teknolojik gelişme olarak bakılamayacağı düşüncesindeyim. Bu defa başka!.. Neden derseniz, başlangıçtaki dezavantajlarını avantaja dönüştürerek bugün dünyaya egemen olmuş insanın arkasındaki güçten, zekânın makinelere aktarılmasından söz ediliyor ki, bugün insanın geldiği yere bakmak bile bu gücün ne demeye geldiğini görmeye yetiyor. Bu nedenle kendi kuyusunu kazdığını söyleyenler olduğu da biliniyor.

Düşünülecek bir başka nokta da, böyle bir gücü makinelere verirken nasıl bir dünyada yaşadığımızın unutulması!... Teknolojinin insan elinde biçimlendiği kuşkusuz; YZ ‘de öyle… O nedenledir ki, daha şimdiden ayırımcı sonuçları ortaya çıkmış durumda. Şaşılacak bir şey de yok; tasarımını yapan, verileri işleyenler bildiğimiz insan!…

Bir de, zekâsı ve yaratıcılığı ile baltadan uyduya ulaşan yapay maymunun yarattığı -uygarlık demeyeceğim- “acımasız, adaletsiz bir dünya” diyebileceğimiz insanlık ahvali var ve nihayetinde kimin elinde ve niçin kullanılacağını bu dünya ahvali belirleyecek.

Örneğin iklim krizi gibi varoluşsal sorunlara mı, yoksa Filistin, Gazze, Suriye, Lübnan, Sudan ve de Ukrayna’da yaşanan savaşa ve getirdiği yıkıma mı hizmet edecek? Bunca zenginlik içinde zengin ve yoksullar arasındaki uçurumun küçülmesine mi, yoksa bugünkü devlerin daha da büyümesine mi yol açacak?  Demokrasinin mi, yoksa “hakikat ötesi” ve hegemonik dünyanın daha güçlenmesini mi sağlayacak?

Şöyle de sorabiliriz: Örneğin bugünkü koşullarda bugünkü ekonomik ve siyasal güçlerin akıllı makineleri insanlığın emrine ve hayrına vermesini bekleyebilir misiniz? Bir başka deyişle,  YZ ile ilgili araştırma ve yatırımların Birleşmiş Milletler ’in (BM) insani gelişme hedeflerini gerçekleştirmesini sağlamaya yönelmeleri mi daha çok beklenebilir, yoksa -silahlı insansız hava araçları (SİHA) gibi örnek önümüzde- siyasal ve ekonomik üstünlüğün aracı olmaları mı?

Bu sorular üretken YZ’ye sorulsa nasıl yanıt vereceğini bilmem ama insanlık tarihi gibi bugün yaşananların da oldukça açık yanıtlar verdiğini söyleyebilirim.

AR-GE harcamalarının yoğunlaştığı alanlar bile yeterince şey anlatıyor.

Aptal İnsanlar-Zeki Makineler adlı kitabı[3] yazmama yol açan temel neden de ekonomik-teknolojik gelişmelerinin çok gerisinde kalan bu “insanlık ahvali!”… Herkes YZ ile mest olurken, akıllı makinelerle zaafları bol insanlığın karşılaştığı koşullarda neler olabileceğini düşünen pek yok. Oysa bu ahvale eğilmez, buralardaki koşullar geliştirilmezse, YZ’nin kendi başına daha iyi bir dünya yaratması beklenemez; aksine var olan eşitsizlik ve dengesizlikleri daha büyütmesi mümkün.

Sonuç olarak, YZ’ye yalnızca bir teknoloji olarak bakılamayacağı ve yalnızca o yönüyle tartışılamayacağını düşündüğüm gibi, teknolojik gelişmelere yön veren insan dünyasını tartışmalara katmadan “YZ’yi ve mucizesini” konuşmanın fazla bir anlamı olmayacağı kanısındayım.

Bunun da ötesinde, bugünkü teknolojik gelişmelerin bütün olarak insanlığın tümünü ve geleceğini bundan öncesinde yaşanmamış ölçüde ve hızla dönüştüreceği bilinirken, teknolojik gelişmelerle ilgili kararların uluslararası düzeyde “politik bir mesele” haline getirilmesini konuşmak gerektiğini düşünüyorum. Bir yandan insanın bilişsel gücü makinelere geçiyor ve insanlık için devrim ötesi değişiklikler söz konusu, öte yandan bu gücün kontrolünden insan için yeni varoluşsal sorunlara uzanan tehlikeler var. Buna karşın, bu kritik konular ve bu gelişmelerle ilgili kararların birkaç devletle birkaç teknoloji devinin eline bırakılmış olması mesele edilmiyor!...

Örneğin, iklim krizi gibi bir sorunumuz ve teknolojinin dev ölçülerde elektrik ihtiyacı varken, AR-GE yatırımlarından en büyük payın -savunmaya veya bilişim sektörü yerine- neden yeşil enerji ihtiyacına yönelmediğini soran yok!

Nedenler biliniyor kuşkusuz.  

Öyle olduğu içindir ki, YZ gibi teknolojik gelişmeler ve gelecek konuşulurken, YZ’nin ne demeye geldiği gibi bugünkü dünya ahvaline ilişkin bir pusulamız olduğunu da unutamayız. 


[1] Noor Al-Sibai  (2022) OpenAI Chief Scientist Says Advanced AI May Already Be Conscious”, The Byte, 14.02.2022, www.whitebit.com

[2] Scott Belly, (2023), “The risks and promise of Artificial intelligence, according to the ‘Godfather’ of AI: Geoffrey Hinton”, CBS News, 08.10.2023, www.cbsnews, com

[3] Meryem Koray, Aptal İnsanlar-Zeki Makineler, İnsan-İnsanlık-Teknoloji, İletişim Yayınları, 2023.

Yazarın Diğer Yazıları

Kapanmayan yaraları, patlayan dikişleri ile dünya ahvali…

2000’li yıllarda akıllı makineler yapmayı başaran insanlık kendi aklını askıya almış gibi görünüyor diyebiliriz. Olumsuzlukların arttığı, umutların ve kurumların çöktüğü bu fetret devrinden nasıl çıkacağımız da nereye gideceğimiz de belli değil. Gerçi bazı çıkış yollarını gösterenler var ama dinleyenler yok…

"
"