27 Eylül 2022

"Yüklü fatura", müşteri ayırmayacak

Muhalefet, bu rejimi seçimde değiştirmeyi başaramaz ise faturayı aslına bakarsanız AKP'ye oy verenler de dahil bütün Türkiye ödeyecek ve bildiğim kadarıyla HDP'nin temsil ettiği milyonlarca insan da Türkiye'de yaşıyor

"Bir HDP'li yetkili", İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in "bizim olduğumuz masada olamazlar" sözleri üzerine "faturası ağır olur" demiş.

Bunu Diken'de geçen gün yayımlanan bir haberde okudum.

Bu "bir HDP'li yetkilinin" kim olduğunu bilmiyorum, kulis haberine göre şunu söylemiş: "Denemesi bedava ama faturası yüklü olur."

Bu sözlerin aynen yukarıda aktardığım gibi tırnak içinde yayımlandığını belirteyim.

Söz konusu haber sitesinin yöneticisi olan gazeteci arkadaşlarım, bunun anlamını bilecek yetkinlikteler, onun için sözün bu şekilde söylendiğini kabul ediyorum.

"HDP'li yetkilinin" bu konularda söz söyleme yetkisinin düzeyi hakkında da bir fikrim yok doğal olarak.

Ancak sözlerinden çıkardığım anlam şu: Muhalefet istemiyorsa bizden uzak durabilir ancak bunun faturasını ödemek de bu "mesafeyi" korumak isteyen muhalefete düşer!

HDP'lilerin, bazen böyle başka bir ülkede yaşıyormuş gibi konuştuklarına tanık oluyorum.

Bu "HDP'li yetkili" de böyle konuşuyor.

Erdoğan'ın yeniden seçimi kazanması halinde önüne fatura konulacaklar arasında sanki HDP'li politikacılar ve Kürt seçmen de olmayacakmış gibi bir ifade bu.

Muhalefet, bu rejimi seçimde değiştirmeyi başaramaz ise faturayı aslına bakarsanız AKP'ye oy verenler de dahil bütün Türkiye ödeyecek ve bildiğim kadarıyla HDP'nin temsil ettiği milyonlarca insan da Türkiye'de yaşıyor.

Muhalefetin HDP ile yan yana görünmekten ya da iş birliği / ittifak yapmaktan çekinmesinin nedenlerini de biliyoruz.

  • Erdoğan ve Bahçeli'nin birlikte inşa ettikleri ve HDP'yi şeytanlaştırarak, muhalefetin tek parça bir blok haline gelmesini engelleme politikası bunun bir ucunda.
  • Rejimin bu politikasına karşı siyaset üretemeyip, onun çizdiği sınır içinde kalmaya gayret eden utangaç muhalefet de üçgenin diğer ucunda.
  • Öbür uçta ise HDP var.

HDP'nin kendi misyonunu yerine getirmek istemesinde elbette bir yanlışlık yok.

Ona oy veren insanlar, bu politikaya, bu ideolojiye oy veriyor.

Ancak o insanlara HDP'nin de bir borcu olmalı.

O borç, siyaset yaparak ödenecek bir borç.

Siyaset, sorun çözmek için yapılır, sorunun varlığı konusunda ısrarcı olmak, sorunu yeniden üretecek zemini yok etmek için.

HDP'nin bugün yakındığı birçok sorunun kaynağı, Erdoğan rejiminin otokratik tutumu.

Üzerine milliyetçi bir sos dökülmüş siyasal İslamcı ideoloji, bu sorunu çözülemez hale getirmeye yönelik politikalar uyguluyor.

Halkın oy verip seçtiği insanların uyduruk suçlamalarla hapse atılmaları, belediye başkanlarının yerlerine memurların görevlendirilmesi, "Kobane Davası" kılığında yürütülen davanın amacı da bu.

Sürmekte olan parti kapatma davası da HDP'nin siyaset alanının sınırlarının, Erdoğan tarafından çizilmesi amacıyla açıldı.

HDP'nin kapatılmasına ya da açık kalmasına hukuk değil, Erdoğan karar verecek; kapatma davasının bir tiyatrodan daha ileri gitmeyeceğini göreceğiz.

Kapatma davası, Erdoğan'ın HDP'yi muhalefet bloğundan uzak tutma planının bir parçası.

Erdoğan, HDP'nin muhalefet ile ortak hareket edip etmeyeceğini kestirmeye çalışıyor. Davanın uzayıp gitmesinin nedeni bu.

Yani Erdoğan rejimi, seçimden sonra da hayatiyetini sürdürecek olursa "yüklü faturayı" ödeyecek olanlardan biri de HDP.

HDP de tıpkı muhalefet bloğu gibi Erdoğan'ın kurduğu bu oyunun içinde kalacak mı, yoksa bu oyunu bozmak için bir ileri adım atabilecek mi?

"HDP'li bir yetkilinin" de, "HDP ile aynı masada oturmamcıların" da düşünmeleri gereken şey aslında bu:

Çok klişe ama hepimiz aynı gemideyiz, "yüklü fatura" hepimizden tahsil edilecek.

"Erdoğan'ın yeniden seçimi kazanması halinde önüne fatura konulacaklar arasında sanki HDP'li politikacılar ve Kürt seçmen de olmayacakmış gibi bir ifade bu"

* * *

Madem indirecektiniz, niye çıkarttınız?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "enflasyonu tek haneye biz indirdik, yine indireceğiz" dedi.

Meğerse enflasyonun böyle artmasını hiç arzu etmiyormuş. Şöyle diyor:

"Hiç arzu etmediğimiz seviyelere çıkan enflasyonu önümüzdeki şubattan itibaren önce makul düzeylere, sonraki yıllarda olması gerektiği gibi tek haneli rakamlara üşürmekte kararlıyız. Bunu geçmişte biz yaptık. Enflasyonu mazide bir hatıra haline dönüştüreceğiz."

Bu sözleri söylerken karşısında İstanbul Ticaret Odası üyeleri varmış, itiraz eden olmamış.

Belli ki hepsi kibar insanlar, "enflasyonu tek haneye indirecektiniz de niye şimdi yüzde 80'lere getirdiniz" diye sormamış.

Erdoğan, kendisini iktisatçı zannederek enflasyonu çıldırtmaya başladığında da şöyle konuşmuştu:

"Ağustos ile birlikte enflasyonda düşüşü göreceğiz. Bundan böyle enflasyonun daha yukarı çıkması mümkün değil. Faiz oranlarında da düşüşe geçiyoruz, yüksek faiz yok."

2022 Nisan ayında da şunu söylemişti:

"Attığımız, atacağımız adımlarla inşallah mayıstan sonra gerilemeye de başlayacaktır."

Tabii böyle inşallah, maşallah ile olmuyor.

Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar alabileceğini zannetmek gibi bir yanılgı içinde.

Çizgi: Tan Oral

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

“Şeytan” bu cinayetin neresinde?

Sinan Ateş cinayeti “ben bir suç örgütünün eseriyim” diye bağırıyor ama mahkeme heyetinin kulakları ağır işitiyor. Bir örgüt var, o maktulün “ipini çekmeye” karar veriyor ve ip çekiliyor! Hepsi biliyorlar ki bu örgüt, hapishanede yattıkları sürece onlara iyi bakacak, Yargıtay kararı bozunca da hepsi sokaklara geri dönecekler. Bunu beceremezlerse, hapishaneden firar ettiklerini duyarız

Yılbaşı kutlamaları ve “dinciler”

Rüşvet yemek, ihalelerden avanta almak, avanta kapma işine çocuklarını da karıştırmak ve nepotizm toplumumuzda kültürel ve geleneksel bir temele mi sahip ki Diyanet’in aklı sadece yılbaşında başına geliyor?

İslamcıların iktidarından demokrasi çıkar mı?

22 yıldır test ettik ve gördük ki İslamcıların iktidarında, demokrasi mümkün olamıyor. Suriye’de neler olabileceğini, bu deneyime bakarak öngörebilirsiniz. İslamcılar ile demokrasi bir arada olamıyor!

"
"