AKP ve MHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Maltepe ve Büyükçekmece belediye başkanlığı seçiminin iptalini istemelerinin gerekçesi sandık kurullarının hatalı oluşturulması ve seçimde kısıtlı ve zihinsel engellilerin oy kullanmış olması.
YSK’daki CHP temsilcisi Mehmet Hadimi Yakupoğlu da AKP ve MHP’nin olağanüstü itirazlarının reddedilmesi gerektiğini savunuyor.
Yakupoğlu’nun bu görüşte olmasının nedeni YSK’nın daha önce verdiği kararlar.
YSK, daha önce bu tür itirazlarda sandık kurullarına ve seçmen listelerine zamanında itiraz edilmemesini gerekçe olarak göstermişti.
YSK’ya göre itiraz olmayınca kesinleşen listeler için olağanüstü itiraz söz konusu olamaz.
Ama yine de seçim hâlâ bitmiş değil.
YSK, seçim öncesi açıkladığı takvimde, seçmen listeleri ile ilgili işleri sıralamıştı.
4 Ocak: Muhtarlık bölgesi askı listelerinin ve tutuklular ile taksirli suçlardan hükümlülere ilişkin askı listelerinin, güncellenmek üzere ilçe seçim kurullarınca askıya çıkarılması ve itirazların başlaması.
17 Ocak bu listelere yapılacak itirazların son günüydü. 19 Ocak günü mesai bitiminde de itirazlar karara bağlanmış olacaktı.
23 Ocak günü kesinleşen askı listeleri siyasi partilere SİPPORT üzerinden erişime açıldı. İsteyen partiye tutanak karşılığında elden teslimat da yapıldı.
29 Ocak günü tutuklular ile taksirli suçlardan hükümlülere ilişkin askı listelerinin, Cumhuriyet başsavcılıklarından istenilen ikinci liste ile karşılaştırılarak değişiklikler SEÇSİS’e işlendi ve askıya çıkarıldı.
30 Ocak günü bütün bu sürecin bittiği gündü. İtirazlar ve itiraz edilmeksizin kesinleşen kararlar seçmen kütüğüne işlendi.
31 Ocak günü seçmen kütükleri kesinleştirildi.
Kesinleşmiş seçmen listelerine itiraz için oy verme ve sayım işlemlerinin sonuçlanmasını beklemek mümkün mü?
Gelelim, sandık kurullarına:
24 Şubat günü sandık kurulu üyelerinin listesi SEÇSİS’e girilmeye başlandı.
26 Şubat, sandık kurulu üyelerine karşı yapılacak itirazların başladığı gündü. İtirazlar 27 Şubat mesai saati bitimine kadar sürdü.
28 Şubat ve 1 Mart günleri İlçe ve İl Seçim Kurulları itirazları değerlendirip, sandık kurullarını kesinleştirdi.
4 Mart günü de sandık kurulu üyelerine yönelik eğitim çalışmaları başlatıldı.
Ve şimdi bütün bu süreç yaşanmamış gibi sandık kurullarına itiraz ediliyor, seçimin iptali isteniyor.
YSK’nın bu itirazları reddedip, seçim sonucunu kesinleştirmemesinin bir tek anlamı olacak: Seçim kanunundaki kuralları yerine getirmek için ilan edilen seçim takvimi keyfe keder bir işlemdir. Dostlar alışverişte görsün diye ilan edilir.
İktidar partisi itiraz ederse, bütün bu süreç yaşanmamış sayılır, bu kurallar muhalefet için geçerlidir!
***
KHK gerekçesiyle çalınan seçim
YSK, kanun hükmünde kararname ile işten çıkarılanların “seçme yeterliliğine sahip olmakla birlikte seçilme yeterliliğini haiz olmadığına” karar verdi.
Bununla ilgili iki itiraz da geri çevrildi, o beldelerde mazbata seçimde ikinci olan adaya verildi.
YSK’nın yaptığı kanunsuz bir işlemdir.
Anayasal bir hak olan seçilme hakkı, mahkeme kararıyla kısıtlanabilir, idari bir karar olan KHK ile kısıtlanamaz.
YSK’nın açıkladığı seçim takviminde, 22 Şubat günü yapılacak işlem şuydu:
“İl ve ilçe seçim kurullarınca, geçici adayların, kanunda yazılı adaylık şartlarında noksanlık veya aykırılık bulunup, bulunmadığının doğrudan incelemeye alınması.”
Söz konusu adaylar bu aşamayı geçmişti.
Seçim Kurulları o tarihte KHK’lılar ile ilgili bu kararını vermiş olsaydı, siyasi partiler de adaylarını yenilerler, seçmenin iradesinin YSK kararıyla çalınması söz konusu olmazdı.
İl ve İlçe Seçim kurulları böyle bir karar vermedi çünkü onlar Anayasal bir hakkın idari kararla kısıtlanamayacağını biliyorlardı.
Şimdi YSK’nın kararı kesinleşti. Mahkeme yolu kapalı.
Peki seçmenin iradesi ne olacak? Seçilmeyen kişilerin YSK tarafından belediye başkanı olarak atanması, bir demokraside kabul edilebilir bir durum mudur?
***
Dünya Lideri, Türkiye’yi de sondan lider yaptı
Araştırma şirketi Gallup, 2019 Dünya Duygu Raporu’nu geçenlerde açıkladı.
Raporun açıklandığı gün, Türkiye’nin gündemindeki konulardan biri havaalanı çalışanına, uçağı rötar yaptı diye hakaret eden terbiyesiz kadındı.
Ondan beş gün önce de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu linç girişimine maruz kalmıştı.
Nitekim rapor, bizim günlük olarak yaşadıklarımızdan bildiğimiz sonucu doğruladı:
Türkiye en çok olumsuz deneyimin yaşandığı, en stresli ve en sinirli ülkeler arasında yer alıyor.
Araştırmaya göre Türkiye “en çok olumsuz deneyimin yaşandığı” 4. ülke oldu.
Türkiye’den daha kötü durumda olan sadece Yemen, Belarus ve Afganistan.
Birinde iç savaş var, diğeri paramparça olmuş, sokaklarında gün aşırı gün bombalar patlıyor. Öbürü Avrupa’nın göbeğinde bir diktatörün yönettiği ülke.
En stresli ülkeler sıralamasında Türkiye 12 ülke arasında 10.
En sinirli toplumlar sıralamasında ise Türkiye 10 ülke arasından 6. oldu.
Türkiye’de “sinirliyim” diyenlerin oranı yüzde 40.
Bunun sebebi ne olabilir?
Şahane bir ülkede yaşıyoruz, havası – suyu güzel, kızlar güzel. Ama hepsi bu kadar!
Her gün televizyonlardan üzerimize öfke boca ediliyor.
O sesten kaçmaya imkân yok, fırsatını bulsa eğilip kulağınıza bağırmak istiyor sanki.
Bağırış çığırış olmayan televizyon dizisi bile yok.
Gençlerin dörtte biri işsiz, gelecekten bir beklentileri yok.
Normal bir ülkedeki işsiz sayısı kadar insan artık iş aramak zahmetine bile katlanmıyor.
Bütün bu tabloda, bu ülkeyi 17 senedir yönetenlerin hiç mi payı yok?
Bunun sorumlusu da İsmet İnönü ve CHP zihniyeti mi?