26 Ocak 2022

"Yeri ve zamanı" beklerken tren kaçmasın

Bugün mutfak yanıyor, fırsatı kaçırırsanız o gün memleket yanar

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Mutfaklarda yangın var, şimdi aday tartışmak gereksizdir. Yeri, zamanı gelince hepimiz masaya oturur tartışırız" dedi.

Biliyorsunuz kendisi sıkça erken seçim çağrısı da yapıyor.

Seçim yenileme kararı, muhalefeti hazırlıksız yakalayacak şekilde bir baskın gibi gerçekleşirse, Kılıçdaroğlu'nun söylediği "yer ve zaman" nasıl bulunacak, ben bilemiyorum.

Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu'na göre seçim, yenileme kararı alınmasından itibaren 60 gün sonraki ilk pazar günü yapılacak.

Seçimin erken yenilenmesi kararı alınırsa, pek de öyle "yer ve zaman" varmış gibi görünmüyor.

Öte yandan CHP lideri, bu seçimin kaderini belirleyecek bir durumu da tanımlıyor: Mutfakta yangın var!

Seçim propagandası bunun üzerinden yürüyecek ve AKP – MHP koalisyonunun bu işte dezavantajlı olduğu açık.

Erdoğan, bu ülkeyi 20 yıldır yönetiyor ve geldiğimiz nokta bu: İşsizlik zirvede, enflasyon patladı gidiyor, liranın değeri serbest şekilde düştü.

Şimdi ne diyecek de kitleleri, yeniden kendisine oy vermeye yönlendirebilecek?

Ancak seçim araştırmaları da gösteriyor ki ekonominin ve ülkenin kötü yönetildiğini, Erdoğan'ın görevinin gereklerini yerine getiremediğini düşünen büyük bir kitle, muhalefete de meyletmiş değil.

Nedeni çok açık:

Ortada bir program yok!

Ne yapılacak da işsizlik azaltılacak, gelir dağılımı düzeltilecek, enflasyon dizginlenecek, bilmiyoruz.

Bildiğimiz tek şey, "biz daha iyisini yaparız" diyor olmaları ki kusura bakmasınlar ama bu boş bir vaat.

İçi dolu olmayan seçim vaatleri bir işe yaramaz, Türkiye'nin seçim geçmişi bunu gösteriyor.

Öte yandan tek başına bir program da yeterli değil, bunu görmek gerek.

Bu programı kim uygulayacak? Seçmende, bu programın uygulanabileceğine ilişkin güveni kim yaratacak?

Kararsız seçmen, bu belirsizlik sürdüğü için de karar veremiyor, AKP – MHP'den kaçış bu nedenle hızlanmıyor.

Türkiye, keşke İsveç olsaydı da programın kendisi, kimin uygulayacağından daha önemli olsaydı.

Ama değil.

Bugünkü seçim araştırmaları, seçim günü sonuç olarak sandığa yansıyacak olursa, parlamentoda Anayasa'yı değiştirip, parlamenter sisteme geçmeyi hedefleyen bir çoğunluk olmayacak. Bu ancak AKP'nin de değişiklik isteğine katılmasıyla mümkün olabilir.

Böyle bir çoğunluk oluşsa bile seçimi hemen yenilemek demek, Erdoğan'a en azından koalisyonun büyük ortaklığını ve Başbakanlığı armağan etmek demek.

Onun için muhalefet bir icraat göstermek ve başarılı olmak durumunda ki bir sonraki seçimi kazanabilsin.

"Anayasa'yı değiştirip, hemen seçim" bunun için yeterli bir süre sağlamıyor.

Zaman daralıyor.

Birbirine hiç benzemeyen partilerin ittifakından çıkacak icraat için, ayrıntılı bir icraat programı lazım.

Bunun yeri ve zamanı tam da şimdi.

Böyle ayrıntılı bir programın, iki – üç ayda yapılabileceğini düşünen, hayal aleminde yaşıyor demektir.

Bakın bir tek "Demokrasinin yolu Diyarbakır'dan geçer" cümlesi bile ne tantana çıkardı.

Biliyorum ki bu sözler bir kulaktan girer, ötekinden çıkar.

Siyasi hesaplar, geleceğini "küçük olsa da benim olsun" hesaplarında gören çapsız politikacılar, rakibin hamlesini görme isteği derken bir de bakacağız ki seçim gelip, çatmış.

Bugün mutfak yanıyor, fırsatı kaçırırsanız o gün memleket yanar, uyarmış olayım.

* * *

Atasözündeki espriye gülme suçu!

Savcı ve hâkimin, Adalet Bakanı'nın, kamuya açık olarak verdiği talimatı yerine getirip, Sedef Kabaş'ı uyduruk bir gerekçeyle tutuklaması bile Erdoğan'ın "yüreğini soğutmamış"!

Haberlere göre AKP MYK toplantısında Kabaş'ın sözlerini doğru bulmadığını belirten Erdoğan, AKP teşkilatları tarafından 81 ilde yapılan suç duyurusunu hatırlatarak, konunun takipçisi olunmasını ve üzerine gidilmesini istemiş.

Sadece Kabaş'ın değil, programa katılan milletvekilleri ve programın sunucusu Uğur Dündar'ın da cezalandırılması isteniyor.

Neden?

Çünkü Kabaş o meşhur atasözünü hatırlatınca, karşı çıkmamışlar, manalı manalı tebessüm etmişler!

AKP il örgütleri de toplanıp her ilde dilekçe veriyorlar ki Uğur Dündar, Engin Özkoç, Aykut Erdoğdu da Kabaş ile yargılansınlar.

Böylece bir atasözündeki espriye gülümseme suçu diye suç da icat edilmiş oluyor, bakalım daha neler göreceğiz?

"Adalet sistemini boşuna işgal etme suçu" diye bir suç yok diye biliyorum ama belli ki olsaymış, iyi olacakmış.

Böyle her olayda bir merkezden talimat verilip, her ilde bir dava dosyası açtırmak sistemi boş yere meşgul etmek değilse nedir?

Suç varsa zaten yargılanıp, cezalandırılacak. Her ilde ayrı dosya açtırmak mahkemenin adil yargılama yapmasını engellemeye yönelik eylem olmalı.

Ama unutmasınlar ki hukuk, sesi yüksek çıkanın mutlaka haklı çıkacağı bir şey değil.

Yazarın Diğer Yazıları

Kontrolsüz göç politikasının sonucu

Esad’ı devireceğiz hesabıyla sayısını bilemediğimiz kadar çok cihatçı teröristi misafir ettik. Gündüz Suriye’ye gidip savaşan, akşam olduğunda Türkiye’deki evine dönüp, çorbasını içenleri bile gördük. Suriye sınırları içinde kalan cihatçı teröristleri de Ruslara ve Esad rejimine karşı biz koruyoruz

Hata mı, "bahis çetesi baskısı" mı?

Türkiye'de hakem hatalarından çok konuşuyoruz da bu hataların kimin işine yaradığı kimsenin dikkatini çekmiyor

Zana, Erdoğan'ı heyecanlandırmış görünüyor

Nasıl ki CHP adaylarına oy veren Kürtler CHP uşağı olmadılarsa, aynı şekilde Kürt partileri barajı geçsin, TBMM'de temsil imkanını kaybetmesin diye Hadep'e, HDP'ye oy verenler de bu partilerin uşağı değillerdi