09 Şubat 2022

Uzaydan geldikleri için çok şaşırdılar!

20 yıldır ülkeyi yönetiyorlar ama sorunlar ağırlaşınca öyle bir konuşuyorlar ki sanki uzaydan gelmişler ve karşılaştıkları tabloya şaşırmışlar gibi!

Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın, “vatandaşı enflasyona ezdirmeyeceklerini” söyledi.

Bunu okuyunca hemen baktım, Fahrettin Bey bir şey söylemiş mi diye, hayır söylememiş.

Galiba dedikodular doğru: Fahrettin Bey irtifa kaybediyor diyorlar.

İbrahim Kalın’ın vatandaşı enflasyona ezdirmeme kararlılığının altını çizmesi burnumun direklerini sızlattı.

Yüce rabbim verdikçe veriyor, bunlardan biri de İbrahim Bey sanırım.

Kararlı, açıkça söylüyor: Vatandaşımızı ezdirmeyecek!

Kime ezdirmeyecek? Enflasyona!

Peki enflasyonun böyle azmasına kim neden oldu?

Yanıtlar çoktan seçmeli:

a) Yeteneksiz Bay Macron. b) Yetenekli Bay Putin. c) Ruhlar aleminden Bay Biden. d) Bir sabah uyandığında kendisini iktisat teorisyeni zanneden Bay Recep Tayyip Erdoğan. e) Bay Kemal.

a,b, c, e şıkları, konu Türkiye olunca etkisiz eleman.

Bu durumda İbrahim Bey, vatandaşı enflasyona karşı korumak için Bay Recep Tayyip Erdoğan ile ciddi bir savaşa girmek zorunda.

Ya da İbrahim Bey, hepimizi salak zannediyor, enflasyonu sanki bir başkası azdırmış da bu arkadaşlar bizleri ona ezdirmemeye kararlı bir duruş sergileyecekler!

Eskiler böyle durumlarda, “bıyığından utan” derlerdi!

Bıyığından olmasa da adının önündeki unvandan utanmasını önereceğim birisi de iktidar partisinin Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş da şunu söyledi:

“Her şeyin farkındayız, nerede ne eksik var biliyoruz. Sanki ekonomideki bu gelişmeleri, muhalefet görüyor da biz görmüyoruz algısı çok haksız bir algıdır.”

Nerede eksik olduğunu biliyorsunuz da niye tamamlamıyorsunuz?

Ekonomideki gelişmeleri görüyorsunuz da ne yapıyorsunuz?

20 yıldır ülkeyi yönetiyorlar ama sorunlar ağırlaşınca öyle bir konuşuyorlar ki sanki uzaydan gelmişler ve karşılaştıkları tabloya şaşırmışlar gibi!

* * *

Bilal Yoldaş’a kulak verin, doğru söylüyor

Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan, “kapitalist paradigma sahtekâr insan üretiyor” dedi.

İmam Hatipliler Derneği’nin il başkanları toplantısına katılmış, “ümmetin bu işten korunması için imam hatiplilere büyük iş düştüğünü” anlatmış.

Haberde fotoğrafı da var, o sakal ve o kıyafetiyle Che Guevera’ya benzetmek pek mümkün değil ama arkadaş kapitalizmin nelere yol açtığını biliyor.

Kapitalist paradigmanın sahtekâr insan ürettiğini o bilmeyecek de ben mi bileceğim?

Bu lafları nereden öğreniyorlarsa belli ki hoşlarına gidiyor, karşılarında da “ne diyon sen abi” demeyecek bir kalabalık görünce de veriyorlar gazı.

Oysa bizim siyasal İslamcıların kapitalizm ile bir dertleri yok.

TC tarihinin en çok grev yasaklayan iktidarı AKP iktidarı.

Sermayenin belli ellerde toplanması için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.

Sadece sevdikleri kapitalist ile sevmedikleri kapitalist meselesi var onlar için.

Bir de “en ziyade müsaadeye mazhar kapitalistler” var ki başını “beşli çete” çekiyor.

Şimdi bütün iktidarın boyunca bunlarla al takke ver külah olacaksın, sonra da “kapitalist sistem sahtekâr insan üretiyor” diyeceksin ki evet, bu doğru, çok açık belli oluyor!

Dünya Eşitsizlik Raporu’nun 2021 sonuçlarına göre Türkiye’de gelir eşitsizliği son 15 yılda artmaya devam etti.

Türkiye'de en yoksul yüzde 50’nin ortalama geliri yıllık 20 bin 260 lira iken en zengin yüzde 10 bunun 23 katı, 463 bin 20 TL kazanıyor.

En zengin yüzde 10, tüm gelirin yüzde 54,5’ini alırken, nüfusun yarısının payı sadece yüzde 12.

Rapor, son 25 yılda ulusal serveti iki katına çıkan Türkiye’de servetin dağılımdaki eşitsizliğin derinleştiğini söylüyor.

Kadınlar, milli gelirin yüzde 23’ünü kazanabiliyorlar ki Afrika’nın biraz üzerinde bir rakam bu.

Ve Bilal “The Che” Erdoğan, kapitalist paradigmanın kötülüklerini anlata anlata bitiremiyor.

“Keşke Türkiye’yi son çeyrek yüzyıldır bunlar yönetiyor olsaydı” diyesi geliyor insanın ama demiyorum, aklıma gelen başka sözlerle birlikte bunu da kendime saklıyorum.

* * *

Tek dertleri algı yönetimi

AKP’nin iktidara geldiği günden beri yaptığı en başarılı iş algıları yönetmek.

Otoriter rejimlerin temel özelliklerinden biri de budur.

Algıyı öyle yöneteceksin ki vatandaşlar ne olup bittiğinin farkına bile varmayacaklar!

Nitekim, ellerindeki kamu olanaklarını sadece bunun için kullanıyorlar, tek dertleri iktidar sürelerini uzatmak.

Onu neden istediklerini hepimiz biliyoruz, burada tekrarlamayayım, yerim dar!

Deniz Ayhan’ın Sözcü’deki haberine göre günlerdir vatandaşı perişan ettikleri Isparta’nın “çok iyi kar yağdı bütün yaz rahat edeceğiz” diyen Belediye Başkanı Şükrü Başdeğirmen, bu yılki bütçesinde şu kalemlere de yer vermiş:

Belediye bu yıl 600 haber yayınlayacakmış. Artık bu haberler nasıl haberlerse!

Siparişle yıllık belli bir sayıda haber üretildiğini de böylece öğrenmiş bulunuyoruz.

15 video yayını, gazete, dergi ve internet sitesi reklamları faaliyetlerin tanıtımı için afiş, billboard için toplam 4 milyon 560 bin lira harcayacak.

Tabii itibardan tasarruf olmaz, kente gelecek AKP büyüklerini ağırlamak için ayrılan bütçe 2 milyon lira.

Şimdi şu bütçe kalemine bakalım:

“Isparta halkının can ve mal güvenliğini korumak” amacıyla “Yangın, kaza ve doğal afet durumlarında ilk müdahale için 1 milyon lira”!

Şimdi şunu gerçekten merak ediyorum: Isparta’da seçimin sonucu ne olacak?

Kendi tanıtımı için, afet yardımlarının 4,5 katı bütçe ayıran başkan ne kadar oy alacak?

Gerçek bir sosyoloji deneyi olacak ama üniversitelerimizde gerçek bilim adamı bırakmadılar, henüz farkında olmadıkları için kalanların da eline kalem alması bile ciddi bir sorun!

Yazarın Diğer Yazıları

Alaturka BAAS rejimi böyle oluyor!

Devletin güvenliğinden sorumlu en üst düzeydeki yetkililerin toplantısına AKP Sözcüsü de katılıyor! MİT Başkanı, Türkiye’nin güvenliğini ilgilendiren bir konuda iktidar partisinin MKYK’sına giderek sunum yapıyor! Bu nasıl bir devlet? Yanıtı hepimiz biliyoruz aslında...

Savaş ağalarının Bahçeli’ye yanıtı

Kürt siyasi hareketinin desteğini almak üzere Bahçeli’nin Öcalan’a çağrısına kadar varan bir dizi adım attılar. Başarabilselerdi Anayasa değişikliğinin ardından yine bildiklerini okurlardı ama öyle görünüyor ki PKK bu plana dâhil olmakta isteksiz

PKK, en güçlü döneminde kendisini fesheder mi?

PKK’nın Suriye’de ABD’nin koruması altında olduğu bir gerçek ve Türkiye’nin, bu koruma kalkanı resmen kaldırılmadan, o bölgede ABD askeri ile sıcak temasa girmeden bir askeri operasyon yapabilmesi de mümkün görünmüyor. PKK’nın o bölgede bir tür küçük devletçik kurduğu, etnik temizlik yaparak kontrol ettiği bölgeyi Kürtleştirdiği de bir başka gerçek. Böyle bir durumda Abdullah Öcalan da istese, PKK kendisini lağvettiğini açıklar mı?

"
"