18 Ağustos 2021

Türkiye’de iyi şeyler de oluyor!

Birincisi, modern cezaevleri insanlarımızın hizmetinde. Çalışma çağındaki nüfusumuzun yüzde 52’si bir işte çalışma ihtiyacı duymuyor, evlerinde yan gelip yatıyorlar. Demek ki bu çağdaki nüfusumuzun sadece yüzde 48’i çalışmak zorunda kalan fakirlerden oluşuyor! Buna şahlanış demesinler de ne desinler?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara’da 26 fabrikanın açılış töreninde konuştu ve “Bu tesisler yandık, bittik, battık diyen felaket tellallarına en güzel cevaptır” dedi.

Havuz gazetesi de manşetinde bu müjdeli haberi şöyle duyurdu:

“Toparlanma dönemi bitti, şahlanışa geçtik!”

Tabii böyle benzetmeleri yaparken dikkatli olmak gerek, insan ister istemez Reis’in attan düştüğü anı hatırlıyor ki şahlandık derken düşmek iyi bir şey sayılmaz.

TÜİK’e çeki düzen vererek ekonomiyi güllük gülistanlık göstermek nasıl bir amaca hizmet edecek, bunu şu andan söyleyebilmek mümkün değil.

Seçmen, her yol kullanılarak üzerine boşaltılan bu propagandadan etkilenecek mi?

Şunu hatırlatayım ki hiçbir propaganda gürültüsü, boş midelerin gurultusunu ve boş tencerelerin tıngırdamasını bastırmaya yetmez.

Tabii bu durum, Türkiye’nin bazı konularda liderlik pozisyonunu ele geçirmesiyle el ele yürüyor.

Türkiye’de son 16 yılda 227 yeni cezaevi açıldı. Sadece son 6 yılda açılan cezaevi sayısı 126.

Dün Yusuf Demir’in Sözcü’deki haberine göre Konya’ya da yeni bir cezaevi ihalesi sonuçlanmış.

Yeni hapishane 541 milyon liraya çıkacakmış.

Lozan Üniversitesi’nin Avrupa Konseyi için yürüttüğü SPACE 1 adlı çalışmaya göre Rusya’dan sonra cezaevlerinde en fazla kişinin bulunduğu Konsey üyesi ülke Türkiye. Rusya’da tutuklu ve hükümlü sayısı 519 bin 618, Türkiye’de ise bu sayı 297 bin 19.

Rusya’nın nüfusu 145 milyon, Türkiye’nin nüfusu 83 milyon kişi.

Yani nüfusları dikkate alırsak Rusya ile eşit durumdayız, iki ülkede de her 279 kişiden biri hapiste.

Görüldüğü gibi AKP Türkiye’sinde iyi şeyler de oluyor!

Birincisi, modern cezaevleri insanlarımızın hizmetinde.

Çalışma çağındaki nüfusumuzun yüzde 52’si bir işte çalışma ihtiyacı duymuyor, evlerinde yan gelip yatıyorlar.

Demek ki bu çağdaki nüfusumuzun sadece yüzde 48’i çalışmak zorunda kalan fakirlerden oluşuyor!

Buna şahlanış demesinler de ne desinler?

* * *

Dördüncü aşı saçmalığı

Sağlık Bakanlığı, önce herkese açtığı "dördüncü doz aşı"yı, birkaç saat sonra genel randevulara kapatarak, sadece yurt dışına çıkacak olanların olabileceklerini açıkladı.

“Dördüncü aşı”, BioNTech tarafından üretilen aşı olacak.

Bilim insanları, dördüncü aşının fazladan bir koruma sağlayıp sağlamayacağını bilmiyorlar, çünkü böyle bir deneyimi dünya yüzünde yaşamış bir ülke de yok.

Nüfusumuzun çok önemli bölümü Çin’de üretilen Sinovac aşısı ile aşılandı.

Üçüncü aşıyı da BioNTech aşısı olarak yaptırdık.

Ve şimdi Sağlık Bakanlığı, bizlere yapılmasına tıbbi açıdan gerek görülmediğini açıklasa da, ilan ettiği gruplara dördüncü aşıyı öneriyor.

Niye? Türkiye, Kolombiya, Endonezya, Malezya, Şili, Brezilya, Uruguay, Laos ve Tayland dışındaki ülkelerde Sinovac aşısı kullanılmadı.

Türkiye’nin bu aşıyı neden tercih ettiğini de bilmiyoruz.

AKP iktidarında yaşadığımız için bunun komisyonlar ve zengin edilecek şirketlerle ilgili olduğunu tahmin edebiliyoruz.

Sinovac şirketi de ürettiği aşının dünyada kabul görebilmesi için gerekli yayınları ısrarla yapmıyor.

Türkiye de Avrupa İlaç Otoritesi’ne bu aşıyı kabul ettirebilmiş değil, bir çaba gösterildiğine ilişkin bilgimiz de yok.

Her konuda olduğu gibi AKP yönetimi bu konuda da şeffaf değil, kamuoyunu zamanında ve doğru olarak bilgilendirmekten kaçınıyor.

Onun yerine yöntemi bulmuşlar, Avrupa’ya gidecekler işe yaramasa da (ya da ileride zararı ortaya çıksa da) dördüncü aşıyı olacaklar!

Bu ülkenin akılcı bir şekilde yönetildiğine hâlâ inanan birileri var mı acaba?

* * *

Vergi barışı!

Türkiye’de herkesin bildiği gerçek, vergi borcunu tam ve doğru olarak, zamanında ödeyenlerin aptal yerine konulduğudur.

Çünkü sık sık vergi affı çıkar ki şimdi buna sanırım kulağa daha hoş geliyor diye “vergi barışı” deniliyor.

Bu ayın sonuna kadar daha önce verdiği beyannamelerdeki matrahı arttıranlar, küçük bir ceza ödeyerek vergi incelemelerinden kurtulacaklar.

Peşin ödeyenlere yüzde 10 ekstra indirim de var.

Bazı iş insanlarından duyuyorum ki vergi idareleri, mükellefleri arayarak matrah artışı yapmalarını öneriyormuş.

“Ben vergimi doğru ödedim, niye matrah artışı yapıp ekstradan ödeyeyim” demeyi aklından geçireceklerin “inceleme” ile tehdit edildikleri söyleniyor.

Ve herkes biliyor ki “inceleme” demek “bir boşluğunu bulur, cezayı geçiririm” demek.

Bu durum da vergisini zamanında ve doğru olarak ödeyen mükellefler açısından “katmerli ahmaklık” anlamına geliyor.

Önce başkaları vergi filan ödemezken ya da vergi kaçırırken sen vergini zamanında ve tam ödüyorsun.

Ardından “vergi barışı” çıkıyor, zaten az vergi ödeyen az bir matrah artırımı ile incelemeden kurtulurken, sen zamanında doğru vergi ödemenin cezası olarak daha fazla ödemek zorundasın.

Yoksa vergi idaresi seninle barışmıyor, elinde sopa kapıda bekliyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Yolsuzluk ekonomisinin bedelini ücretli öder

Asgari ücretin daha yüksek belirlenmesinin, enflasyonla mücadeleye zarar vereceğini savunanlar var. Eğer Türkiye’deki enflasyonun işçi ücretlerinden kaynaklandığına inanacak olursanız bu görüşlere hak verebilirsiniz. Oysa ekonomide kötü giden her şeyin bir tek sorumlusu var: Recep Tayyip Erdoğan

Erdoğan muradına erecek gibi

Suriye’deki gelişmelerin ardından AKP il kongrelerinin öne alınması da hesaba katılırsa ekonomide düzelme sinyalleri gelmeye başladığı anda öne alınmış bir seçim için konuşmaya başlayacağız gibi görünüyor

Erdoğan niye “kambura yatıyor?”

Mevcut Anayasa, yapmak istediği neyi yapmasına engel oluyor ki Anayasa’yı “kambur” diye tanımlıyor? Memlekette her gün bir gazeteci tutuklanıyor. Barolara dava açılıyor. Sadece doğrulanmış bir haberi yayınladı diye okuduğunuz bu internet gazetesi T24 hakkında soruşturma başlatabiliyor. Kamburdan kurtulursa ne yapacak, gerçekten merak ediyorum

"
"