Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu, depremin hemen ardından bant daraltılması yapılarak sosyal medya üzerinden iletişimin neden aksatıldığı sorusunu şöyle yanıtladı:
“Gerekli bir durum vardı ki yapıldı.”
Gördüğünüz gibi kararlı bir duruş sergiliyor arkadaş!
“Gerekli” görmüş, yapmış.
Bu arada kaç kişi hayatını kaybetti, kurtarılabilecek kaç kişi enkazın altında kaldı, bilmiyoruz tabii.
Yetkili kişilerin böyle sorulara “gerekli görüldü ki yapıldı” yanıtın vermeleri otokrasilere özgü bir durumdur.
Onlar bilirler, onlar gerekli görürler ve uygularlar. Vatandaşlar da başlarına gelene razı olur, ses çıkarmadan otururlar.
Bu soru hiç sorulamıyorsa o ülkede diktatör işbaşında demektir. Yani bizim rejim ondan “bir tık” daha iyi.
“İki – üç tık” daha iyi olabilseydi bu sorunun yanıtı, hangi gerekçelerle bu işi yapmanın gerekli görüldüğünü anlatmaya ve bizleri bu gereklilik konusunda ikna etmeye yönelik olurdu.
Bu rejimde vatandaşların ikna edilmesi gerekmiyor çünkü bir bölümü zaten her şeye hazır, kalanı da sessizce başına gelene katlanıyor.
Katlanılıyor çünkü sesini yükseltenlerin başlarına neler gelebileceğine ilişkin çok örnek yaşadık.
Son örneği marketlerde ürünlerin üzerine yapıştırılan çıkartmaları hazırlayan grafikerin başına gelenler mesela.
“Bu ürün size pahalı mı geldi? Erdoğan sayesinde. Oy verirken aklınızda bulunsun” yazılı çıkartmalardan birinde.
Bir diğerinde Erdoğan’a Devlet bahçeli de eşlik ediyor: “Bu ürün bizim yüzümüzden pahalı. Oy verirken aklınızda bulunsun.”
Grafik sanatçısı Mahir Akkoyun bu nedenle karakola çekildi, Adliyeye çıkarıldı ve “bir yere kaybolma” denilerek serbest bırakıldı.
“Bir yere kaybolma” demek bizim hukukumuzda “denetimli serbestlik” oluyor ki bir tür “tutuklama” kararı da sayılır, sadece ikametiniz hapishaneye taşınmamış oluyor.
Böyle bir demokratik eylemi suç gören bir savcı var.
“Bu genç niye mahkemeye getirildi? Savcı Bey okuma yazmanız yoksa birisini tutun da size AİHM, AYM, Yargıtay kararlarını okusun” demeyip, savcıya hak veren bir de hâkim!
Tatlı – sert babacan hâkim tiplemesi eski Yeşilçam filmlerinde kaldı zaten.
Onların bulunduğu yerde de bir yetkilinin çıkıp gözümüzün içine bakarak “gerekli gördük ki yaptık” demesi normal oluyor tabii.
Bunun bir adım ilerisi “canım öyle istedi sana ne” olabilir.
Bir ay sonra sandık başına gittiğimizde oylayacağımız şey de tamamen bununla ilgili zaten.
Türkiye’yi otokratik bir rejimden geri döndürüp demokrasi rayına sokabilecek miyiz yoksa otokrasiyi bile arayacağımız günlere doğru bir yola mı çıkacağız?
"Ticaret" bu işin neresinde?
Ad sonradan “Demokrasi ve Özgürlükler Adası” diye değiştirilen Yassıada’da yaptırılan otel 20 yıllığına Albayrak Grubu’na devredildi.
Adayı denizin ortasında bir betonarme yığınına çeviren otel projesinin 140 milyon dolara mal edildiğini biliyoruz.
Hepimizin kabul edeceği gibi bu tür işlerde AKP ileri gelenleri acayip iyi aritmetik biliyorlar.
140 milyon dolara mal olan 125 odalı otel, konferans salonu, 30 bungalov, sergi alanı, müze ve caminin bulunduğu adanın işletmesini 20 yıl süreyle üstlenen Albayrak Grubu, yılda 4 milyon 200 bin lira kira ödeyecek.
Dün bu yazıyı yazarken baktım, ABD Doları olarak yıllık kira 215 bin dolar civarında tutuyor.
Rakamı yukarıya yuvarladığımı da belirteyim.
Şimdi düşünelim:
Kadıköy Vapur İskelesi’ne uzaklığı yaklaşık 7 deniz mili olan adanız var. Yani sabah iş için İstanbul’a gelip, akşam iş çıkışı adanıza dönebilirsiniz, hızlı deniz taksilerle bir sigara içimi mesafe.
Üzerine 140 milyon dolarlık tesis yapmışsınız ve aldığınız kira yıllık 215 bin dolar!
Bu parayla Bodrum’da orta halli bir yazlık sitede ev tutmak isteseniz 22 evi sadece bir aylığına kiralayabilirsiniz.
İlle de lüks site derseniz 10 evi bir aylığına tutabilirsiniz.
“Yok ben Kemer Maxx Royal’de yayılacağım” diyecek olursanız erken ödeme indirimiyle bir ay için ödemeniz gereken fiyat 1 milyon 95 bin liradan başlıyor.
Albayrakların bir yılda ödeyeceği kira tutarıyla 4 odayı 1 aylığına tutabilirsiniz anlamına geliyor bu ki 4 oda tuttuğunuz için küçük bir ek indirim uygulandığını da varsayarak!
Ticaret bu işin neresinde, şeytan neresinde?
Mehmet Y. Yılmaz kimdir?
Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu
Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.
12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı
Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu
1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.
Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.
1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.
2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.
2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.
Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı.
"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.
|