13 Nisan 2019

Seçime girmek serbest, seçilmek yasak!

"Bazı adaylar için seçime girmek serbest, ama seçilmek yasak! Türk usulü seçim dolandırıcılığına yeni bir örnek daha!"

Yüksek Seçim Kurulu’nun yayınladığı “Seçim Takvimi”, 22 Şubat 2019 tarihinde şu işlemin yapılmasını emrediyordu:

“İl ve ilçe seçim kurullarınca, geçici adayların, kanunda yazılı adaylık şartlarında noksanlık veya aykırılık bulunup bulunmadığının doğrudan incelemeye alınması. (2972/15-1, 36)”

Paragrafın sonundaki rakamlar kanunun sayısını ve konuyla ilgili maddeleri belirliyor.

23 Şubat’ta yapılması gereken iş ise şöyle açıklanmıştı:

“İl veya ilçe seçim kurullarının incelemeleri sonucunda ortaya çıkan seçilme yeterliliğine ilişkin eksikliklerin; a) İl seçim kurullarınca ilgili aday ve siyasi parti il başkanlığına, b) İlçe seçim kurullarınca da ilgililere ve siyasi parti ilçe başkanlıklarına, bildirilmesinin son günü. (298/125; 2972/15-1, 36)”

27 Şubat günü, bu kararlara karşı yapılan itirazların son günü olarak ilan edilmişti.

1 Mart Cuma günü aday olamayacağı kesinleşenler ya da aday olmaktan vazgeçenler nedeniyle eksik kalan listelerin tamamlanması için partilere duyuru yapılacaktı.

3 Mart günü de listeler kesinleşecek, İl seçim Kurulları oy pusulalarının basımı için harekete geçecekti.

Bütün bu süreç YSK’nın açıkladığı gibi tamamlandı.

Partiler adaylarını kesinleştirdiler, Seçim Kurulları adayları “seçilme yeterliği” açısından denetlediler ve oy pusulaları basıldı.

Ve şimdi YSK çıkmış, seçimi kazanan belediye başkanlarına, KHK ile memuriyetten atıldıkları için mazbatalarını vermeyeceğini açıklıyor.

Onlar yerine ikinci sıradaki adaylara mazbata verilecekmiş.

Bunlar arasında birincinin yüzde 75, ikincinin yüzde 25 oy aldığı ilçeler bile var.

O yüzde 25 alan, hangi yüzle gidip o koltuğu işgal edecek, bilemiyorum. Çalıntı bir koltukta oturmakta olduğunu sıkça hatırlayacaktır ama!

Oysa aynı YSK, KHK ile memuriyetten çıkarılmış milletvekili adaylarını onayladığı gibi seçilenlere de mazbatalarını vermişti.

KHK, idari bir karardır. Anayasa’ya göre, olağanüstü halin ilanına neden olan gerekçeler nedeniyle çıkarılır.

Söz konusu kişilerin memuriyetten çıkarılmalarının 15 Temmuz ile, FETÖ ile bir ilgisi yok.

Olağanüstü hal bittiğinde aslında görevlerine de dönebilmeleri gerekirdi.

Seçme ve seçilme hakkının kısıtlanması ise ancak mahkeme kararıyla olabilir ve bu kişiler hakkında verilmiş bir mahkeme kararı yok.

Hadi diyelim ki YSK haklı. O zaman bu kararını en başından verseydi, partiler adaylarını değiştirebilirler ve bu saçmalık yaşanmazdı.

Böylece garip bir durum ortaya çıkıyor: Bazı adaylar için seçime girmek serbest, ama seçilmek yasak!

Türk usulü seçim dolandırıcılığına yeni bir örnek daha!

Dünyada bir çok ülkeye örnek olabilecek bir seçim sistemimiz vardı.

AKP ve onun emrindeymiş gibi hareket etmeyi içine sindirebilen yargıçlardan oluşan YSK onun da tabutuna bir çivi çaktı.

Tabuta, son çiviyi de her halde İstanbul seçimlerini yeniden yaptırarak çakmayı düşünüyorlar.

                                                                 ***

Reis, MHP’ye artık yan gözle bile bakamaz

Avrasya Araştırma Şirketi Başkanı Kemal Özkiraz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhur İttifakı’nı 10-15 gün içinde bitireceğini öne sürdü.

Özkiraz sosyal medyada şöyle bir mesaj yayınladı:

“Ak Parti Milletvekilleri ve teşkilatları Büyükşehir yenilgilerini MHP’ye bağlıyor. MHP’nin yerelde Ak Parti adaylarına destek vermediği, diğer adaylara çalıştığını söylüyor. MHP sürekli bizden çalıyor diyorlar. Erdoğan büyük baskı altında, bence 10-15 gün içinde ittifakı bitirecek.”

Kemal Bey’in bu istihbaratı neye dayanıyor bilemiyorum ama bu konuda kendisiyle iddiaya da girebilirim: Erdoğan, bırakın ittifakı bozmayı, bundan sonra MHP’ye yan gözle bile bakamaz.

Çünkü Erdoğan, tek adamlık hırsının kurbanı oldu ve artık seçilmek için hep birisine muhtaç olacak.

MHP’yi kaybetmeyi göze alırsa da bilin ki bir başkasını gözüne kestirdi, onunla ittifak yapacak.

AKP teşkilatları bundan yakınıyor olabilirler ama bunu Anayasa değişikliği tartışmaları sırasında düşüneceklerdi. Atı alan Üsküdar’ı geçti ama bu kez ata binen Reis değil, Devlet Bahçeli!

Parlamenter sistem kalsaydı, AKP’nin bugünkü oy tabanının erimesi için üç dört seçim gerekirdi.

Ya da çok büyük bir kriz ve o krize denk gelmiş çok karizmatik bir rakip!

AKP’liler Reis’in tek adamlık hırsının yol açabileceği sonucu göremediler.

Yüzde 50 artı bir oy için artık hep bir başkasının eline bakmak zorundalar.

Ve onlar için daha da fenası, muhalefet de birleşince seçimi alabileceğini bu yerel seçimde idrak etti.

Bundan sonra Türkiye, üstü örtülü koalisyonlar ile yönetilecek. “Koalisyonlar dönemi bitiyor” demelerinin üzerinden bir yıl bile geçmeden gerçek kafalarına dank etti.

                                                               ***

FETÖ ile mücadele????

Eski ÖSYM Başkanı Ali Demir, FETÖ soruşturması kapsamında 18 kişiyle birlikte gözaltına alınmıştı.

Şüphelilerden 6’sı, “etkin pişmanlık gösterdikleri” gerekçesiyle mahkemece serbest bırakıldı, ötekiler için ek gözaltı süresi verildi.

Bu, FETÖ ile mücadelenin ciddiyeti hakkında bir karar veriyor.

Adamlar polis kapılarına gelip hepsini gözaltına alana kadar savcıya gidip “ben FETÖ’cüyüm, size bildiklerimi anlatayım, örgütü açığa çıkarayım” dememişler.

Bunu demek için gözaltına alınmaları ve savcı tarafından sorgulanmaları gerekmiş.

Ve savcı da bunu yeterli görmüş olmalı ki adamları serbest bırakmış.

Böyle “etkin pişmanlık” olur mu?

Yakalanmazsan sesini çıkarma, kripto FETÖ’cülüğe devam et, yakalanırsan itiraf et, “etkin pişmanlıktan” yararlan, serbest kal.

Böyle bir şey olabilir mi?

Peki bu kişilerin bu işi FETÖ talimatıyla yapmadığının garantisi nedir?

Cumhurbaşkanı haklı: FETÖ ile mücadele, tavsıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Müstemleke valisi mi, büyükelçi mi?

Suriye gibi ilişkilerimizi son derece hassasiyetle yürütmemiz gereken bir ülkeye meslekten bir diplomat bulunup da tayin edilememiş olması tuhaf... Türkler, Arapların ağabeyi değil. Suriye gibi yeniden ayağa kalkabilmek için yolun başında olan bir ülkeye, daha ilk günden Osmanlı güzellemeleri yapmak, akıllı bir dış politika değildir

“Şeytan” bu cinayetin neresinde?

Sinan Ateş cinayeti “ben bir suç örgütünün eseriyim” diye bağırıyor ama mahkeme heyetinin kulakları ağır işitiyor. Bir örgüt var, o maktulün “ipini çekmeye” karar veriyor ve ip çekiliyor! Hepsi biliyorlar ki bu örgüt, hapishanede yattıkları sürece onlara iyi bakacak, Yargıtay kararı bozunca da hepsi sokaklara geri dönecekler. Bunu beceremezlerse, hapishaneden firar ettiklerini duyarız

Yılbaşı kutlamaları ve “dinciler”

Rüşvet yemek, ihalelerden avanta almak, avanta kapma işine çocuklarını da karıştırmak ve nepotizm toplumumuzda kültürel ve geleneksel bir temele mi sahip ki Diyanet’in aklı sadece yılbaşında başına geliyor?

"
"