08 Şubat 2024

Sahipsiz memleket!

Adıyamanlılar, depremin ardından geçen bir yıl içinde kentlerine getirilen hizmetlerden o kadar da memnun olmamışlar. Ve yaşadıkları memleketin "bir sahibi" de var ama o da ya deprem altında kaldığı için ya da başka işlerle uğraştığı için Adıyaman'a sahip çıkmamış

Fıkra bu ya, olay Erzurum'da geçiyor. İki yaşlı nine, pencerenin önünde oturmuşlar, kıtlama çay içiyorlar.

Dışarıda lapa lapa kar yağıyor. Vakit ilerledikçe karın da hızı artıyor, tipiye dönüşüyor. Dışarıda biriken kar artık diz boyuna varıyor. Nineler sessizce dışarıyı seyretmeye devam ederlerken bir yandan da kıtlama çaylarını yudumluyorlar. Kar iyice bastırıyor, ninelerin oturduğu pencerenin pervazına kadar yükseliyor.

Ninelerden biri dışarıdaki manzaradan gözlerini ayırmadan "biraz daha yağarsa adam boyunu aşacak" diyor. Öbür nine iç çekiyor: "Sahapsız melmeket!"

Bu fıkrayı Cumhurbaşkanı olduğu yıllarda bir yurt dışı gezisinde rahmetli Süleyman Demirel'den dinlemiştim. Hangi bağlamda anlatmıştı, anımsayamadım.

Bugün tekrar hatırlamamın nedeni, depremin yıldönümünde Adıyaman'daki yürüyüşte atılan bir slogan oldu.

6 Şubat 2023 depreminde Adıyaman'da en az 8 bin 387 vatandaşımız hayatını kaybetti.

Önceki gün, depremin yıl dönümünde, Vilayet binası önünde toplanan Adıyamanlılar, deprem sırasında saat tam 04.17'de duran saat kulesine yürüdüler. Yürüyüş sırasında çekilen bir videoyu X'te izledim. Vatandaşların attıkları sloganlardan birisi de şuydu: "Sahipsiz memleket!"

Buradan anlıyorum ki Adıyamanlılar, depremin ardından geçen bir yıl içinde kentlerine getirilen hizmetlerden o kadar da memnun olmamışlar.

Adıyaman'da 6 Şubat anması

Ve yaşadıkları memleketin "bir sahibi" de var ama o da ya deprem altında kaldığı için ya da başka işlerle uğraştığı için Adıyaman'a sahip çıkmamış.

Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan, depremin hemen ardından 3 Mart 2023 günü "İnşallah bir yıl içinde deprem bölgesinin tamamındaki konut ihtiyacını çözecek sayıda, kaliteli ve güvenli yapının inşasını tamamlayacağız" demişti.

Adıyaman depremden çok ağır etkilendi. Orta ve ağır hasarlı bağımsız bölüm sayısı 79 bin 411. Bunların 63 bini konut olarak kullanılıyordu.

NTV'nin bir haberine göre Adıyaman merkez ve ilçelerinde 640'ı köy evi olmak üzere toplam 2 bin 798 deprem konutu bu ay çekilecek kurayla hak sahiplerine teslim edilecek. İhalesi yapılan diğer konutların yapımı ise devam ediyor. Elazığ'daki deprem konutlarının aradan geçen dört yıla yakın süredir tamamlanamadığını da hesaba katarsak, Adıyaman'da evini kaybeden her ailenin doğru dürüst bir eve başını sokabilmesi için daha çok zaman geçecek.

Yani tablo Erdoğan'ın verdiği sözün çok ama çok gerisinde.

Oysa Erdoğan, seçim öncesi verdiği bu sözün karşılığını Adıyaman'dan fazla fazla almıştı.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan 216 bin 491 oy alırken, Kılıçdaroğlu 97 bin 982'de kalmıştı. Milletvekili seçiminde ise Cumhur İttifakı 202 bin, CHP 61 bin oy almıştı.

Adıyaman'daki seçmen tercihlerinin değiştiğine ilişkin bir veri elimizde yok.

Ve böyle tablolarda seçmeni suçlamak yerine muhalefeti dövmek de genellikle tercih ediliyor.

Türkiye'de, TBMM yürütme organını denetleyebilecek imkân ve kabiliyette değil. Tek parti devletinin meclislerinde görülebilecek şekilde yürütmenin yönlendirmesiyle hareket edebiliyor. Aynı şekilde yargıyı da unutun.

Demokrasilerde iktidarları denetleyebilecek güçlerden biri de medya, o da kamu kaynakları kullanılarak iktidar tarafından büyük ölçüde kontrol altına alındı.

Geriye kalıyor seçmenin, seçimden seçime gösterebileceği tepki.

Yaşadıklarımızdan sonra öğrendik ki seçmen, şikayetçi olduğu iktidara rahatça oy verebiliyor.

Benim aklım bu kadarına ermiyor tabii.

Aklımda Mehmet Akif Ersoy'dan bir dize kalmış, onu yazayım bari:

"Sahipsiz olan memleketin batması haktır,

Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır."

* * *

Dünyanın en güzel sahiline otoyol mu yapacaksınız?

Türkiye'nin en önemli doğal güzelliklerinden birine bunu yapabilmek için insanın gözünün kâr hırsıyla kararmış olması lazım

Karayolları Genel Müdürlüğü, Demre ile Kaş arasında 74 kilometre uzunluğunda bir otoyol yapmak istiyor.

Bu otoyola bir de süslü isim verilmiş: Akdeniz Sahil Yolu!

Karayolları'na göre bölgedeki mevcut yolların fiziki ve geometrik standartları düşük. Otoyol, trafik güvenliği sağlayacak ve turizm açısından bölgeye yararlı olacak.

Bu yolun geçeceği bölgede ünlü Kaputaş Plajı var. Rehberlerde dünyanın en güzel plajlarından biri olarak tanımlanıyor, dünyanın değişik yerlerinde yayımlanan turizm dergilerinin her yıl "görülmesi gereken yerler" listesinde mutlaka yer alıyor.

Otoyol yapılırsa, Kaputaş Plajı'nın üzerinden dev bir viyadük geçecek.

Türkiye'nin en önemli doğal güzelliklerinden birine bunu yapabilmek için insanın gözünün kâr hırsıyla kararmış olması lazım.

Otoyol 1. Derece doğal sit alanı olan Kaputaş'ın yanısıra 9 doğal koruma alanı ile 11 arkeolojik sit alanını da tehdit ediyor.

Demre ile Kaş arasındaki mevcut yola benzer bir yol da İtalya'da var; Sorento ile Amalfi arasında.

Yol güzergahında Positano, Praiano, Conca dei Marini gibi çok önemli turistik merkezler de var. Amalfi'den dağa doğru çıkarsanız Ravello'ya, sahilden devam ederseniz Salerno'ya ulaşıyorsunuz.

Sorento ile Amalfi arası 34 kilometre ve otomobille 1 saat 45 dakika gibi bir sürede geçilebiliyor.

Ravello ile Amalfi arası 8 kilometre, karşınızdan otobüs gelmez ise otomobille 20 – 25 dakikada gidebiliyorsunuz.

Dünyanın en önemli turistik merkezleri arasında sayılan bu bölgede otoyol yok. Daracık yol bazen tek şeride, bir buçuk şeride bile iniyor.

Kimsenin aklına oraya bir otoyol yapıp, turizmi ve o güzelliği öldürmek gelmiyor.

Sözünü ettiğim bu yol ile Demre – Kaş yolu birbirine çok benziyor. Bir tarafınızda dağ, bir tarafınızda uçurum ve aşağıda Akdeniz!

Karayolları'nın bu iş için bütçesi varsa yolu iyileştirmek ve dağ köylerinden de geçecek şekilde daha yukarıya almayı düşünmek daha akıllıca olurdu.

Hem de Likya orkidesi, Kaputaş andız otunun da aralarında olduğu 22'si endemik, 450 bitki türü de tehlikeye atılmazdı.

Bu otoyol gerçekleşirse ne olacağını bugünden biliyoruz. İnanmayan Kuşadası'na, Marmaris'e, Bodrum'a baksın.

Bari Kaş'a, Kalkan'a, Demre'ye, Kaputaş'a kıymayın!

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Uyutmayacaklar, öldürecekler!

Sahipsiz kedi–köpek nüfusunun aşırı artışının yaratacağı sakıncaları önlemenin yolu, kısırlaştırmadan geçiyor, öldürmekten değil. Belediyelerin görevlerinden biri de budur. Bugün kedi–köpek kısırlaştırmak için ayrılacak bütçe, gelecekte kentleri saracak kemirgenlerle mücadele için harcanması gereken bütçe ile kıyaslanmaz bile

Elçinin hediyesi Yargıtay'ı fena germiş

Hediyeyi kabul ediyorlar, sonra gizlice liste oluşturmaya çalışıyorlar, duyulunca da kavga çıkıyor. Kendi üyeleri arasında bile adil olamayan, bu hassasiyeti gösteremeyen bir Yargıtay görüntüsü normal mi?

Türk Speedy Gonzales'ler iş başında!

İstanbul'da "speed dating" başlamış. "Hızlı flört" diye çevirmişler ama flört bu değil, buna olsa olsa "merhabalaşmak" diyebiliriz. Gerçi ben sanırım eski kafalıyım ama beş dakika içinde bir kadını ya da bir erkeği tanıyıp etkilenmek mümkün olabilir mi? Açıkçası bana yetmez...