03 Mart 2022

Putin'in kirli savaşına neden karşı çıkmalıyız?

Diktatörlerin değil, diktatörlerin boyunduruğu altında yaşayan halkların yanında olmalıyız

Bütün dünya nefesini tutmuş, Rusya'nın, Ukrayna'ya bir askeri müdahalede bulunup, bulunmayacağını beklerken, Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde Hatice D., boşanmak istediği kocası tarafından av tüfeğiyle vurularak öldürüldü.

Cinayet zanlısı koca eve girmek istemiş, Hatice D. buna izin vermeyince tüfeğini ateşlemişti.

Aynı gün İstanbul Kuştepe'de, Turgay Adak isimli bir erkek boşanma aşamasında olduğu eşinin evine silah zoruyla girdi ve evdekileri rehin aldı. Rehineler özel harekât polislerinin operasyonuyla kurtarıldı.

Hatice D.'nin cinayet zanlısı kocasının ve Turgay Adak'ın kadına yönelik bu acımasız şiddet kullanımının nedenlerini sorgulamadık.

Nedeni basitti: Kimsenin, eşine, sevgilisine, arkadaşına ya da hiç tanımadığı birine hangi gerekçeyle olursa olsun, böyle davranmaya hakkının olmadığını biliyoruz çünkü.

Bunlar yaşanırken Rusya da son hazırlıklarını tamamlamış ve Türkiye'de yaşanan bu olayları gazetelerde okuduğumuz sırada Ukrayna'ya saldırmıştı. Aynı gün!

O günden beri bakıyorum, Rusya'nın bu saldırısının haklı olduğunu ya da haklı olabileceğini düşünmemizi gerektiren açıklamalar dinliyorum, okuyorum:

  • NATO, Rusya'yı sıkıştırmak için doğuya doğru genişlemek istiyordu. Rusya ne yapsın?
  • Eski Sovyet Cumhuriyetleri (Letonya, Litvanya, Estonya) ve eski Varşova Paktı üyeleri (Polonya, Romanya, Bulgaristan, Macaristan) NATO üyesi yapılmış. Rusya'nın başka çaresi mi vardı?
  • Ukrayna, NATO üyesi olmak istiyordu. Zaten daha önceki Rusya yanlısı başkanı da renkli bir devrimle devrilmişti. Rusya eli kolu bağlı seyredecek miydi?

İlk bakışta insana mantıklı gibi geliyor, değil mi?

Hele bir de ABD ve Avrupa'nın emperyalist emellerini bilenler için.

Zaten ABD ve Avrupa, Rusya ve Çin'i sıkıştırıp, tek liderli bir dünya peşinde koşmuyor muydu?

O zaman karar vermek kolaydı; Rusya'yı bu yollara düşürenler utansın!

Boşanma aşamasında olduğu eşinin evine silah zoruyla giren adamı ya da boşanmak isteyen eşini katleden adamın haksızlığı ile Rusya'nın durumu arasında ne fark var?

Bir kadının, bir erkekten boşanmak istemesi ne kadar hak ise, bağımsız ve egemen bir devletin, kendi topraklarına sahip çıkma hakkı o kadar vardır.

Donetsk ve Luhansk Cumhuriyetleri ile Kırım, Ukrayna toprağı iken Rusya tarafından ele geçirilmedi mi?

Kırım, Putin'in dediği gibi "ilk sahibine" iade edilecek ise Kırım Hanlığı'nın varisi kim olmalıdır?

Yunus Emre rahmet istedi, "mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi?"

1999 AGİT Avrupa Güvenlik Şartı, her ülkeyi, istediği ittifaka girmekte serbest bırakıyordu.

İstanbul'da imzalanmıştı, Erdoğan'ın aklına iyi ki İstanbul Sözleşmesi ile birlikte bunu da kaldırmak gelmedi.

Eski Sovyet Cumhuriyetleri'nin ve eski Varşova Paktı üyelerinin, nasıl bir ittifak içinde yer almak istediklerini kendilerine mi sormak doğrudur, Rusya'ya mı?

Ukrayna'nın, NATO ve AB'nin bir parçası olması Rusya'nın karnına yöneltilmiş füzeler ise, Ukrayna'nın işgalinden ya da tehdidin bertaraf edilmesinden sonra Polonya'nın durumu ne olur?

Bu sefer Rusya'nın karnına tehdit Polonya olur. Polonya sorunu da Ukrayna usulü çözülürse, Almanya'nın durumuna ne demeli?

Durulması gereken bir çizgi yok mudur?

O çizgi, egemen devletlerin sınırlarından geçer ve yayılmacı emellerden vazgeçilirse sorun çözülür.

Bugün bir diktatör, kendi hayali tarih ve tehdit algıları ile Ukrayna'da sivilleri katlediyor.

Çocuklar, kadınlar, erkekler ölüyor, yaralanıyor. Evler bombalanıyor. Hastaneler tehdit altında, acil ameliyatlar bile zor yapılıyor.

Rusya ve Ukrayna'nın askerleri ölüyor, yaralanıyor.

Onlar askerdir diye ölmelerini, ömür boyu sakat kalmalarını normal mi karşılayacağız?

Evet ABD emperyalizmine karşı olabiliriz. Evet, iki yüzlü Batı'nın Rusya ve Çin'i sıkıştırıp, tekli bir dünya düzeni kurmak istemesine de karşı olabiliriz.

Ama herhalde önce böyle savaşlara karşı olmalıyız.

Diktatörlerin kendilerine göre haklı gerekçelerini değil, sivillerin hayat haklarını desteklemeliyiz.

Afganistan, Irak ve Suriye yerle bir edilirken, emperyalistlerin kendilerine göre haklı gerekçeleri yok muydu?

Onların kendi haklı gerekçelerinin sonucunu biliyoruz.

Kadınları öldüren erkeklerin de kendilerine göre haklı gerekçeleri var. Bu nasıl kabul edilemez ise devletlerarası ilişkilerde de kabul edilemez.

Diktatörlerin değil, diktatörlerin boyunduruğu altında yaşayan halkların yanında olmalıyız.

Öldürülen gazetecilerin, canları pahasına sokaklara çıkan muhaliflerin yanında değilseniz, büyük bir halkın sahibi olması gereken değerleri sömüren oligarkların yanındasınızdır.

Siz bu yazıyı okurken belki bana hak verdiniz, belki buna sinirlenip, öfkelendiniz, bu yazıyı yazmak için emperyalistlerden kaç para aldığımı hayal etmeye çalıştınız.

Bu süre içinde arada kaç çocuk, kaç kadın, kaç erkek, kaç asker öldü, kaç kişi evini, köyünü terk etmek zorunda kaldı, farkında mısınız?

* * *

Zeytinlikleri yedirmeyeceğiz arkadaş!

Zeytinlikleri "gerekli hallerde" maden arama işine açma talebi, bizim adımıza yasama yetkisini kullanan TBMM'de kaç kere geri çevrildi, saymadım.

Bunu dört – beş kere denediklerini biliyoruz, her seferinde milletin temsilcileri bunu reddetti.

Ve şimdi görüyoruz ki zeytinlikleri maden aramaya açma işi bir basit yönetmelikle halledildi.

Bu yönetmelik durduk yerde çıkmadı.

Çarklar yağlanmış olmalı ki TBMM'nin istemediği bir şeyi, tayin edilerek iş başına gelen bir bakan ve bürokratları bir yönetmelik değişikliğiyle yapmak istediler.

Çarkların yağlanmasından kime ne pay düştü, bilemeyiz.

Yağ en tepeden itibaren dökülmüş de olabilir, ara kademelerdeki çarkları döndürmek için de.

Fark etmez.

Biz de bu ülkede yaşıyorsak, bunu size yedirmeyeceğiz, haberiniz olsun.

Bugünden itibaren kim ki bu amaçla bir tek ağaç söker, kim ki bir kazma vurur, karşısındayız.

Elimizdeki her olanakla sizi teşhir etmek ve burnunuzdan getirmek de boynumuzun borcu olsun.

Üç kuruş kâr için, zeytinliklerimizi, ormanlarımızı yok etmeye kalkışırsanız, sizleri çocuklarınızın, torunlarınızın yüzüne bakamayacak hale getireceğiz.

Bu bir tehdit mi? Evet, tehdit!

Aklınızı başınıza toplayın, o zeytinlikleri size yedirmeyeceğiz, haberiniz olsun.

Bu amaçla verdiğiniz / aldığınız rüşvetlere karışamayız, onu kendi aranızda çözün.

Yazarın Diğer Yazıları

Suriye konusunda kafalar karışık

Siyasi İslamcılar, Esad’ın devrilmesiyle ortaya çıkan durumu “devrim” olarak niteliyorlar. Öte yandan kendilerini “komünist” ya da “sosyalist” diye tanımlayanların da kafaları biraz karışık. İnsan hakları, özel olarak kadınların hakları, işçilerin, çalışanların haklarını bekleyen gelecek ne olacak?

Kralın bütçesi keyfine göre

Türkiye bir demokrasi değil de bir Orta Çağ krallığı olsaydı, kral ya da padişah parayı keyfine göre toplar ve harcardı, kimse de bunun hesabını soramazdı. Yoksa Türkiye bir Orta Çağ krallığı mıdır?

Aslında Erdoğan “Esed’den hâlâ umutluydu!”

Suriye konusunda ikinci kez bir istihbarat fiyaskosu yaşadık. En önemli güvenlik tehdidinin Suriye’den geleceğini düşünen bir yönetim, rejimin ve muhaliflerin güç dengesini ve planlarını uygulama kabiliyetlerini öngörebilmeliydi. Gördük ki Türkiye’yi yönetenler de haberleri televizyondan izliyor!

"
"