11 Haziran 2020

"Örgüt, kanuni düzenlemeleri siyasi otoriteye yaptırabilmiştir"

Fethullahçı çetenin siyasi ayağını arayanların bakmaları gereken bir numaralı adreste kimin oturduğu çok açık. Onun için İlker Başbuğ’u suçlayarak üste çıkma numaralarını bırakın, samimiyetle hesap verin

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, katıldığı televizyon programında FETÖ'nün siyasi ayağına ilişkin bir soruyu yanıtlarken "askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasının önünü açan düzenlemeye" dikkat çekince, 6 AKP milletvekili suç duyurusunda bulunmuştu.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da bunu ciddiye almış ve Başbuğ'u "şüpheli sıfatıyla" ifadeye çağırmış.

Başbuğ, kanun teklifini veren AKP milletvekillerine hakaret ettiği ve iftira attığı için ifade verecek. Bu konuya bir başka yazıda döneceğim.

Başlıktaki cümle bana ait değil. Onun için tırnak içinde aktardım.

Bu cümle, Başbuğ'u "şüpheli sıfatıyla" ifadeye çağıran Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na ait!

Tekrar edeyim, gözlerinizi yukarı kaldırmak için yormayın:

"Örgüt, kanuni düzenlemeleri siyasi otoriteye yaptırabilmiştir."

İnsan gerçekten hayret ediyor!

Bu cümleyi, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, darbe girişimi nedeniyle düzenlediği Karargâh iddianamesinden aynen aktardım.

İddianameye göre FETÖ, Fethullahçılar ile mücadelede "milat" kabul edilen 17–25 Aralık 2013 tarihinden sonra askerlik kanununda iki önemli değişiklik yaptırmış.

Değişiklikler şöyle:

* Terfiler bir yıl öne çekilerek, 4 yıllık albaylar ile 3 yıllık generallerin terfilerinin Yüksek Askeri Şûra'da görüşülmesinin yolu açılmış.

* 28 – 30 yılını tamamlayan albaylara 30 – 70 bin lira fazla ikramiye ödenerek emekli olmaları sağlanmış.

Savcılık bunun neden yapıldığını şöyle açıklıyor:

"Örgüt, TSK komuta kademesini en kısa sürede ele geçirmek maksadıyla generalliğe terfi için albaylıkta bekleme süresini 4 yıla indirip, henüz sırası gelmeyen mensuplarını da terfi sırasına dahil etmiştir."

Bunun neden yaptırıldığı yine iddianamede var.

1 – Kendisine bağlı olmayan generalleri TSK dışına çıkarmak.

2 – Kendisine bağlı subayların en az olduğu 1988 ve öncesindeki yıllarda mezun olan albayları topluca emekli etmek.

3 – Kendisine bağlı albayları bir an önce general yaparak ordu üst kademesini ele geçirmek.

Nitekim, 2014'teki YAŞ'ta 10 albay bir yıl erken terfi ederek general olmuş ve hepsi de darbeye katılmış.

Bunlar arasında Özel Kuvvetler Komutanlığı'nı basan Semih Terzi ile Marmaris baskınına katılan Gökhan Şahin Sönmezateş de bulunuyor.

Her iki kanun teklifinin altında AKP milletvekillerinin imzaları var. İkincisini saydım, tam 37 imza var!

Meclis'te de AKP'liler tarafından kaldırılan parmaklarla kabul edilip, Silahlı Kuvvetler'de Fethullahçı çetenin önü açılmış.

Bu tarihte Silahlı Kuvvetler'in önemli mensuplarının Balyoz, Ergenekon, Askeri Casusluk filan gibi iddianamelerle hapiste olduklarını da hatırlayalım.

Bu yolla TSK'nın terfi düzeninden elenen subaylar oldu.

Emeklilik tazminatlarına akıl çelici eklemeler yapılan 3 bin albay kanun kapsamına girdi, Fethullahçı albayların kolayca general olabilmelerinin yolu açıldı.

Bu iki kanun, Balyoz, Ergenekon ve Casusluk davalarıyla TSK'ya karşı yargı eliyle kurulan kumpasın, bu kez TBMM'de kurulduğunun bir kanıtı.

Nitekim, darbe girişimi nedeniyle yazılan bir iddianameye de konu olmuş.

Fethullahçı çetenin siyasi ayağını arayanların bakmaları gereken bir numaralı adreste kimin oturduğu çok açık.

Onun için İlker Başbuğ'u suçlayarak üste çıkma numaralarını bırakın, samimiyetle hesap verin.

Başlangıç için şu soruların yanıtlarını rica ediyorum:

1 – Bu kanunları AKP grubunda ilk kim gündeme getirdi, ilk imzayı kim attı, diğer milletvekillerini imzalamaya kim yöneltti?

2 – O partide Erdoğan'dan habersiz kuş uçmaz, bunu da biliyoruz: Erdoğan'ı bu işe ikna eden kimdi? Hangi gerekçeler ileri sürdü de Erdoğan'ın bunu kabul etmesini sağladı?

3 – Kanun metinleri nerede hazırlandı?

4 – Milli Savunma Bakanlığı ya da Genelkurmay'da bu kanunların çıkarılması için aktif görev alanlar arasında darbe girişimine katılanlar oldu mu?

Not: Fethullahçıların TSK'da hızlı yükselmelerini sağlayan başka kanunlar da çıkarıldı. Merak edenler 6 Şubat 2020'de T24'te yayımlanan "Erdoğan İçin: 5 Adımda Siyasi Ayak Bulma Rehberi" başlıklı yazımda bu kanunların neler olduğunu bulabilirler.

* * *

İdliblilere rahat nefes!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Suriye'de Türkiye tarafından yaptırılan evlere dönen Suriyeli sayısının 200 bini bulduğunu söyledi.

"200 bin civarında İdlibli döndü. Kuzey'de briket evler yapıyoruz. Bir aileyi barındırabilecek konutlarda AFAD ve STK'lar yoğun şekilde çalışıyorlar. İlk etapta 20 bin planlamıştık. 50 bine çıkaracağız. 50 bini yakalarsak İdlibliye rahat nefes verecek" dedi.

Süleyman Soylu'yu da duruma bakması için vazifelendirmiş, şöyle anlatıyor:

"Süleyman Bey oradaydı. 'Bu insanların Allah yardımcısı olsun, bu ne çiledir' diyor. İnşallah bu evlerle oralarda daha huzurlu bir ortam olacak."

İdlib'de "50 bin konuta çıkarılacak" yerleşimin bizlere kaça mâl olduğunu söylemedi.

Suriye'nin kuzeyinde sürmekte olan askeri operasyonun da kaça mâl olacağını hiçbir zaman öğrenemeyeceğimiz gibi, bunu da öğrenemeyeceğiz.

Çünkü Türkiye Cumhuriyeti'nde, bizlerden toplanan vergiler yöneticilerin şahsi parası gibi muamele görüyor.

Kimseye hesap verme zorunda olmadıkları için de istedikleri gibi harcayabiliyorlar.

İdlib'de "bir ailenin yaşayabileceği konutlar" yapılırken, salgın nedeniyle işsiz kalanlara para bulamıyoruz, orası da ayrı bir mesele!

* * *

Kimin, kime benzediğini nereden biliyorlardı?

Ordu Belediyesi'nin "Türk tarihine damga vurmuş 20 isim" için yaptırdığı büstlerden Ertuğrul Gazi'ye ait olan kaldırıldı.

Bununla ilgili haberleri okumuşsunuzdur. Meğerse büst, Diriliş Ertuğrul'da oynayan Engin Altan Düzyatan'a benzetilerek yapılmış.

İki belediye müdürünün görevden alınmasıyla sonuçlanan bu büstü niye kaldırdıklarını hiç anlayamadığımı belirtmek isterim.

Ertuğrul Gazi'nin büstünü yapan heykeltıraş, Engin Altan Düzyatan'ı model almayacaktı da, kimi alacaktı?

Listeye baktım, elimizde fotoğrafı olmayan çok sayıda "Türk büyüğü" var:

Osman Bey, Alparslan, Oğuz Kağan, Mete Han, Cengiz Han, Timur, Atilla, Alaattin Keykubat, Dede Korkut, Yunus Emre, İbni Sina.

Mesela Osman Gazi'nin resmi diye bildiğimiz imparatorluk kurucusunun tablosunu yapan kişi Kapıdağlı Konstantin isimli 18. yüzyılda yaşamış bir ressam.

Milattan Önce (234) yaşamış ve ölmüş Mete Han, kime benziyordu, bilen var mı?

Ayrıca Mete Han ile Oğuz Kağan'ın aynı kişi olduklarını ileri süren tarihçiler de var.

İki değişik kişiymiş gibi iki ayrı büst yapılırken, kime benzediklerini nereden buldunuz?

Attila'nın bilinen en eski resmi, ölümünden 1000 yıl sonra yapılan resim!

Alaattin Keykubat'ı, Burak Hakkı televizyonda canlandırabiliyor da sıra büste gelince mi sorun çıkıyor?

Belediye, Timur ve Cengiz Han büstlerini de kaldırtmış, "benzemiyor" diye.

Kime benzediklerini Belediye Başkanı nereden biliyordu acaba, merak ettim.

Ayrıca bana sorarsanız Atatürk büstü de hiç fotoğraflarda gördüğümüz Atatürk'e benzemiyor.

Boş işlerle uğraşmanın sonucu her zaman böyle olur.

Demokrasi Meydanı'na bir sembol heykel dikseniz daha anlaşılabilir olurdu.

Yazarın Diğer Yazıları

Yargının itibarı nasıl korunur?

Taksirle ölüme sebebiyet vermekle suçlananların bile iktidara yakınlık durumlarına göre tutuksuz yargılanabildiği Türkiye’de, Nasuh Mahruki sosyal medya paylaşımı nedeniyle tutuklandı. ‘Uluslararası Demokrasinin Küresel Durumu – 2023’ raporuna göre Türkiye, 173 ülke içinde hukukun üstünlüğü alanında 148. sırada yer alıyor. Bu tabloda siyasetin olduğu kadar yargı kurumlarının da rolü yok mudur?

Bu disiplinsizlik en ağır cezayı mı hak ediyor?

Teğmenlerin, subay yemini yapılmayacağına ilişkin emre rağmen, bu yemini etmeleri kuşkusuz ki bir disiplinsizliktir. Ancak ellerin vicdanlardan çekilmemesi de yararlı olur: TSK Disiplin Kanunu’nun öngördüğü en ağır cezayı gerektirecek bir disiplin suçu mudur?

İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına

Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in, Riyad’daki dans gösterisinde Kâbe siluetinin dijital dekor olarak kullanılmasına, “Suud ulemasının sessizliği fecaattir” sözleriyle tepki göstermesini tebessümle karşıladım. Fetullahçılar, her türlü ahlaksızlığı yaparken kendisi Diyanet İşleri Başkanı idi. Bu ülkede yolsuzluğa “hırsızlık değildir” diyen, “rüşvet vermek caizdir” diyen fıkıh uleması bile gördük

"
"