Ordu’da Milli Emlak’a ait Perşembe Yaylası’ndaki bir arazi, Üsküdar Belediyesi’ne ait İstanbul’da bulunan bir araziyle takas edildi.
Üsküdar Belediyesi, niye Perşembe Yaylası’nda bir araziye sahip olmak ister?
Doğal olarak bu soru, Milli Emlak yetkililerinin aklına gelmemiş. Çünkü işin içinde Cumhurbaşkanlığı da var.
Olaylar tarih sırasına göre şöyle gelişiyor:
1 – Perşembe Yaylası’ndaki 991 metrekarelik alanın takasa konu olabilmesi için öncelikle “mera” statüsünden çıkarılması gerekiyordu. Mayıs ayında Aybastı Tapu Müdürlüğü, arazinin mera olmaktan çıkarılıp, “arsa” olmasına onay verdi. Bunu Milli Emlak Genel Müdürlüğü de onayladı.
2 – 18 Mayıs’ta Üsküdar Belediyesi’ne ait bir arsa ile bu “taze arsa” takas edildi.
3 – 4 gün sonra Üsküdar Belediyesi, takas yoluyla aldığı bu arsayı satmaya karar verdi. Üsküdar Belediyesi Plan Bütçe Komisyonu, satış için Belediye Encümeni’ne yetki verdi.
4 – Ve arsa eski Üsküdar Belediyesi Başkan Yardımcısı ve şu anda Üsküdar Belediyesi Aşevi Başkanlığı görevini yürüten İlyas Kareyel’e satıldı.
Film gibi değil mi? Tak fişi, bitir işi!
Bu olayı BirGün’de Onur Durmuş ortaya çıkardı. Şeytanın bile aklına zor gelecek bir iş.
Gazetedeki haberde, arsayı alan İlyas Karayel’in bir fotoğrafı da var.
Onunla Allah arasında olanları bilemeyiz ama görünüş itibariyle “dindar kisvesinde” olduğunu söyleyebilirim.
Sakallar düzgünce kesilmiş, arkasındaki duvarda Osmanlı İmparatorluk arması ve padişah tuğraları var.
Muhtemelen arkasına astığı İmparatorluk armasının, Kraliçe Victoria’nın görevlendirmesiyle Prens Charles Young tarafından, İngiltere’deki Saint George Kilisesi’nde sergilenmek üzere yapıldığından da haberi yoktur.
Bunun bir önemi de yok zaten.
Gördüğünüz gibi son derece karmaşık bir işlem, bir kuyumcu titizliği ile gerçekleştirilmiş.
Ustalığın böylesine şapka mı çıkarmak gerekir acaba?
Bir yolsuzluk olduğunu söyleyebilir miyiz, bilmiyorum.
Takas edilen arsaların değeri birbirini tutuyor muydu, satılan arsa gerçek değerinden mi satıldı?
Ancak Sayıştay denetleyebilirse ortaya çıkacak şeyler bunlar.
Yolsuzluk yok ama ahlaki midir diye sorarsanız, süje memleketimizin Siyasal İslamcılarından olduğu için “gayet ahlaki” olduğunu söyleyebiliriz.
Bunlar kendilerine özgü yeni bir ahlak anlayışı geliştirdiler; seküler yaşam biçimini tercih eden insanların anlayabileceği, kavrayabileceği bir şey değil.
Bizim açımızdan bakılınca ahlaksızlık olarak görünüyor ama masanın öbür yanında bu “işini bilmek” olarak yorumlanıyor.
Eminim fıkıh hocası Hayrettin Karaman’a sorsak, bunun dinen caiz bir işlem olduğunu da söyleyecektir.
Memleketin saf, mütedeyyin insanları bu işler hakkında ne düşünüyorlar, bunlardan rahatsızlık duyuyorlar mı; bunu da bilmiyorum.
Muhtemelen onlar da bu tür gıllıgışlı işlerden rahatsızlık duymuyorlar.
Ancak bu tür işleri sessizce bir kenara çekilip seyredenlerin, memlekette ateist ve deist sayısı niye artıyor, gençler neden namazdan uzaklaşıyor konularını cidden merak ettiklerine eminim.
AKP’li Üsküdar Belediyesi'ne ait arsa ile Ordu'nun Perşembe yaylasında bulunan ve Milli Emlak'a ait olan arazi takas edildi. Takas yapılan arsanın eski Üsküdar Belediye Başkan Yardımcısı Karayel’e satıldığı öne sürüldü
* * *
Elektrikler kesikti çalışamadım!
Anayasa Mahkemesi, milletvekili seçildiği halde yargılanmasına devam edilip, 18 yıl hapis cezasına çarptırılan TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın bireysel başvurusunu görüşmeyi ileri bir tarihe erteledi.
Normal olarak bu dava, 12 Ekim günü görüşülecekti.
“İleri bir tarih” ne kadar ileri bir tarihe denk geliyor, bunu şimdilik bilemiyoruz.
Bildiğimiz şu ki mahkemenin bu kararı vermesinin nedeni üyelerden birinin “dosyaya hazırlanamamış olması.”
Türkiye, seçimin ertesi gününden beri bu konuyu konuşuyor, beyefendi merak edip dosyanın kapağını bile kaldırmamış.
Mahkemenin bu konuyu 12 Ekim günü görüşeceğine dair açıklama 5 Ekim’de yapılmıştı.
Yani neresinden baksanız bu üyenin dosyaya bakması için bir haftalık bir süresi vardı.
Kaldı ki Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü, Can Atalay’ın bireysel başvurusunu görüşmüş, başvurunun Genel Kurula sevkine karar vermişti.
Yani konu zaten mahkemenin gündemindeydi.
“Elektrikler kesikti çalışamadım” eskiden tembel öğrenci mazereti diye karikatürlere konu olurdu, şimdi olayın kahramanı bir yüksek yargıç!
Ama gülünecek bir yönü yok, olsa olsa sevimsiz bir “yargıç karikatürü” olarak değerlendirilebilir.
Bu üye kimdir, bilmiyoruz.
Küçük bir ihtimal de olsa bu durumdan rahatsız olan bir üye, birilerine bu tembelin kim oluğunu fısıldarsa öğreniriz.
Ancak şunu biliyoruz: Bu mazeret, hukukun arkasından dolanıp, mahkemenin konuyu görüşememesi için çevrilen bir dolap!
Bir yüksek mahkeme yargıcının vakar ve şerefi ile bağdaşmayan hukuk dışı dolambaçlı yollara sapabileceğine daha önce rastlamamıştık.
Bu da memleketin siyasal İslamcılarına nasip oldu!
Anayasa Mahkemesi, Can Atalay dosyasına ilişkin görüşmeyi ileri bir tarihe erteledi
Mehmet Y. Yılmaz kimdir?
Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu
Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.
12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı
Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu
1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.
Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.
1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.
2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.
2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.
Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı.
"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.
|