04 Ekim 2021

“Önlenecek suistimalleri” kim yapmış olabilir?

Ve itiraf etmeliyim ki dün Sabah gazetesinin internet sitesinde okuduğum haber beni kıskançlıktan çatlattı. Bugüne kadar bir Pazar günü okuduğum en komik haberi de orada gördüm.

Gazete yönettiğim günlerde Pazar günü yayınlanacak gazetenin birinci sayfasının çok özel bir durum yoksa eğlenceli olmasına gayret ederdim.

Pazar günü çoluk çocuk kahvaltı sofrasında otururken kimin canı sıkıcı bir haber okumak ister?

Uzunca bir süredir haftalık Oksijen dışında kâğıt gazete okumuyorum, internetten takip ediyorum.

Ve itiraf etmeliyim ki dün Sabah gazetesinin internet sitesinde okuduğum haber beni kıskançlıktan çatlattı.

Bugüne kadar bir Pazar günü okuduğum en komik haberi de orada gördüm.

Başlık şöyleydi:

“Tüm suistimaller önlenecek! Kamu İhale Kanunu sil baştan.”

Bu başlığın altında da şu spot yer alıyordu:

“Kamu ihalelerinde köklü değişiklikler için düğmeye basıldı. Kamu İhale Yasası’nı baştan sona değiştiren taslak metin hazırlandı, önümüzdeki aylarda Meclis gündemine taşınacak. Yeni düzenlemeler ile hiçbir suistimale geçit verilmemesi, ihalelerde şeffaflık ve buna bağlı olarak tasarruf sağlanması hedefleniyor.”

Dünya yüzünde bugüne kadar hiç bir kanun, Türkiye’nin Kamu İhale Kanunu kadar çok değiştirilmemiştir.

Bu kanun 70 maddeden oluşuyor. Buna “amaç, yürürlük, yürütme maddeleri” de dâhil.

Yani aslında 67 maddelik bir kanun, bugüne kadar 191 kez değiştirilmişti, şimdi 192. değişiklik böyle müjdeleniyor.

Ve AKP iktidarında bu kanunun başına gelen, pişmiş tavuğun başına gelmedi.

Sadece yapılan değişikliklerin hangi maddeyle ilgili olduğu ve ne vakit yürürlüğe girdiğine ilişkin liste bile 4 sayfa tutuyor.

Bu kanun ciddi bir ekonomik krizden çıkarken ekonominin yeniden yapılandırılması çerçevesinde çıkarılmıştı.

Amaç, kamu ihalelerinde sıkça görülen yolsuzlukları ve şeffaf olmayan uygulamaları önleyerek, vergilerimizin çarçur edilmemesini sağlamaktı.

Ve Erdoğan rejimi, bu kanunu delik deşik etmekle kalmadı, davet usulü ihaleyi genel bir uygulama haline getirdi.

Dünyanın en çok kamu ihalesi alan 10 şirketinden beşinin Türk müteahhitlik şirketleri olması ve işlerin hepsini Türkiye’de almış olmaları bu yüzden gerçekleşti.

Türkiye’nin bugün çektiği ekonomik sıkıntıların bir bölümü yanlış ekonomi politikalarından kaynaklanıyorsa bir bölümü de bu kanundaki değişikliklerle Hazine’nin soyulmasından kaynaklanıyor.

Ve şimdi dalga geçer gibi “kamu ihale kanunu sil baştan, bütün yolsuzluklar önlenecek” diye bize müjde veriyorlar!

AKP, 3 Kasım 2002 günü seçimi kazandığından bugüne kadar tek başına iktidardaydı.

Kamu İhale Kanunu da 22 Ocak 2001 günü yürürlüğe girmişti.

20 yıldır yürürlükte olan bu kanunu, 18 yıldır Erdoğan iktidarı yürütüyor.

Şimdi “kanunu sil baştan yapmayı gerektiren bütün yolsuzlukları” kim yapmış olabilir dersiniz?

Ve yapılan değişikliklerin gerçekten suistimalleri önleme amacı taşıdığına inanır mısınız?

Ben iddiaya giriyorum: Bu değişiklikler, suistimalleri önlemek için değil, suistimallerin “kontrol dışı” yapılmasını önlemek için yapılıyor!

 

***

 

Yok kanun, yap kanun!

 

Hatırlıyor musunuz bilmiyorum, başkanlık sistemi ile ilgili referandum öncesinde AKP – MHP koalisyonunun ileri sürdüğü gerekçelerden biri de şuydu:

“Artık iktidardan Meclis’e yasa tasarısı gelmeyecek, milletvekilleri yasa teklifi verecek. Kuvvetler ayrılığı daha güçlü olacak.”

İktidar medyasından öğreniyoruz ki Kamu İhale Kanunu’nda yapılacak 192. değişiklik şöyle hazırlanmış:

“Cumhurbaşkanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile AK Parti, Kamu İhale Kanunu’nun değiştirilmesine ilişkin yürüttüğü çalışmada sona yaklaştı. Yapılan çalışma sonrasında taslak bir metin ortaya çıktı. Taslağın önümüzdeki aylarda TBMM’den çıkartılması bekleniyor.”

Milletvekilleri ve TBMM nerede?

Nerede olduklarını ben söyleyeyim:

Bu taslağa son şekli verildikten sonra Erdoğan grup başkan vekillerine talimat verecek: Bu kanunu çıkarın.

Onlar da 20 – 30 milletvekiline talimat verecek: Bu tasarıyı imzalayın, teklif haline getirip Meclis’e sunalım.

Onların çoğu neyi imzaladığını bilmeden teklifin altına imza atacak.

Hatta bir ihtimal daha önceden boş kağıda atılmış imzalar bile kullanılabilir. Artık grup başkan vekillerinin o gün canları nasıl isterse öyle olacak yani.

Sonra komisyonda alel usul bir görüşme yapılacak ve genel kurula geldiğinde de milletvekillerinin ezici çoğunluğu neyi kabul ettiğini ya da neyi reddettiğini bilmeden parmaklarını kaldırıp, indirecekler ve al sana bir kanun!

Kanun ve hukuk ile ilişkisi “yok kanun, yap kanun” sözünden ibaret olan Enver Paşa bir kez daha rahmetle anılacak.

 

***

 

Ha gayret, padişah olmasına az kaldı!

 

Zaman içinde yolculuk yapmaya olanak veren bir makine icat edilmiş olsaydı ve Recep Tayyip Erdoğan bu makineye binip 1215 yılının İngiltere’sine gitseydi, hemen geri dönmek isterdi.

İngiltere Kralı John, ülkesinde her ne isim altında olursa olsun vergi konulmasını halkın rızası şartına (Common Council onayına) bağladığında 1215 yılıydı. “Bütün Anayasaların atası”, Magna Carta ilan edilmişti.

2021 yılının Ekim ayının ilk günü TBMM’ye sunulan bir yasa teklifini duysaydı Kral John da aynı makineye binip, Türkiye’ye gelmek için kim bilir nelerini feda ederdi?

AKP’li bazı milletvekillerinin imzasıyla TBMM’ye sunulan teklife göre Cumhurbaşkanı’na tütün ürünlerinden alınan asgari maktu vergi ile motorlu taşıtlardan alınan ÖTV’yi üç katına kadar arttırma yetkisi verilecek.

Cumhurbaşkanı, motorlu taşıtlar için farklı matrah grupları oluşturmaya, farklı vergi oranları belirlemeye yetkili olacak. Canı çekerse de vergileri sıfıra indirecek.

“Bütçe hakkı” denilen hak, insanlığın demokrasi yolundaki büyük yürüyüşüne 1215 yılında Magna Carta ile girdi.

O günden beri de vergi koymak, kaldırmak halkın temsilcilerine, parlamentolara verilen bir yetkidir.

Meclisler, bütçeyi belirlerler, vergi koyarlar, toplanan vergilerin nasıl ve nereye harcandığını denetlerler.

Bizde ise TBMM, elindeki yetkiyi Erdoğan’a devretmek için adeta seferber olmuş durumda.

Denetim görevini zaten yerine getirmiyor, bütçe hakkını korumak konusunda da isteksiz.

Son örnek de Cumhurbaşkanı’na ÖTV’yi üç katına kadar arttırma yetkisini vermek istemeleri.

Biraz daha gayret ederlerse, 2021 yılının Türkiye’sini, 1214 yılının Magna Carta öncesi İngiltere’sine çevirmeleri işten bile olmayacak.

Yazarın Diğer Yazıları

Suriye konusunda kafalar karışık

Siyasi İslamcılar, Esad’ın devrilmesiyle ortaya çıkan durumu “devrim” olarak niteliyorlar. Öte yandan kendilerini “komünist” ya da “sosyalist” diye tanımlayanların da kafaları biraz karışık. İnsan hakları, özel olarak kadınların hakları, işçilerin, çalışanların haklarını bekleyen gelecek ne olacak?

Kralın bütçesi keyfine göre

Türkiye bir demokrasi değil de bir Orta Çağ krallığı olsaydı, kral ya da padişah parayı keyfine göre toplar ve harcardı, kimse de bunun hesabını soramazdı. Yoksa Türkiye bir Orta Çağ krallığı mıdır?

Aslında Erdoğan “Esed’den hâlâ umutluydu!”

Suriye konusunda ikinci kez bir istihbarat fiyaskosu yaşadık. En önemli güvenlik tehdidinin Suriye’den geleceğini düşünen bir yönetim, rejimin ve muhaliflerin güç dengesini ve planlarını uygulama kabiliyetlerini öngörebilmeliydi. Gördük ki Türkiye’yi yönetenler de haberleri televizyondan izliyor!

"
"