20 Ağustos 2021

Mübarek Cuma soruları – 3

Süleyman Soylu, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri’nde yapılan milyarlarca liralık yolsuzluk dosyalarını belediyelerden aldı ve odasında bir dolaba kilitledi. Bu yolsuzluklar ile ilgili soruşturma, Soylu izin vermediği için orada takıldı, yapılamıyor. Soylu’nun korktuğu ya da çekindiği şey nedir?

Kolayca tahmin edebileceğiniz gibi sorduğum sorulara yanıt alamıyorum.

Bu yeni bir durum değil.

AKP iktidarı boyunca böyle oldu. Ama önceki iktidarlar da zaten bu tür soruları yanıtlamaz, geçiştirmek isterlerdi.

Suudi Kralı'nın hediyeleri ile ilgili sorularıma neden yanıt vermediklerini anlayabiliyorum.

Üç buçuk yıl boyunca sordum ama hangi yürek sahibi erkek eşine dönüp, “hanım ver şunları, kaydettirelim” diyebilir?

Oysa KPSS sorularıma yanıt vermek isteselerdi, Fetullahçı çetenin, ülkemizin başına nasıl bir çorap örmekte oldukları ortaya çıkardı.

Bugün hepsinin ardından Fatiha okuyoruz ama 15 Temmuz şehitleri de aramızda olurlardı.

Yine yanıt vermeyeceklerini biliyorum.

Çünkü verecek yanıtları olsaydı, zaten verirlerdi.

Türk kamu yönetimi düzeninde sorulara verecek yanıtınız yoksa susup, tam siper yere yatmak adettendir.

Zannederler ki yazar yazar unuturlar.

Buradan bir konteyner gemisine karşı 15 metrelik bir trawlerına iddiaya girmek isterim ki yazarım, yazarım, unutmam!

Bakıyorum başta Reis, hepiniz Cuma’yı kaçırmıyorsunuz. O zaman mübarek cumanın yüzü suyu hürmetine; kestane kebap, acele cevap!

***

1 – Sen geçerken sahilden sessizce / Gemiler kalkar yüreğimden gizlice!

Lafı uzatmayacağım, daha önce çok sordum, tekrarlıyorum:

Man Adası’nda 1 Kraliçe Lirası’na kurulan şirket nasıl oldu, nasıl bir ticari başarı elde etti ki kucağa oturtulması planlanan iş adamına 15 milyon dolara satılabildi?

Marinasına çöküldüğü iddia edilen iş insanı, neden kendi tankerini bu şirkete satıp, daha fazla para ödeyerek geri kiraladı? 

2 – Fış fış kayıkçı!

Bir öğretmen ile bir devlet memurunun çocukları, babalarının siyasette yükselişiyle beraber zihni bir küşayişe uğradı.

30’dan fazla gemiden oluşan bir ticaret filosunu böyle yapabildiler.

Tebrik ediyorum ancak bir eleştirim var: Harvard İş İdaresi okulunda örnek olay olarak okutulacak bu başarının nasıl gerçekleştirildiğinin Türk gençlerinden gizlenmesine itiraz ediyorum.

Bu bilgi herkesle paylaşılmalı ki yerli ve milli ve hatta Müslüman bir deniz ticaret filosuyla dünyanın ümüğünü sıkabilelim.

3 – Harman döğen öküzün ağzı bağlanmaz!

Bu güzel atasözümüzü ilk kez söyleyen atamızın ruhu şad olsun; sanki bugünleri görmüş gibi konuşmuş.

Sezgin Baran Korkmaz isimli kara para aklayıcısı bir kişinin mal varlığına tedbir konmuştu.

Sonra olmayan bir MASAK raporu gerekçe göstererek bir savcı ve bir hâkim bu tedbir kararını kaldırdılar.

Bu karar da SBK’ya 150 milyon dolarlık mal varlığını kaçırma olanağı sağladı.

Savcı daha sonra taltif edilerek Adalet Bakanı Yardımcısı yapıldı.

Ben de haliyle merak ediyorum: Savcı ve hâkim olmayan bir MASAK raporunu, var gibi gösterirken hangi müşevvikin tesiri altındaydılar?

HSK bayanları, beyleri bunun nasıl olduğunu merak etmiyor mu?

4 -Al kaşağıyı gir ahıra, yarası olan gocunsun! 

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, örgütlü suç hükümlüsü Sedat Peker’in, bazı politikacıları maaşa bağladığını açıkladı.

Orada da durmadı gitti bu bilgiyi önce TBMM Başkanı ile sonra da Ankara Cumhuriyet Başsavcısı ile paylaştı.

O günden beri de ne savcıda, ne Soylu’da ne de Şentop’ta “tık” yok.

Bu siyasetçi kim? Şentop, Soylu neden bildiklerini açıklamıyor. Savcı Bey’e bu bilgi iletilirken “aramızda kalsın” mı dediler?

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, çay içerken dedikodu yapılmasına uygun bir yer midir?

5 – Çaylar şirketten!

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, yurt dışına kaçmasından bir gün önce Sezgin Baran Korkmaz ile bakanlıkta ne konuştu?

Bu buluşmada iki polis müdürünün ne işi vardı?

6 – Yoğurt koydum dolaba!

Süleyman Soylu, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri’nde yapılan milyarlarca liralık yolsuzluk dosyalarını belediyelerden aldı ve odasında bir dolaba kilitledi.

Bu yolsuzluklar ile ilgili soruşturma, Soylu izin vermediği için orada takıldı, yapılamıyor.

Soylu’nun korktuğu ya da çekindiği şey nedir?

O yolsuzluklardan kendisi de bir pay aldı mı?

Buna inanmak istemem ama yerli ve milli bir bakan bunu yapıyorsa, haliyle kıllanıyorum!

Kim bilir, belki kendisi bunlardan bir pay almayı gururuna yediremedi ama öyle bir yerden emir geldi ki sesini çıkaramıyor.

Bir Bakan, müfettişlerin tespit ettiği yolsuzlukları, mahkemeye intikal ettirmek konusunda neden böyle davranır?

Bunun varoluşsal saikleri nedir? Keşke Kafka hayatta olaydı da bize de anlatsaydı.

7– Gül yüzüne bakarken, kaybettim öküzleri!

Orman Bakanı’nın öngörüsüzlüğü ve beceriksizliği nedeniyle binlerce hektar ormanımız yandı, bitti kül oldu!

Ama bir öküz var ki orman yanmadan önce dağa kaçtı, suyu içti filan.

Uzun lafın kısası: 23 milyon dolara 3 yangın söndürme uçağını kiraladığımız şirket, hayatında ilk kez bu işe girdi ve paraları, “bir sıra naftalin, bir sıra dolar” olarak tahsil etti.

Bu şirketi kim, nereden buldu?

 

***

Soru işaretini niye seviyorum?

Bazı noktalama işaretleriyle ilgili kişisel takıntılarım var.

Mesela ünlem işaretini, istihza anlamında kullanıldığında hiç sevmem.

İstihza, tırnak işareti ile daha anlamlı olur.

Soru işaretinin o kıvrımlı haline de bayılırım, sanki Seher Şeniz dans ediyor gibi gelir bana.

Soru işareti ile ilgili bir tekerleme de var, çok severim. Sizinle paylaşmak istedim:

 “Soru işareti derler adıma

Sorgularım herkesi.

Sayemde öğrenilir bilinmeyen,

Cümlenin sonundadır yerim.

Soru sormak benim görevim,

Korkuturum herkesi.

Aynı zamanda meraklıyımdır.

Şaşırtırım karşımdakini.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Çürümenin vardığı yer

Devletin kurumlarının ne hale geldiğini görüyor musunuz? Suç örgütleri, polisin içinde neredeyse cirit atıyor. Polisler tarikatlarına bağlılık derecesine göre terfi ediyor, akıl almayacak paralar havada uçuşuyor. Öte yandan savcılar katilleri koruyor, siyasal bir cinayetin derinlemesine araştırılmasının önüne geçiliyor

“Sivil siyaset” daha ne yapsın?

Takılmış plak gibi hep aynı şeyi çalıyor: Sivil Anayasa, sivil Anayasa! Mevcut olanın neresini “askeri” buluyor, onu söylemiyor. Aslına bakarsanız tek bir derdi var: Bugünkü tek adam rejimini kalıcı hale getirebilmek!

Amaç ajan yakalamak değil, eleştiriyi susturmak

Türkiye’nin ekonomik, toplumsal ve kamu düzenini “eleştiri kisvesi altında” kötüleyerek “kara propaganda yapmak” casusluk gibi değerlendirilip, cezalandırılacak. Memlekette o kadar çok ajan cirit atıyordu ve savcılar da elleri kolları bağlı onları seyrediyordu ki artık bu bir problem olmaktan çıkacak. Neyin “kara propaganda”, neyin “eleştiri”, neyin “haber” olduğuna da doğal olarak onlar karar verecek