Moskova’da en az 139 kişinin öldüğü terör saldırısı ile ilgili olarak New York Times’a açıklamalar yapan “üst düzey bir Türk yetkili”, saldırıyı gerçekleştiren iki kişinin “Türkiye’de radikalize olmadıklarını” söyledi.
Yetkili, saldırganlardan Rachabalizoda’nın 16 gün, Faruduni’nin 10 gün Türkiye’de kaldıklarına dikkat çekiyor ve “bu süre içinde radikalize olamayacaklarına” vurgu yapıyor.
Kuşkusuz ki “gerçeği” söylüyor ancak “sadece gerçeği ve bütün gerçeği” ihmal ediyor.
Evet bu iki saldırgan Türkiye’de radikalleşmediler ancak ülkeye rahatça girdiler, istedikleri kadar kaldılar ve gittiler.
Suriye iç savaşının üzerine benzin döktüğümüz günden beri böyle.
Esad’ı devireceğiz hesabıyla sayısını bilemediğimiz kadar çok cihatçı teröristi misafir ettik.
Moskova'da, 22 Mart’ta konser salonuna saldırı düzenlendi
Gündüz Suriye’ye gidip savaşan, akşam olduğunda Türkiye’deki evine dönüp, çorbasını içenleri bile gördük.
Suriye sınırları içinde kalan cihatçı teröristleri de Ruslara ve Esad rejimine karşı biz koruyoruz.
Geçici sığınma belgesi vererek, Türkiye’de serbestçe dolaşmasına, iş kurmasına, yerleşmesine izin verdiğimiz “uyuyan teröristlerin” sayısını bilmiyoruz.
İstanbul Sarıyer’deki Santa Maria Kilisesi saldırısının ardından tutuklananlardan Mukhamed Dakiev’in “askerlik yapmamak için” Rusya’dan Türkiye’ye geldiğini, “geçici koruma belgesi” aldığını, bir başka IŞİD soruşturmasında tutuklanıp yargılandığını, beraat edip Sarıyer saldırısından 47 gün önce salıverildiğini hatırlayalım.
Bu normal bir durum mudur?
Farkında mısınız, neredeyse ayda bir IŞİD’e karşı operasyon yapılıyor, her seferinde hatırı sayılır miktarda militan, sempatizan vs. yakalanıyor.
Rusya saldırısından sonra Türkiye’de yapılan IŞİD operasyonunda da 30 ilde 100’den fazla şüpheli yakalandı.
Yakalananların kaçı suçlanacak ve yargılanacak, kaçı serbest kalacak, bugünden bir şey söylemek mümkün değil.
Ama bildiğimiz bir gerçek var ki IŞİD’e adam toplayan dernekler, dergi idarehanesi görünümü altında faaliyet gösteren hücreler aktif ve sayıları da artıyor.
Çünkü bunun için elverişli bir zeminimiz var.
Sınırlar kevgir gibi, önüne gelen geçebiliyor, yurtiçinde izini kolayca kaybettirebiliyor.
“Üst düzey Türk yetkilisinin” dediği gibi belki burada radikalleşmiyorlar ama çoğu zaten radikalleşmiş, savaşta adam öldürmeye alışmış olarak geliyor.
Erdoğan yönetimi, kontrolsüz göç politikasıyla Türkiye’nin başına öyle bir dert açtı ki düzeltebilene aşk olsun.
* * *
Yargıtay!
Seçimle ilgili kulis haberlerine bakılırsa seçimde Menzil tarikatı önemli bir rol oynuyor |
Yargıtay Başkanı Mehmet Karaca
Yargıtay Başkanı seçiminin ilk yedi turunda adaylardan hiçbiri çoğunluğu sağlayıp, başkan seçilemedi.
Bu yazıyı yazdığım saatte sekizinci tur devam ediyordu.
Seçimle ilgili kulis haberlerine bakılırsa seçimde Menzil tarikatı önemli bir rol oynuyor.
Bu tarikatın Yargıtay’da 90 üyesinin olduğu belirtiliyor.
348 üyenin dörtte birinden biraz fazla yani.
Fetullahçılar yargıyı ele geçirdiklerinde neler yaşandığını biliyoruz.
Birbiri ardına kurulan kumpaslarla yürütülen operasyonlar sonunda hükümetin başına ve MİT Müsteşarına kadar dayanmıştı.
15 Temmuz’un ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan milletten af dilemişti ama öyle görünüyor ki o gün söylenip, unutulan bir şeymiş.
Tarikat üyelerinin asıl bağlılıklarının tarikatın başındaki şeyhe olduğunu tartışmaya bile gerek yok.
Yarın bir gün bir seçim yapmaları gerektiğinde tıpkı Fetullahçılar gibi onlar da kendilerini bağlı hissettikleri dini otoriteye biat edecekler.
Ve unutmayalım ki bu tarikat ehli, Gavs camiye girdiğinde köpek gibi havlayarak bağlılıklarını belirten bir grup. Yargıtay gibi bir kurumun üyelerinin buna tevessül etmeyeceklerini de ummak isterim tabii.
Gavsın bir işaretiyle depremi durdurup, başka yerlere yönlendirebileceğine bile inanıyorlar.
Ve bunlar Yargıtay gibi bir kurumdaki üyeliklerin dörtte birine sahipler.
Yargıtay Başkanı seçilirken tartışılan adayların hukuk bilimine hâkimiyetleri, hukuk teorisine katkıları vs. değil.
“Bizden mi, onlardan mı” sorusunun yanıtı tartışılıyor.
Erdoğan rejimi, bu temel düsturu devlet yönetiminin merkezine koyduğundan beri Cumhuriyet’in kurumları birer birer çöküyor.
Kurumları çökertilen bir devletin başına nelerin gelebileceğinin örnekleri de tarih kitaplarında çokça var.
Mehmet Y. Yılmaz kimdir?
Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu
Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.
12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı
Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu
1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.
Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.
1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.
2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.
2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.
Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı.
"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.
|