12 Kasım 2024

Kılıçdaroğlu huzursuz!

En iyi bildikleri işi yapıyorlar: Partinin enerjisini içerideki kavgalarla tüketip, olası bir genel seçim galibiyetinin önüne geçmek! Kemal Kılıçdaroğlu, sadece kendi eseri olan son seçim yenilgisi nedeniyle utançla köşesine çekileceğine partisinin içini karıştırmaya devam ediyor

Kemal Kılıçdaroğlu

“Bu pazar seçim olsa” araştırmalarının hemen hepsinde CHP, AKP’den önde görünüyor.

Daha önce de çok yazdım; ortada seçim yokken, adaylar ve seçim için ortaya konulan programlar belli olmadan bu araştırmalara seçim sonucu muamelesi yapmak doğru değildir.

Ancak bu araştırmalar kuşkusuz ki toplumda var olan bir eğilimi de gösterir.

Farklı şirketlerin, farklı yöntemlerle yaptığı her araştırmada CHP, AKP’nin önünde çıktığına göre bunun bir eğilim olduğunu kabul etmek gerek.

Seçmen ya Erdoğan yönetiminden hoşnutsuzluğundan ya da CHP’nin yeni yönetiminin politikalarını kendisine yakın bulduğundan böyle bir eğilim ortaya koyuyor.

Yerel seçimden günümüze kadar varlığını sürdüren bir eğilim bu.

Kılıçdaroğlu’nun liderliğinde yaşanan hezimetten sadece 10 ay sonra ortaya çıkan bir sonuç bu.

Kuşkusuz ki önümüzdeki genel seçimin böyle sonuçlanacağını göstermiyor ancak bugünkü fotoğrafı çekiyor.

Bundan her parti kendisine dersler çıkarıyor olmalı.

Tablo böyleyken CHP içinde bir kez daha Kurultay isteyenler baş gösterdi.

Belli ki Kemal Kılıçdaroğlu ve arkadaşları, partinin bu gidişinden huzursuzlar.

Huzursuzluklarının nedeni belli: Bu parti böyle giderse ve bu tablo genel seçimlerde tekrarlanabilirse kendilerine bu partide bir daha koltuk bulmaları mümkün olmayacak.

Onun için en iyi bildikleri işi yapıyorlar: Partinin enerjisini içerideki kavgalarla tüketip, olası bir genel seçim galibiyetinin önüne geçmek!

İktidar olmak için çabalamak yerine küçük bir muhalefet partisinin yöneticileri olarak küçük nimetlerden yararlanmaktan vazgeçmemek.

Kemal Kılıçdaroğlu, sadece kendi eseri olan son seçim yenilgisi nedeniyle utançla köşesine çekileceğine partisinin içini karıştırmaya devam ediyor.

Kendisi doğrudan ortaya atılmıyor ama “adamları” Kurultay istiyorlar.

İddialarına göre Kurultay istemelerinin nedeni partililerin bugünkü Genel Başkan’ın izlediği politikaları kabul etmemeleri.

Bunu kim biliyor derseniz, belli ki kaynak kendileri

Bütün araştırmalar CHP’yi önde gösterdiğine göre bu tablo vatandaşların CHP’nin bugünkü politikalarını onayladığı anlamına da gelmiyor mu?

En azından Kemal Kılıçdaroğlu döneminde hayalini bile kuramadıkları bir yerde değil mi?

Genel Başkan olduğu dönemde Kılıçdaroğlu’nun asıl fonksiyonunun Erdoğan’ın iktidarını sürdürmesini sağlamak olduğu yolunda komplo teorileri duyardık.

O vakit bu komplo teorilerine güler geçerdim.

Genel Başkanlığı kaybettiği günden bugüne Kılıçdaroğlu’nun izlediği yola bakınca da “acaba” diyorum, “komplo teorisi diye gülüp geçtim şey aslında bir gerçeğin ifadesi miydi?”

***

Hamamın namusu operasyonu

Bunu kanıtlayabilecek olanağa sahip değilim ama hep aynı hakemlerin tuhaf hataları neredeyse her maçta tekrarlıyor olmalarından savcılık hiç kuşkulanmıyor mu?
Serdar Ortaç, Mehmet Ali Erbil

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yasa dışı bahse teşvik iddiasıyla yürüttüğü soruşturma kapsamında 20 şüpheli hakkında gözaltı kararı verdi.

Aralarında Serdar Ortaç, Mehmet Ali Erbil, Batuhan Karadeniz gibi tanınmış kişilerin de bulunduğu 20 kişi, dün sabah saatlerinde polis marifetiyle evlerinden toplandı.

Savcılık, gözaltına alınan kişileri “yaşa dışı bahis reklamlarında yer aldıkları” gerekçesiyle suçluyor.

Bu reklamlarda yer alarak, vatandaşları yasa dışı bahse teşvik ediyorlarmış.

Bu olayla ilgili haberleri okurken aklımdan savcılık hamamın namusunu kurtarmaya çalışıyor diye geçirdim.

Türkiye’de yasa dışı bahsin en önemli reklam aracı, GSM operatörleri.

Telefonuma günde dört – beş tane böyle reklam geliyor.

İçlerinden bazıları bahis oynamam için hesabıma 5000 lirayı bulan miktarlarda para bile yatıracaklarını söylüyor. Böylece ilk oyunu bedava diye oynamamı ve sonra alışıp, söğüşlenmemi bekliyor olmalılar.

Bu mesajlar, cep telefonuma GSM operatörü vasıtasıyla geliyor.

Bilgi Teknolojileri Kurumu da GSM operatörleri de bu reklamları önleyebilecek olanaklara sahip olmalılar.

Bunu yapmıyorlar. Acaba niye yapmıyorlar? Savcı bunu merak etmiyor mu?

Yasadışı bahis oynayanların işlemleri kaçınılmaz olarak Türkiye’deki bankalar üzerinden gerçekleşiyor.

Bahis için yatırılan para da bahisten kazanılan para da kolayca takip edilebilecek durumda yani.

Bu para akışını bankalarda en başından kesmek niye akla gelmiyor?

Türkiye’de futbol maçlarındaki hakem hatalarının bir bölümü “hata” diye değerlendirilebilecek durumda değil.

Bunu kanıtlayabilecek olanağa sahip değilim ama hep aynı hakemlerin tuhaf hataları neredeyse her maçta tekrarlıyor olmalarından savcılık hiç kuşkulanmıyor mu?

Her hafta on milyonlarca doların döndüğü bir yasa dışı pazarda tek suçluların bazı sanatçılar ve eski futbolcular olması, kusura bakmayın ama komik kaçıyor.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürütmektedir.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucusu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bu disiplinsizlik en ağır cezayı mı hak ediyor?

Teğmenlerin, subay yemini yapılmayacağına ilişkin emre rağmen, bu yemini etmeleri kuşkusuz ki bir disiplinsizliktir. Ancak ellerin vicdanlardan çekilmemesi de yararlı olur: TSK Disiplin Kanunu’nun öngördüğü en ağır cezayı gerektirecek bir disiplin suçu mudur?

İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına

Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in, Riyad’daki dans gösterisinde Kâbe siluetinin dijital dekor olarak kullanılmasına, “Suud ulemasının sessizliği fecaattir” sözleriyle tepki göstermesini tebessümle karşıladım. Fetullahçılar, her türlü ahlaksızlığı yaparken kendisi Diyanet İşleri Başkanı idi. Bu ülkede yolsuzluğa “hırsızlık değildir” diyen, “rüşvet vermek caizdir” diyen fıkıh uleması bile gördük

İsrail, Kürt kartını açarken düşünelim

“Kürt kartı”, Türkiye’ye karşı kullanılabilecek bir koz olarak görülüyorsa doğru politika ne olmalıdır? Kürtleri yok saymak mı? Kürtlerin bu ülkeye bağlılıklarını güçlendirecek, ayrılıkçılığı minimalize edecek politikaları kurmak mı?

"
"