12 Eylül 2022

Hangi adalar işgal altında?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Adaları işgal etmeniz filan bizi bağlamaz, vakti saati geldiğinde gerekeni yaparız. Hani diyoruz ya, bir gece ansızın gelebiliriz.” sözlerinden anlıyoruz ki bazı Türk adaları Yunanistan tarafından işgal edilmiş. Acaba hangi adalar bunlar, ne zaman işgal edilmiş?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, zor duruma düşen popülist her politikacı gibi en basit numaraya baş vurdu.

“Bir gece ansızın” Suriye’ye gidecekti ancak işler istediği gibi gitmedi.

Suriye’deki güçlerin iki büyük ağabeyi parmak salladılar: Sakın ha!

O günden beri de Suriye’ye ansızın gitmek gibi bir plan yok.

Zaten gitme planı da yoktu çünkü bir yere “ansızın” gitmek demek bunu ne zaman yapacağını söylemiyor olmanı da gerektiriyor.

Demokrasilerde çare tükenmiyor tabii.

Yunanistan da bu iş için uygun bir ülke.

Onun başında da popülist bir tip var, onun da seçim başarısına ihtiyacı var ve onun için de Türkiye’ye dayılanmak, Yunan halkının bir kesiminde de olsa “analar ne aslanlar doğruyor” etkisi yaratabiliyor.

Nitekim gerilim öyle bir noktaya getirildi ki iki Yunan sahil güvenlik teknesi, bir sivil gemiye ateş açarak provokasyonu büyütmeye de yöneldi.

Yunanistan’ı yöneten ekibin bu işten beklentisi Türkiye’nin de bununla sınırlı kalacak bir karşılık vermesi olmalı.

Böylece silahlar da ateşlenmiş olacak ve hem tiyatro tamamlanacak hem de Erdoğan’ın “bir gece ansızın geliriz” sözlerinden sonra yaratılacak “saldırgan Türkiye” portresine birkaç fırça daha atılmış olacak.

Oyunun bu şekilde gelişmesini bekleyebiliriz.

Erdoğan da Miçotakis de başkalarının çocuklarının hayatları üzerinden bu oyunu daha ileri götürebilecek bir zihin yapısına da sahipler.

Ancak bütün bunlardan önce Erdoğan’dan yanıtını almamız gereken bazı sorular var.

Yunanistan ile gerilimi tırmandırdığı Samsun konuşmasında şöyle bir cümle de kurdu:

“Adaları işgal etmeniz filan bizi bağlamaz, vakti saati geldiğinde gerekeni yaparız. Hani diyoruz ya, bir gece ansızın gelebiliriz.”

Bu sözlerden anlıyoruz ki bazı Türk adaları Yunanistan tarafından işgal edilmiş.

Acaba hangi adalar bunlar?

Ne zaman işgal edilmiş? Erdoğan iktidara geldikten sonra mı, Erdoğan’dan önce mi?

Erdoğan, 20 yıldır tek başına iktidarda.

Kendinden önce yapıldıysa sesini yükseltmek için niye bu kadar beklemiş?

Kendi döneminde yapıldıysa niye zamanında engel olmadı?

Adalar işgal edilirken kendisi hangi işle meşguldü?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 3 Eylül’de Samsun’da düzenlenen TEKNOFEST Karadeniz 2022'de yaptığı konuşmada Yunanistan’a “Adaları işgal etmeniz falan bizi bağlamaz, vakti saati geldiğinde gereğini yaparız. Hani diyoruz ya, bir gece ansızın gelebiliriz” dedi.

* * *

Dürrizadegiller’in 9 Eylül acısı

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, 9 Eylül kutlamaları sırasında yaptığı konuşmada “100 yıl önceydi. Bu toprakları yönetenler gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içindeydi” deyince iktidar partileri çok kızdı.

Soyer’i “Yunanistan yerine Osmanlı’yı hedefe koymakla” suçladılar.

AKP Sözcüsü Ömer Çelik, “şuursuz” dedi.

Devlet Bahçeli her zamanki gibi el yükseltti: “Tarihimizin düşman gözüyle yorumlanması iflah olmaz bir cahillik, tedavisi imkânsız devşirme hastalığıdır” dedi.

Bahçeli’ni konuşmalarını kim yazıyor bilmiyorum ama Osmanlı tarihinin önemli sadrazamlarının, mimarlarının en önemlilerinin “devşirme” olduğunu bilmiyor gibi geldi bana.

Ama Bahçeli ne söylerse artık yeridir, deyip geçiyorum.

Bu beylerin oylarıyla TBMM Başkanı seçilen İsmail Kahraman isimli tipin İzmir’in kurtuluşu 9 Eylül, kim demiş? Ne münasebet. Cihan harbi bitti, müstevliler alacaklarının birkaç kat mislini aldı ve öyle gittiler, çekildiler. Kurşun sıkmadık ki” demesinin üzerinden iki haftadan az zaman geçti.

Ne Çelik’in ne de Bahçeli’nin ne de o partilerden birilerinin bu adama “ne diyorsun sen yahu, bunadın mı” dediğini duymadık.

Bu kadarından vazgeçtim küçük bir sitemde dahi bulunmadılar.

“Keşke Yunan kazansaydı” diyen Fesli Kadir’in tabutunu taşımak için camiye koşturdukları da hâlâ taze bir anı.

O sözlere de bir yanıt vermek istememişlerdi.

Çünkü Cumhuriyet’in kurucu kadrolarıyla ideolojik sorunları var.

Onun için Tunç Soyer’e kızgınlıklarının altında yatan şey de esasen bu.

Doğrudan 9 Eylül’e çatamadıkları için Soyer üzerinden Osmanlı güzellemesi peşindeler.

Türkiye Cumhuriyeti kuşkusuz ki Osmanlı mirasının üzerinde kuruldu. Osmanlı tarihi hepimizin tarihi. İyi yönleriyle, kötü yönleriyle hepimizin.

Ama unutmamak gereken bir durum var:

Mustafa Kemal başta olmak üzere yakın silah arkadaşlarının ve işgale karşı direnişi örgütleyen Kuvayı Milliyecilerin ölüm fetvasını eski şeyhülislamlardan Mustafa Sabri yazdı. Şeyhülislam Dürrizade Abdullah onayladı. Sadrazam Damat Ferit imzaladı. Sultan Vahdettin yürürlüğe koydu.

Kusura bakmasınlar ama bizim Türkçede buna “gaflet, dalalet ve hıyanet” demekte bir sakınca yok.


İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer

* * *

Milletin kesesinden şirket kurtarmak

Demirören Holding’in Doğan Yayın Grubu’nu satın almak için Ziraat Bankası’ndan kullandığı kredi için gösterilen teminatlardan biri de Kemer’deki golf sahalarını da içeren araziydi.

Banka, alacağını kurtarmak için bu araziler üzerinde büyük konut projeleri gerçekleştirmek istemiş ancak bununla ilgili plan değişiklikleri mahkeme tarafından iptal edilmişti.

Hazal Ocak’ın Halk TV’deki haberine göre Ziraat Bankası bu araziyi Emlak Konut’a devretmiş.

Demek ki Ziraat Bankası teminatı bir başka kamu kuruluşunun kaynaklarını kullanarak nakde çevirmiş bulunuyor.

Peki o kamu kuruluşunun kaynaklarının “kaynağı” ne dersiniz, aynaya bakın derim.

Böylece vergilerimizi de içeren kamu kaynakları, bir özel şirketin siyasi amaçlı yatırımlarını finanse etmek için kullanılmış oluyor.


Demirören Holding, 2018 yılında, Ziraat Bankası'nın verdiği 750 milyon euroluk kredi ile Doğan Medya Grubu'nu satın almıştı

 

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Yolsuzluk ekonomisinin bedelini ücretli öder

Asgari ücretin daha yüksek belirlenmesinin, enflasyonla mücadeleye zarar vereceğini savunanlar var. Eğer Türkiye’deki enflasyonun işçi ücretlerinden kaynaklandığına inanacak olursanız bu görüşlere hak verebilirsiniz. Oysa ekonomide kötü giden her şeyin bir tek sorumlusu var: Recep Tayyip Erdoğan

Erdoğan muradına erecek gibi

Suriye’deki gelişmelerin ardından AKP il kongrelerinin öne alınması da hesaba katılırsa ekonomide düzelme sinyalleri gelmeye başladığı anda öne alınmış bir seçim için konuşmaya başlayacağız gibi görünüyor

Erdoğan niye “kambura yatıyor?”

Mevcut Anayasa, yapmak istediği neyi yapmasına engel oluyor ki Anayasa’yı “kambur” diye tanımlıyor? Memlekette her gün bir gazeteci tutuklanıyor. Barolara dava açılıyor. Sadece doğrulanmış bir haberi yayınladı diye okuduğunuz bu internet gazetesi T24 hakkında soruşturma başlatabiliyor. Kamburdan kurtulursa ne yapacak, gerçekten merak ediyorum

"
"