23 Mart 2023

Erdoğan'ın unutmak isteyeceği bir hafta

Eğer İnce'nin aday olup, muhalefet bloğunu böleceği ümidi de boş çıkarsa Erdoğan için zor olan seçim daha da zora girecek

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Cumhurbaşkanı seçiminde Emek ve Özgürlük İttifakı'nın aday çıkarmayacağını açıkladı.

Böylece AKP Genel Başkanı'nın son günlerde birbiri ardına aldığı kötü haberlerin üzerine tüy dikilmiş oluyor!

Kötü haberlerin ilkini Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Erbakan'dan almıştı.

Bu partinin yüzde 1 civarında olacağı varsayılan oyunu alabilmek için kadına karşı şiddeti önlemeyi amaçlayan kanunun kaldırılabileceğine ilişkin bir hava yaratmayı bile göze almıştı.

Olmadı.

Olmadığı gibi bu kanunun kaldırılabileceği iması bile bu Erdoğan'ın kadın seçmenleri içinde büyük rahatsızlık yaratmış olmalı.

AKP'nin kurulduğu günden beri girdiği her seçimde, bu partiye oy verenler içinde kadınlar her zaman çoğunluktaydı.

Onları "çantada keklik" diye görmüş olmalı ki YRP ile pazarlığa girişti ve başarısız oldu.

Hüda Par'ın kendisine vereceği desteğin, muhafazakâr Kürt oylarını bile olumsuz etkileme olasılığı da cabası.

İkinci kötü haberi Mehmet Şimşek'in ağzından bizzat duydu.

Şimşek'in, teklifini kabul etmemesi, Erdoğan üzerinde, gelinin son anda düğün salonunu terk etmesine benzer bir etki yaratmış olmalı.

Çünkü bu birlikteliği ilan etmek için tantanalı bir toplantı için hazırlıklar bile tamamlanmış, iş Şimşek'in ikna edilmesine kalmıştı, onu da başaramadı.

Bütün bunlar arasında en büyük yıkımı yaratan ise HDP ve TİP'in de içinde bulunduğu Emek ve Özgürlük İttifakı'nın, Cumhurbaşkanı adayı çıkarmayacağının açıklanması olmalı.

Çünkü Erdoğan ilk turda seçilemeyeceğini görüyor ve seçimi ikinci tura bırakabilirse seçilme şansının güçlü olduğunu düşünüp, hesabını buna göre yapıyordu.

Emek İttifakı'nın aday çıkarmaması bu planın da suya düşmesi anlamına gelebilir.

Öyle görünüyor ki şimdi seçimi ikinci tura bırakabilmek için sarılacağı tek bir kişi kaldı: O da "Adam Kazandı" Muharrem İnce!

İnce'ye de o kadar güvenmemeli diye düşünüyorum.

Bu en çok da İnce'nin gücünün çapı ile ilgili.

Her ne kadar kendisi yüzde 30'lardan söz ediyorsa da ciddiye alınacak araştırmalarda yüzde 2'yi bile zor bulacağı açıkça görülüyor.

Bu tablo, İnce'nin bazı kazanımlar karşılığında Kılıçdaroğlu ile anlaşması sonucunu yaratabilir.

Eğer İnce'nin aday olup, muhalefet bloğunu böleceği ümidi de boş çıkarsa Erdoğan için zor olan seçim daha da zora girecek.

Öyle görünüyor ki şimdi seçimi ikinci tura bırakabilmek için sarılacağı tek bir kişi kaldı: O da "Adam Kazandı" Muharrem İnce!

* * *

Sayıştay denetiminden niye kaçıyorsunuz?

Kahramanmaraş merkezli ikiz depremin ardından "afet bölgesi ilan edilen alanlarda imar, altyapı ve üstyapı çalışmaları için gerekli kaynağın sağlanması, yönetilmesi ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına aktarılması amacıyla Afet Yeniden İmar Fonu kurulması" ile ilgili kanun TBMM'de kabul edildi.

Kanun 10 maddeden oluşuyor; belli ki depremin ardından toplanan yardımları bu fonun çatısı altında bir an önce toplayabilme kaygısı var.

Kanuna göre bu fon, "yurt içi ve yurt dışı kaynaklı nakdi bağış, yardım, hibe ve krediler, bütçeye bu amaçla konulacak ödenek, yurt içi ve yurt dışı sermaye ve para piyasalarından sağlanan finansman ve kaynaklardan" oluşacak.

On maddelik kanuna kimlerin yönetici olacağı filan yazılmış ancak bu fonun harcamalarının nasıl denetleneceği ile ilgili "ayrıntı" ihmal edilmiş.

Kanuna göre fon, "bağımsız denetim standartlarına uygun olarak" denetlenecek.

Yani fonun kaynaklarının bağışlar dışında kalan önemli bölümü kamu tarafından sağlanacak, paranın nasıl harcanacağına bakanlardan oluşan yönetim kurulu karar verecek ancak bu harcamanın denetlenmesi işini "bağımsız denetim standartlarına uygun" olarak özel şirketler yapacak.

"Türk milleti adına" bu tür denetimleri yapmakla görevli Sayıştay ne yapacak?

Öyle anlaşılıyor ki seyredecek!

Böylece TBMM de devreden çıkarılmış bulunuyor.

Denetimden uzak, bütçeye paralel bir para havuzu oluşturuluyor.

Niye acaba?

* * *

Kısır döngüye girip, sonuç beklemek

Einstein'a atfedilen ancak ona ait olmadığı sonradan ortaya çıkarılan bir özdeyiş var: "Delilik, aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir." 

Bu anonim özdeyişi hatırlamama, Ramazan ayı vesilesiyle et fiyatlarını ucuzlatmak için karkas et ithalatının bir kez daha serbest bırakılması kararı neden oldu.

Başta Macaristan olmak üzere öncelikle AB ülkelerinden karkas et ithalatı yapılacak.

Et ve Süt Kurumu, Ramazan boyunca et fiyatlarını sabit tutabilmek amacıyla 8 bin 500 ton karkas et ve kesime hazır 40 bin büyükbaş hayvan alım sözleşmesi imzaladı.

Bu yöntemi kullanarak et fiyatlarını kontrol etmek ilk kez denenmiyor.

Turgut Özal'ın liberal neoliberal ekonomi politikalarının uygulanmaya başladığı 1980'lerden beri ithalat, yerli üreticiyi terbiye etmek ve fiyatları kontrol etmek için başvurulan bir araç oldu.

Ve o günden beri de hiçbir işe yaramıyor.

İthalatın başlamasıyla geçici ucuzluk sağlanabiliyor ancak bir süre sonra fiyatlar yeniden yükselmeye başlıyor.

Çünkü sorunun temeli, üreticinin aç gözlülüğü değil.

Sorun, işbaşındaki hükümetlerin tarım politikalarından kaynaklanıyor.

Çiftçinin ucuz krediye erişiminin sınırlı olması, yem fiyatları, akaryakıt ile döviz kuru arasındaki ilişkinin yem fiyatlarını ve nakliye maliyetlerini yükseltmesi, karkas et ithalatı ile üreticiyi terbiye edeceğim derken besiciliğin öldürülmesi gibi nedenlerle bu iş yürümüyor.

Yürümediği için de bir süre sonra et fiyatları yeniden yükseliyor.

Bu kısır döngü, et fiyatlarını ucuz tutmaya yaramadığı gibi uzun vadede et üretimini olumsuz etkiliyor.

Ama gördüğünüz gibi kısa vadeli çözümler uğruna aynı kararları tekrar tekrar almakta da beis görmüyorlar.

Kendilerini çok akıllı zannediyorlar ama her defasında aynı şeyi tekrarlayıp, farklı bir sonuç çıkacağını ümit ediyorlar!

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grubu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

AKP'nin yargıya bakışı: "Yetkili" değil, "görevli"

AKP'nin 2011'deki Anayasa taslağında "yargı yetkisinden" değil, "yargı görevinden" söz ediliyor. Taslakta ayrıca, mahkemelerin "Türk milleti adına" karar vermesi ve AYM kararlarının herkesi bağlayacağı konularında hüküm yok. O tarihte "uzlaşma" gerçekleşmediği için Anayasa tartışması ertelendi. Ancak AKP'nin Anayasa taslağı, adı konulmadan hayata geçmiş gibi bir tablo var karşımızda...

Siyaset yapmayı yasaklama davası!

Kobani davasını çok önemsiyorum, çünkü bu dava, Türkiye'de demokratik siyasetin yasaklanması yolunda atılan büyük adımlardan biri

Reis mazbut lakin o çevresi yok mu?

O çevreyi yaratanın kim olduğu söylenmeden, çevre eleştiriliyor ki Reis, yenilginin suçunu bugünkü çevresine yıkıp, birinci halkayı yeniden oluştursun, bakarsın biz de oradan bir çıkış yakalarız!