26 Temmuz 2022

Erdoğan'dan "keseyi açma" sinyali

Erdoğan'ın seçim öncesi nasıl bir yol izleyeceği de ortaya çıkıyor: Yılbaşından itibaren Haziran'ın ikinci yarısındaki seçimlere kadar kesenin ağzı açılacak. Bu, seçimi "çantada keklik" gören muhalefete bir uyarı olmalı

AKP Genel Başkanı'nın son üç mitinginin kalabalıkların toplanması açısından "fiyasko" ile sonuçlanmasından sonra dün de ORC'nin "AKP kalesi olan üç ilde" yaptığı bir seçim araştırmasının sonuçları geldi.

Eskişehir, Kütahya ve Uşak gibi "milliyetçi muhafazakâr" yönü ağır basan illerde de AKP geriliyor.

Araştırmaya göre Eskişehir'de birinciliği CHP'ye kaptırmış görünüyor, diğer iki ilde de oylarında ciddi azalma var.

Böylece seçim kanunu değiştirerek "ava gidenlerin" tıpkı geçmiş seçimlerde olduğu gibi avlandıklarına tanıklık etme ihtimalimiz yükseliyor.

Metropoll'ün son araştırması da zaten bilinen bir gerçeği rakamsal olarak da doğruluyor:

Son bir yıl içinde geçim şartlarının iyileştiğini belirtenlerin oranı yüzde 10 olurken, kötüleştiğini söyleyenlerin oranı yüzde 73.

Ancak buna rağmen AKP'nin Türkiye genelinde birinci parti durumunu muhafaza ettiğine dikkatinizi tekrar çekmek isterim.

Buraya kadar yazdıklarım, bugün Türkiye'ye hâkim olan görüntü.

Erdoğan'ın da bu durumun farkında olmadığını söylemek bence mümkün değil.

Bu gidişi tersine çevirmek için ne yapacağının ipuçları hem kendi konuşmalarında var hem de parti teşkilatından yansıyan izlenimlerde.

Kurban Bayramı'nı seçim çevrelerinde geçiren AKP'li milletvekillerinin tespitleri de halkın pahalılıktan yakındığı yolundaymış.

Türkiye gazetesinde yayımlanan bir habere göre "temmuz zamları, buğday fiyatları, asgari ücret artışı" AKP seçmeninde olumlu sonuçlar yaratmış.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da Kayseri mitingi öncesinde ziyaret ettiği bir fabrikada işçilere şunu söylemişti:

"Tüm gelirlerde enflasyonun üzerinde artışlar yapıyoruz. 2023 senemizde de vatandaşımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz. Yılbaşında asgari ücretteki tabloyu yeniden değerlendirip, gerekeni yapacağız."

Böylece Erdoğan'ın seçim öncesi nasıl bir yol izleyeceği de ortaya çıkıyor: Yılbaşından itibaren Haziran'ın ikinci yarısındaki seçimlere kadar kesenin ağzı açılacak.

Bu, seçimi "çantada keklik" gören muhalefete bir uyarı olmalı.

Seçimi peşinen kazandığını düşünenler büyük bir hayal kırıklığına uğrayabilirler.

Seçim öncesi her kesime "bol para" politikası", bugün ekonomik krizin yarattığı kızgınlıkla "kararsız" kalanların fikirlerini değiştirmelerini sağlayabilir.

O kararsız kitlelerin dikkatini çekecek ve tercih değiştirmelerini sağlayacak olan da parlamenter sistem filan değil!

Güçler ayrılığına dayalı parlamenter sistem elbette Türkiye'nin geleceği için önemlidir ancak bu büyük kitlelerin hayat mücadelelerinde bir anlam ifade etmiyor.

Giderek yoksullaşan insanların hayatlarını değiştirecek politikalar ne olacak?

"Ben daha iyi yöneteceğim" sözü, geniş kitleleri etkilemek için yeterli değil.

Ve hepsinden önemlisi verilen bu sözü yerine getirebileceği duygusunu kitlelere geçirebilecek popülariteye ve yetkinliğe sahip bir aday!

Altılı Masa'nın altıncı toplantısından önce bir kez daha hatırlatayım istedim.

Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş hedefiyle bir araya gelen CHP, İyi Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi'nin altıncı toplantısı 21 Ağustos'ta gerçekleşecek.

* * *

Cengiz'i etkilemiyormuş

Bodrum'da Cennet Koyu'ndan "arta kalan yerde" otel ve villalar inşa edecek olan Cengiz İnşaat, özelleştirmeden aldığı Hazine arazisi ile ilgili Danıştay kararının "şirketin mülkiyet hakkını engellemediğini" açıkladı.

Anayasa'ya göre mahkeme kararları herkesi bağlıyor ama belli ki Cengiz İnşaat, Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun mahkeme kararlarını takmamasından yararlanıyor.

Arazi Cengiz'e ait iki şirket arasında el değiştirmiş, böylece İdare'nin yarattığı fiili durum, hukuki bir sonuç da yaratmış gibi görünüyor.

Burada Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun tutumu ilginç.

Açıkça suç işlemekten çekinmemişler ve bu suçu işlemeye devam etmekte de kararlılar.

Öte yandan bir gerçek daha var: Cennet Koyu'nun yarısından biraz fazlası zaten "imar edilmiş" durumda.

Cengiz'in yapacaklarıyla da koyun "imarı" tamamlanmış olacak.

Bunun Cennet Koyu'nu "güzelleştirerek yok etme" projesi olduğunu da söyleyebiliriz.

Şu anda kayalık bir alan, villa bahçelerine dikilecek ağaçlarla filan güzelleşecek belki ama "cennet" de kalmayacak.

* * *

Gümüşlük ve Cennet "Marinaları"

Hayır, resmen böyle iki marina yok.

Ama iki koyda da "gayrı resmi marinalaşma" denizi hızla kirletiyor.

Geçtiğimiz yıl da aynı şeye dikkat çekmiştim, elbette kimsenin umurunda olmadı.

Cennet Koyu'nu, Gümüşlük Koyu'nu hızla kirletip, yakın bir gelecekte denize bile girilemeyecek hale getirecek olan şey, bu iki koyun da bir tür "marina"ya dönüşmüş olması.

Küçük teknelerin duş ve mutfak sularının depolarda biriktirilmeden denize aktığını ve akıntıya kapalı iki koyun yavaşça ölüme terk edildiğini görmemek için sanırım Muğla'da Vali, Bodrum'da da Kaymakam ve Liman Başkanı olmak gerekiyor.

Hele Gümüşlük'teki aleni bir gecekondu marina. Tekneler buraya bağlanıyor, bütün kışı da orada geçiriyorlar.

Yaz aylarında da iki koyun kaldırabileceğinin çok üstünde tekne bağlanıyor.

Yakın bir gelecekte Cennet'te ve Gümüşlük'te müsilaj haberleriyle karşılaşırsanız hiç şaşırmayın derim.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya’da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, ortaokul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi’nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü’nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara’da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi’nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş’e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu’nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları’nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları’nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet’e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu’nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık’ın 1 Numara Yayıncılık’a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30’u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu’nun CEO’luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018’den itibaren T24’te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı”, “Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma”, “Aşktan Sonra Hayat Var Mı”, “Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür” isimli kitapları yayımlandı. “Aşk Herşeyi Affeder mi” isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

“Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci” olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Erdoğan muradına erecek gibi

Suriye’deki gelişmelerin ardından AKP il kongrelerinin öne alınması da hesaba katılırsa ekonomide düzelme sinyalleri gelmeye başladığı anda öne alınmış bir seçim için konuşmaya başlayacağız gibi görünüyor

Erdoğan niye “kambura yatıyor?”

Mevcut Anayasa, yapmak istediği neyi yapmasına engel oluyor ki Anayasa’yı “kambur” diye tanımlıyor? Memlekette her gün bir gazeteci tutuklanıyor. Barolara dava açılıyor. Sadece doğrulanmış bir haberi yayınladı diye okuduğunuz bu internet gazetesi T24 hakkında soruşturma başlatabiliyor. Kamburdan kurtulursa ne yapacak, gerçekten merak ediyorum

Müstemleke valisi mi, büyükelçi mi?

Suriye gibi ilişkilerimizi son derece hassasiyetle yürütmemiz gereken bir ülkeye meslekten bir diplomat bulunup da tayin edilememiş olması tuhaf... Türkler, Arapların ağabeyi değil. Suriye gibi yeniden ayağa kalkabilmek için yolun başında olan bir ülkeye, daha ilk günden Osmanlı güzellemeleri yapmak, akıllı bir dış politika değildir

"
"