24 Ocak 2020

Erdoğan bu kez niye kükremedi?

Full time AKP Genel Başkanı ve part time Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dünyanın neresinde haksızlığa uğrayan birisi varsa onun yanında!

AKP Genel Başkanı, boş vakitlerinde TC Cumhurbaşkanlığı görevlerini de yerine getirmeye çalışıyor. Bunu hepimiz biliyoruz.

Gerçi vaktinin önemli bölümünü doğal olarak partisinin bekası için harcıyor ama yine de Allah razı olsun diyelim, Cumhurbaşkanı olarak da bazı işleri yapmaktan imtina etmiyor.

Mesaisinin önemli bölümünü de elbette değişik vesilelerle, değişik yerlerde yaptığı konuşmalar alıyor.

Belli ki hem kendi sesini duymayı seviyor hem de "bizimkilere bu kadar destek verip, hepsini televizyon sahibi yaptım, bari tadını çıkaralım" diye düşünerek konuştukça, konuşuyor.

Bir vatandaş olarak bundan şikayetçi olduğumu söyleyemeyeceğim çünkü televizyonda bu tür şeyleri izlemiyorum.

Varsa yoksa Netflix, Amazon Prime ya da BeIn Sports!

Ama mesleki deformasyonun bir sonucu olarak ve düzenli bir şekilde nerede ne demiş T24’ten okuyorum.

Şunu fark ediyorum ki full time AKP Genel Başkanı ve part time Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dünyanın neresinde haksızlığa uğrayan birisi varsa onun yanında!

Gerçi bu konuda fiilen bir şey yapamıyor, eli kolu bağlı ama maşallah iş lafa kalınca ver yansın edebiliyor.

İdlib’de su kenarında otlayan bir kuzu zarar görürse de hesabını o soruyor, Endonezya’da küçük bir adada elbisesi kirlenen birisinin derdi de onun derdi olabiliyor.

Bir tek Türkiye’de yaşayan insanlar hariç ama!

Kaba ırkçılık yaparak Türkler, Kürtler, Araplar, Ermeniler, Rumlar filan diye saymıyorum farkındaysanız.

Bunlar Fransız Devrimi'nden sonra icat edilmiş şeyler.

Ezilen Türk ile ezilen Kürt aynı insandır, milliyetçiliğin değişik kılıklara bürünüp, değişik ideolojilermiş gibi yutturulmasından hazzetmem!

Geçen gün The New York Times’ta bir haber yayımlandı.

Amsterdam hava limanına inerken, "kısa kalıp" pist başına düşen THY uçağında pilotaj hatası var diyorlardı, meğerse imalat hatası varmış!

O günden beri bekliyorum ki Reis kükresin ve düşen uçaktaki vatandaşlarımızın haklarının peşine düşsün.

Heyhat! Çıtı çıkmadı.

Çok Amerikan filmi izlediğim için olabilir tabii ama ABD başkanları, vatandaşlarının burnu kanasa hesabını sormak için parmaklarını hemen füzelere doğru uzatabiliyorlar.

Tabii bunu istemiyorum, kimseyle kavga etmeyelim, ama bizim vatandaşlarımız da memleketin Cumhurbaşkanı’nın derdi olsa, fena mı olurdu?

Bu salı TBMM’deki parti grubu mitingini merakla bekleyeceğim, bakalım ne diyecek?

* * *

Haydi Binali Bey, bitir bu tartışmayı

Allah rahmet eylesin Turgut Özal, bu kanunu gazete sahip, yönetici ve köşe yazarlarına kızdığı için çıkarttırmıştı.

Tabii o yıllar, bu yıllar gibi değildi.

"Millet ne der" ciddi bir soru olarak her politikacının kafasının içinde bir yerde bulunurdu.

Onun için 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Kanunu, "her türlü seçimle iş başına gelenleri" de mal beyanında bulunmaya zorunlu tuttu.

Milletvekilleri de bu kapsama giriyorlar ve mal bildirimlerini kapalı bir zarf içinde TBMM Başkanlığına veriyorlar.

Bu zarflar, dünya yıkılana kadar kapalı ve gizli kalır.

Binali Yıldırım da İBB seçimi öncesi açık oturumda "servet beyanı keyfe göre yapılan bir şey değildir, elbette ben de yapacağım" dediğinde, esasen yapmış olmalıydı.

Çünkü hem milletvekili olarak seçilmişti hem de bakan, başbakan, TBMM Başkanı olarak görev yapmıştı ki bu makamdakilerin de mal beyanında bulunmaları zorunludur.

Dediğim gibi bunlar "gizli" beyanlar.

Ama bu gizlilik, beyanı alan makam açısından uyulması gereken bir zorunluluktur.

Beyanı yapan, isterse bu beyannameyi kamuoyuna açıklayabilir.

Mesela Kemal Kılıçdaroğlu, kendi beyannamesini CHP’nin resmi internet sitesinde yayımladı.

İsteyen ulaşmak için buraya tıklayabilir

Binali Bey, sorduğum sorular nedeniyle beni dava ederken kendisine hakaret ettiğimi ileri sürdü.

Benim derdim kimseye hakaret etmek değil, hakareti alışkanlık haline getirenlerden de hiç hoşlanmadığımı tüm arkadaşlarım bilir.

Merakım Binali Bey’in siyasetteki yükselişine paralel olarak çocuklarının gerçekleştirdiği muazzam servet birikimidir.

Binali Bey, kanun gereği belli dönemlerde vermesi gereken servet beyannamelerini, servetindeki artış ve azalışları görebilmemiz açısından tarih sırasıyla yayımlayabilir.

Böylece ben dahil bütün torba ağızları büzme fırsatını da eline geçirmiş olur.

O açıklamaktan imtina edebilir, böyle bir hakkı kanunen var.

Ama aynı kanunun 9. Maddesi Kamu Görevlileri Etik Kurulu’nun, bu beyannameleri inceleme yetkisine sahip olduğunu da söylüyor.

Kamuoyunda böyle ciddi bir tartışma varken bu kurul, Binali Bey’in beyannamelerini inceleyebilir, sonucu bizlerle de paylaşabilir.

Binali Yıldırım’ın yakında Cumhurbaşkanı Yardımcısı ilan edileceği söyleniyor.

Böyle bir makama gelmeden önce bu tartışmaları bitirmek, hem kendisi için hem de kendisini o makama atayacak kişi için daha yararlı olmaz mı?

Yazarın Diğer Yazıları

Suriye konusunda kafalar karışık

Siyasi İslamcılar, Esad’ın devrilmesiyle ortaya çıkan durumu “devrim” olarak niteliyorlar. Öte yandan kendilerini “komünist” ya da “sosyalist” diye tanımlayanların da kafaları biraz karışık. İnsan hakları, özel olarak kadınların hakları, işçilerin, çalışanların haklarını bekleyen gelecek ne olacak?

Kralın bütçesi keyfine göre

Türkiye bir demokrasi değil de bir Orta Çağ krallığı olsaydı, kral ya da padişah parayı keyfine göre toplar ve harcardı, kimse de bunun hesabını soramazdı. Yoksa Türkiye bir Orta Çağ krallığı mıdır?

Aslında Erdoğan “Esed’den hâlâ umutluydu!”

Suriye konusunda ikinci kez bir istihbarat fiyaskosu yaşadık. En önemli güvenlik tehdidinin Suriye’den geleceğini düşünen bir yönetim, rejimin ve muhaliflerin güç dengesini ve planlarını uygulama kabiliyetlerini öngörebilmeliydi. Gördük ki Türkiye’yi yönetenler de haberleri televizyondan izliyor!

"
"