10 Aralık 2018

Diyanetçi Bey, çocuklara dil uzatma!

"Diyanet İşleri Başkanı işine baksın. İnsanların çocuklarını nasıl yetiştirdiklerine karışmaya hakkı yok"

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş,  “Kur’an ile olmayan çocukların şeytan veya şeytani insanlarla beraber olacağını” söyledi.
Diyanet İşleri Başkanı’nın ve teşkilatının önemli bir sorunu var: Laik bir devletin kurumu oldukları gerçeğini hiç hatırlamıyorlar.
Bu teşkilatın giderleri genel bütçeden karşılanıyor.
Maaşları, Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olanların vergileriyle ödeniyor.
Vergi mükelleflerinin içinde her türlü inanışın mensubu var. Tek tanrılı başka dinlere inananlar olduğu gibi, ateistler ve deistler de var.
Türkiye’nin nüfusunun yüzde 99’u Müslümandır deniliyor. Geri kalan yüzde 1’i yok mu sayacağız?
Ayrıca o “yüzde 99’un” da tek tip bir  Müslüman inancına sahip olmadığı da bir sır değil.
Namaz kılan da var, kılmayan da. Camiye bayramdan bayrama giden de var, kendisini Müslüman olarak tanımladığı halde caminin yolunu hiç bilmeyen de.
Ramazanda oruç tutup geri kalan aylarda içki de içebilen insan sayısı da hiç az değil.
Kendisini Müslüman diye tanımlayıp, kendi inancını yaşama biçimine uymayan herkesi “din dışı” diye tanımlayanlar da sürüsüne bereket. Bu kadar mezhep ve tarikat neden var?
Ve Başkan Bey, Mercedes’inden inmeden, insanların çocukları ile ilgili olarak ileri – geri konuşuyor, hurafeleri din diye başımıza kakmaya çalışıyor. (Gösterişten kaçmayanlara şeytan musallat olmuyor mu?)
Üstelik önümüzde Kur’an’ı dilinden düşürmediği halde şeytana bile pabucu ters giydirecek örnekler dururken!
Diyanet İşleri Başkanı işine baksın.
İnsanların çocuklarını nasıl yetiştirdiklerine karışmaya hakkı yok.

***

Diyanet İşleri’nin kafası karışık

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “laik devletin bir kurumu olduğunu unutmuş görünmesinin” tek örneği son Başkan’ın konuşmaları değil.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir de aylık dergisi var.
Derginin son sayısında Prof. Dr. Adnan Bülent Baloğlu da bir yazı yazmış.
“Kıyametin Tellalları” başlıklı makalede, seküler (laik) rejimlerin milyonlarca cana mal olduğu ve karın doyurmadığı iddia ediliyor.
O makaleden bir bölümü okuyalım:
“Gel gör ki, seküler ideolojiler hiçbir yerde karın doyurmadı. Üstelik seküler cennet hayalleri milyonların canına mâl oldu! Fikirler, ideolojinin kalın zırhına büründürüldüğünde zulmün, işkencenin ve psikolojik baskıların aracına kolayca dönüşebilirlerdi ve nitekim hemen her yerde bu gerçekleşti. Kutsallaştırılan ideolojilerle tarihe, geleneğe, kültüre, dinî kimliklere acımasızca saldırıldı.”
“Seküler ideolojilerin hiç bir yerde karın doyurmadığı” bilimsel gerçeklikle ilgisi olmayan bir temenni olabilir ancak.
Bunu söyleyene gülerler, kafanızı kaldırın da bakıp bakalım mesela İsveç’te hayat nasıl?
Milyonlarca insanın hayatına mal olan Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının nedeni, rejimlerin laik olup olmaması değildi.
Hatta Birinci Dünya Savaşı’nın iki taraf devletinin “dini devlet” olduğunu da söyleyebiliriz.
Biri halifenin yönettiği Osmanlı İmparatorluğu. Diğeri, kendisini Ortodoks aleminin koruyucusu olarak tanımlayan Çar’ın Rusya’sı.
Bu büyük savaşlar siyasi – ekonomik güç çatışmasından çıktı. Seküler ideolojilerin yaygınlaşması için değil.
Öte yandan Haçlı seferlerini ve Avrupa’daki, Orta Doğu’daki mezhep savaşlarını nereye koyacağız?
Dedim ya bu kurumun kafası karışık, en başındakinden başlayarak.
Laik devletin kurumu da laik olur. Görevi din işlerini yönetmek olsa da!

***

Bu facia bizim memlekette yaşansaydı

İtalya’da bir gece kulübündeki rap konserini izleyen kalabalıkta çıkan panik nedeniyle 6 genç öldü, yüzlerce kişi yaralandı. Yaralananların arasında ağır yaralı olanlar da var.
Bu feci olaydan sonra İtalyanca bilen bir arkadaşıma rica ettim. İtalya’daki twitter hesaplarına, sosyal medya paylaşımlarına filan şöyle bir göz atsın diye.
Merak ettiğim şey, sosyal medya yorumcularının tepkisiydi.
Aralarında “şeytanla buluşmaya gittiler, öldüler” gibisinden yorumlar var mıydı?
“Oh olsun, zengin çocukları” diyen?
Ya da “herkes layığını bulur” gibisinden yorumlar yumurtlayan?
“Ne işleri vardı orada” diye ahkâm kesen?
Hayır yoktu.
Katolik İtalya, gencecik yaşta hayatlarını kaybeden gençler için üzülüyordu.
Sonra bizim dinci troller geldi aklıma.
Böyle bir olay bu ülkede yaşansaydı, ne iğrenç yorumlara muhatap olacaktık?
Tahmin edebiliyorsunuz değil mi?

Yazarın Diğer Yazıları

“Bu şey”, nasıl bir şey?

Apo’nun sözleriyle “Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigma”, Cumhurbaşkanı’nın Diyarbakır’da açıkladığı gibi “sadece terör örgütünün tasfiye edilmesiyle sınırlı bir husus” ise TBMM’de grubu olan partiler ile konunun ne alakası var, İmralı heyeti niye gidip geliyor?

Halk “güçlü lider” arıyor

Özgür Özel, gerçekten CHP’yi iktidar yapan adam olarak tarihe geçmek istiyorsa bunun yolu belli: Tek tek Erdoğan'a karşı üstün görünen İmamoğlu ve Yavaş ikilisinden birinin önünü açacak. CHP’lilerin kimi daha çok benimseyeceğini bilemem. Ancak İmamoğlu ve Yavaş’a önerim şu ki, eğer niyetiniz varsa ortaya çıkın. Programınızı, ekibinizi halka tanıtmak için vaktiniz daralıyor

Popülist bir sivil darbeye ne kadar hazırız?

Türkiye’de güçler ayrılığının hâli ortada. Cumhurbaşkanı sadece yürütmeyi değil, yasama ve yargıyı da kontrol ediyor. İdarenin anayasal sınırlarının dışında hareket edebilmesini önleyecek kurumlar, yargı ve yasama organları doğrudan idareye bağlı. Buna ‘güçlü bir değişim için kuvvetli bir figür bekleyen’ halkın otoriterizme olan eğilimini de ekleyelim. Türkiye demokrasisini bekleyen darbe tehlikesi burada yatıyor…

"
"