04 Ocak 2024

Devlet içinde bir devlet daha var

Sinan Ateş cinayeti dosyasındaki bilgiler gösteriyor ki ortada bir suç örgütü var, bu suç örgütünün siyasi yönü de var ve bu suç örgütü kendisine bağlı devlet görevlilerini amaçları doğrultusunda kullanabilme kapasitesine de sahip. Böyle olduğu için de bu örgütlü bir siyasi cinayet! Bu tablo, Erdoğan yönetimi için de ciddi bir uyarı işareti olmalı…

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Sinan Ateş, 30 Aralık 2022’de Ankara’da uğradığı silahlı saldırıda öldürüldü

Sinan Ateş cinayetiyle ilgili soruşturma dosyasına giren bilirkişi raporlarının bize gösterdiği bu: Bazı kamu görevlilerinin, devlet organizasyonunun dışında tabi oldukları bir hiyerarşik yapı daha var.

Tutuklu sanıklardan eski Ülkü Ocakları yöneticisi Tolgahan Demirbaş’ın telefonundan elde edilen haberleşme verileri bu yapıyı net bir şekilde ortaya koyuyor.

Savcılık, konuyla ilgili haberi bulup çıkaran T24 Ankara Bürosu’ndan arkadaşımız Asuman Aranca için “hazırlık soruşturmasının gizliliğini ihlal” suçlamasıyla soruşturma başlattı.

Türkiye’de savcıların bu tür soruşturmalar açmasına sık rastlamıyoruz.

Mesela son ayların popüler konusu Dilan Polat dosyasının hazırlık soruşturmasıyla ilgili haberlere böyle bir soruşturma açılmadı.

İhtimal, dosyadaki bilgilerin yayılmasından rahatsız olanlar var.

Dosyadaki bilgiler de gösteriyor ki ortada bir suç örgütü var, bu suç örgütünün siyasi yönü de var ve bu suç örgütü kendisine bağlı devlet görevlilerini amaçları doğrultusunda kullanabilme kapasitesine de sahip.

Böyle olduğu için de bu örgütlü bir siyasi cinayet!

Bu tablo, Erdoğan yönetimi için de ciddi bir uyarı işareti olmalı.

Bazı devlet memurları, böyle örgütsel bir ilişki içindeler ve bunlar örgütün istediği her türlü bilgiyi, soru bile sormadan bulup, ‘üstlerine’ iletmeyi görev biliyorlar.

Bundan en çok rahatsız olması gereken kuşkusuz ki ülkenin seçimle işbaşına gelmiş yöneticisi olmalı.

Ancak geçmişte Fetullahçıların devlet içinde devlet oluşturmasına nasıl göz yumduysa şimdi de bu çetenin devlet içinde devlet gibi davranmasına göz yumma eğilimi olabilir mi?

O vakit Fetullahçılar ile “aynı menzili maksuda” yürüdüğünü zannediyordu, bugün de iktidarına ortak olanlarla aynı menzili maksuda yürüdüğünü zannediyor.

Farkında değil ki bugün başkalarına karşı kullanıldığını düşündüğü güç, günün birinde kendi aleyhine de dönebilir.

Geçmişte bu tür uyarılarımızı kulak ardı etti, bunun bedelini tüm ülke ödedi.

Ülkenin ödeyeceği bedel umurunda değilse, ailesiyle birlikte kendisinin de hedef alınmasıyla  ölümden döndüğü o geceyi hatırlamalı.

Bu değişmez bir kural: Devlet içinde, kendini kanunlardan üstün gören ve paralel güç odağı oluşturabilecek çapa ulaşmış her organizasyon, günün birinde bunu kendi lehine kullanmak ister.

Bunlar “alnı secdeye değen” tarikat ehli olabileceği gibi Sinan Ateş cinayeti vesilesiyle bir kez daha gün yüzüne çıkan güç odakları da olabilirler.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bilmeli ki bugün iktidarda kalmak için desteklerine ihtiyaç duyduğunu zannettiği o güçler, günün birinde sahip oldukları gücü kendileri için kullanmak isteyecekler.

Sinan Ateş cinayeti soruşturması, böyle karanlık amaçları olan bir organizasyonu ele geçirme fırsatı sunuyor.

Bugün bu fırsatı kullanmaktan günlük siyasi hesaplar uğruna imtina etmek, Fetullahçılara göz yummaktan sonraki en büyük hatalarından biri olur.

* * *

Bakan Bey’in açıklamaları!

Maliye Bakanı’nın, Turkuvaz Medya’nın bir toplantısına katılması ve burada “bazı iş insanları” ile başkalarının duyamayacağı bilgileri paylaşması konusuna dikkatinizi çekmek istiyorum.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek

Emlak vergileri ile ilgili olarak Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e atfen yazılan haberler ile ilgili olarak Maliye Bakanlığı’nın iletişim ofisi, Fatih Altaylı’ya bir açıklama yaptı.

Emlak vergisi ile ilgili olarak Bakan’a atfedilen açıklamaların doğru olmadığı anlatılan açıklamanın şu bölümünün altını çizdim:

“Bakan Bey’in açıklamaları basına yapılmış açıklamalar değildi. Turkuaz Medya Grubu’nun düzenlediği ve iş adamlarının katıldığı basına kapalı bir toplantıda Sayın Bakan iş dünyası temsilcileriyle sohbet etti, fikirlerini ve planlarını anlattı. Bunların bazıları kısa vadeli, bazıları uzun vadeli planlardı ve medeni bir ülkede olması gerektiği gibi ekonominin aktörlerini bilgilendirme amaçlıydı. Kesinlikle kayıt dışıydı ve yazılmamak kaydıyla yapılmış bir sohbetti.”

Maliye Bakanı’nın, Turkuvaz Medya’nın bir toplantısına katılması ve burada “bazı iş insanları” ile başkalarının duyamayacağı bilgileri paylaşması konusuna dikkatinizi çekmek istiyorum.

Toplantıyı düzenleyen kurum, iktidarın sözcüsü konumunda. Yarı resmî yayın organı bile diyebiliriz.

Bu kurumun düzenlediği toplantıya katılanlar da doğal olarak iktidarın hoş tuttuğu iş insanları.

Maliye Bakanı’nın verdiği bilgiler, açıklamadan da anlaşıldığı gibi “bazıları kısa vadeli, bazıları uzun vadeli planlar.”

İşini bilen iş insanları bu bilgileri kendi işleri için kullanabilirler, bu bilgilere sahip olmayan şirketlere karşı avantajlar elde edebilirler.

Maliye Bakanı elbette iş insanları ile görüşebilir, bunda ben de bir sakınca görmüyorum.

Ama kısa ve uzun vadeli planları bazı iş insanlarıyla basına kapalı toplantılarda paylaşmak, bazılarını bu bilgiden mahrum etmek, rekabette eşitliği bozacak türde bir tutumdur.

Bakan Bey varsa böyle planlarını kamuoyuyla açık olarak paylaşmalıdır ki herkes aynı bilgilere sahip olarak adımlarını atabilsin.

Bakanların bu tür bilgileri sadece “iş insanları” ile paylaşması, işçilerin, memurların, çiftçilerin böyle paylaşımların dışında kalması ise “kapitalist sistemin” bir sonucu.

Her sağcı iktidar gibi bu iktidar da zenginleri seviyor, kendi zenginlerini hepsinden de çok seviyor; olay bundan ibaret!

* * *

Muğla’da ilginç bir seçim yaşayacağız

Kulis haberlerine göre eski CHP milletvekili Prof. Dr. Aydın Ayaydın, Muğla’dan AKP’nin Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olacakmış. Duyduğum haberler doğruysa Ayaydın, su ve ulaşım ile ilgili temel altyapı sorunlarını iki yıl içinde çözecek projeler de geliştirmiş.
Prof. Dr. Aydın Ayaydın

Yerel seçimler yaklaşırken en çok merak edilen konu AKP’nin İstanbul ve Ankara adaylarının kim olacağı. Aynı şekilde CHP’nin İzmir adayı da merakla bekleniyor.

Bir kulis haberine göre AKP, Muğla’yı da CHP’nin elinden alma hazırlıkları yapıyor.

Buna göre Prof. Dr. Aydın Ayaydın, Muğla’dan AKP’nin Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olacakmış.

Ayaydın, daha önce iki dönem CHP’den milletvekilliği de yapmış bir isim. Kariyerinde Şekerbank, Vakıfbank ve Emlakbank Genel Müdürlüğü ile Bankalar Birliği ve Rekabet Kurulu Başkanlığı da var.

Muğla’da bir önceki seçimde CHP adayı, AKP adayından 46 bin oy fazla alarak seçilmişti. O seçimde sağ kesime yakın, eski MHP ve eski İYİP’li bağımsız aday Behçet Saatcı’nın 158 bin oy aldığını da not edeyim.

Bu tablo Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini ilginç hale getiriyor.

Bölge halkının CHP’ye eğilimli olmasının, iktidar tarafından cezalandırılmasına yol açtığını biliyoruz.

Deyim yerindeyse devlet Muğla’ya çivi çakmıyor.

Özellikle yaz aylarında nüfusları Türkiye’nin başka büyük şehirlerini geçen bir bölgede alt yapı yatırımları yetersiz. Su ve ulaşım ciddi bir sorun haline geliyor.

Ayaydın’ın belediye başkanlığı ile devletin yatırım gücünün bölgeye akması söz konusu.

Duyduğum haberler doğruysa Ayaydın, su ve ulaşım ile ilgili temel altyapı sorunlarını iki yıl içinde çözecek projeler de geliştirmiş.

CHP’li Başkan Osman Gürün’ün bir kez daha aday olmayacağını duydum, onun için CHP’nin göstereceği adayın kim olacağı da sonucu belirleyecek bir etken olacaktır.

Temel alt yapı sorunlarından bezmiş Muğlalı seçmenin can ile canan arasında kalacağı bir seçime tanık olacağız gibi geliyor bana.

* * *

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

“Sivil siyaset” daha ne yapsın?

Takılmış plak gibi hep aynı şeyi çalıyor: Sivil Anayasa, sivil Anayasa! Mevcut olanın neresini “askeri” buluyor, onu söylemiyor. Aslına bakarsanız tek bir derdi var: Bugünkü tek adam rejimini kalıcı hale getirebilmek!

Amaç ajan yakalamak değil, eleştiriyi susturmak

Türkiye’nin ekonomik, toplumsal ve kamu düzenini “eleştiri kisvesi altında” kötüleyerek “kara propaganda yapmak” casusluk gibi değerlendirilip, cezalandırılacak. Memlekette o kadar çok ajan cirit atıyordu ve savcılar da elleri kolları bağlı onları seyrediyordu ki artık bu bir problem olmaktan çıkacak. Neyin “kara propaganda”, neyin “eleştiri”, neyin “haber” olduğuna da doğal olarak onlar karar verecek

Taslak bir varmış, bir yokmuş!

Kamuoyunu aylarca meşgul eden partilerden hiçbiri, hazır Numan Bey oraya kadar gelmişken “Buyurun biz özgürlükçü bir Anayasa taslağını zaten hazırlamıştık” demiyor. Üstelik şu anda TBMM’de bulunan altı partinin üzerinde fikir birliği ettiği, uzlaştığı bir metin bu. Altılı Masa'yı oluşturan bu partiler, seçimi kazanamayınca zor zahmet hazırladıkları taslaktan vaz mı geçtiler?