Hulusi Akar
AKP Milletvekili Hulusi Akar, "eğitimin amacı bilgi edinmek değildir. Eğitimin amacı bir Allah korkusu, iki kuldan utanmak" dedi.
4 – 12 yaş arasındaki çocuklara Allah korkusu ve kuldan utanma duygusu verilirse, o çocuktan korkmamak gerektiğini söyledi.
Kendisi eskiden orgeneraldi, Genel Kurmay Başkanlığı görevinde de bulunmuştu. Bir önceki Erdoğan yönetiminin Milli Savunma Bakanı idi.
Kızının ABD'de biyoloji eğitimi görürken, Hacettepe Üniversitesi'ne yatay geçiş yaptığı ile ilgili haberler de var.
Birbirine denkliği olmayan iki okul arasındaki bu geçiş sırasında "Allah korkusu ve kuldan utanma" ne derecede rol oynadı; bilmiyorum.
Aslına bakarsanız Hulusi Akar'ı çok ciddiye almak gerekir mi; bunu da tam olarak bilmiyorum.
15 Temmuz günü öğlen saatlerinden 16 Temmuz gününde darbenin bastırılıp, kendisinin Çankaya'daki kriz merkezine helikopterle geldiği ana kadar gerçekleşenler ile ilgili bazı soruları hâlâ yanıtlamadı.
Karargâhına Fetullahçı olduklarını ordudaki neredeyse herkesin bildiği subayları nasıl ve niye doldurdu gibi soruların da yanıtlarını alamadık.
Yani kendisi Allah korkusunu küçük yaşta öğrendiyse bile bu pek işine yaramış gibi durmuyor.
Ama bugün konumuz bu değil.
Akar ve onun gibi düşünenlere şunu söylemeliyim ki günümüz Türkiye'sinde Allah korkusu, kul hakkı filan gibi kavramlar hiçbir işe yaramıyor.
Mesela memleketin bazı yargıçları "Allah'tan gerçekten korksalar, kul hakkı yemekten çekinseler" bugün Osman Kavala ve arkadaşları hapiste olmazlardı.
Can Atalay çoktan hapisten çıkmış, TBMM'de yeminini edip, milletin kendisine verdiği görevine başlamıştı.
İçinde yolcu olmayan havaalanları için yüz milyonlarca dolar Hazine'den müteahhitlerin ceplerine aktarılmazdı.
Hazine yağmalanırken sesini çıkarmayanlar hatta bundan pay kapmak için kırk takla atanların hem Müslüman hem de "Allah'tan korkmaz kuldan utanmaz" olabilmelerini mümkün kılan nedir?
4 – 12 yaş arasını boşa harcamış olmaları mı?
Bakın daha geçenlerde Anayasa Mahkemesi Başkanı bile, hâkimleri Kur'an – ı Kerim'den aktardığı ayetlerle eğitmeye kalktı ama karşı tarafta tık yok!
Öyle anlaşılıyor ki kimliğinin en önemli bölümünün İslam olduğunu sergilemekten özel bir haz alanların ne Allah'tan korktukları var ne de kul hakkı yemekten!
Düşünün ki ben bile düzenli olarak bu arkadaşlara "Hazreti Ömer'in adaleti" gibi kavramları hatırlatmak zorunda kalıyorum!
Acaba cenaze namazları kılınırken cemaatin arkalarından "helal olsun, helal olsun, helal olsun" diyeceğine mi güveniyorlar?
Onun için mi Allah korkusunun yerini malum şahsın öfkesini çekme korkusu alıyor?
* * *
Vali, polis müdürü ve jandarma komutanı hiç utanmadı mı?
Siz nasıl kamu görevlilerisiniz ki kentinizde 2500 kişinin can güvenliğini sağlamaktan bile acizsiniz? |
Trabzonspor - Beşiktaş maçı
Geçtiğimiz hafta sonunda oynanan Trabzonspor – Beşiktaş maçına, deplasman takımının seyircileri alınmadı.
Trabzon İl Spor Güvenlik Kurulu, bu kararı Trabzon Valisi Aziz Yıldırım başkanlığında yaptığı toplantıda aldı.
Bu kurul, Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair 6222 Sayılı Kanun'un 4. Maddesine göre kuruluyor.
Kurul, "Vali'nin ya da yardımcısının başkanlığında, belediye başkanlığı, il jandarma komutanlığı, il emniyet müdürlüğü, gençlik ve spor il müdürlüğü, il sağlık müdürlüğü, il milli eğitim müdürlüğü, ilgili federasyon ve amatör spor kulüpleri konfederasyon temsilcileri, vali tarafından belirlenecek bir hukukçu ile farklı spor kulüplerine mensup taraftardan sorumlu kulüp temsilcisi olan en az iki yönetici ve gerekli görüldüğünde davet edilecek basın kuruluşlarının ve ilgili kamu kuruluşlarının temsilcilerinden" oluşuyor.
Hayli kalabalık bir kurul gibi görünüyor ancak kararları yönlendirenin Vali ya da Emniyet Müdürü olacağını tahmin etmek de zor değil.
Bu kurul, Beşiktaş taraftarlarının, Trabzon'da maç izleyip, takımlarını desteklemelerini "güvenlik açısından sakıncalı" buldu.
Bu Trabzon için yeni bir durum değil.
Hemen hemen bütün önemli maçlarda bu karar alınıyor, rakip takım taraftarı stadyuma alınmıyor.
Niye? Trabzon, Türkiye'nin geri kalanına düşman olan başka bir ülkenin kenti mi?
Oysa Trabzonspor taraftarı, İstanbul dahil her deplasmana gidiyor, takımını destekliyor, "bize her yer Trabzon" sloganını söyleyebiliyor. Kimsenin başına da bir iş gelmiyor ki normal olanı da bu zaten.
Trabzon büyük bir kent. Polis ve jandarma sayısı açısından sıkıntı olmaz. Zaten sivil güvenlik görevlilerinin bulundurulması da Trabzonspor'un sorumluluğunda.
Kentin kendine özgü şartları nedeniyle MİT'in ve Emniyet ile Jandarma istihbaratının da güçlü olduğunu varsaymalıyız.
Ama bütün bu zevat bir araya gelip, stadyuma alınacak 2500 misafir seyircinin can güvenliğini koruyamayacaklarını ilan ediyorlar.
Bunu söylerken, Vali'nin valiliğinden, Emniyet Müdürü'nün polisliğinden, Jandarma Alay Komutanı'nın askerliğinden utanması gerekmez mi?
Siz nasıl kamu görevlilerisiniz ki kentinizde 2500 kişinin can güvenliğini sağlamaktan bile acizsiniz?
Mehmet Y. Yılmaz kimdir?
Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu
Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.
12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı
Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu
1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.
Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.
1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.
2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.
2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.
Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı.
"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.
|