ABD Başkanı’nın eşi Melania Trump, geçtiğimiz ay Gana, Malawi, Kenya ve Mısır’ı kapsayan bir resmi geziye çıkmış.;
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın kayıtlarına göre yolculuğunun son durağı olan Kahire’de hiç gecelemeyip, sadece altı saat kalmasına rağmen bir otelde 95 bin 50 dolar harcamış.
Bu haber, havuz gazetesinde “ABD’yi karıştıran fatura” başlığıyla birinci sayfadan yayınlandı.
Fatura, ABD’yi karıştırabilir, bu çok normal.
Çünkü orada Başkan da olsa, Başkan’ın eşi de olsa hesap vermek gibi bir zorunluluk var.
Beyan ile başlayan ve gerekirse Kongre’de komisyon önünde sorgulanmaya kadar gidebilen bir hesap verme süreci bu.
Ve savcılar gerekli görürlerse bunu soruşturabilirler ve yine gerekli görürlerse mahkemeye de taşıyabilirler.
Çünkü, sıfatı Başkan da olsa her hangi bir kamu hizmetlisi keyfine göre hareket edemez, vatandaşların vergisini keyfine göre harcayamaz.
Kanunlara uymak zorundadır. Şeffaf bir şekilde harcamalarının hesabını ortaya dökmek durumundadır.
Aldıkları hediyelere kadar bir liste halinde kamuoyuna açıklanır.
Bizim Ala Turka Başkanlık sistemimizde ise asıl olan Cumhurbaşkanı’nın keyfidir.
Kimseye hesap verme durumunda değildir. Hesapları denetlenemez, harcamaları sorgulanamaz.
Bakın Saray danışmanlarla doldu, hangisi ne kadar maaş alıyor, onu bile bilmiyoruz.
Yurt dışı - yurt içi gezilerinde Cumhurbaşkanı’nın ve beraberindeki heyetin ne harcadığından da haberimiz olamıyor.
Vatandaşların, ödedikleri vergilerin nereye harcandığını bilme hakları vardır.
Bunu Meclis ve yargı organları eliyle denetleyebilirler.
Meclis çoğunluğu varlığını Cumhurbaşkanı’na borçlu, onları teker teker seçti, listelere koydu, milletvekili yaptı. Onun için orada bir denetleme beklemeyin.,
Sayıştay’ın denetleme raporları ise sadece bazı gazetelere haber olabiliyor, bir sonuç doğurmuyor.
Bu devletimizi yönetenlerin uzak durmaları gereken bir ayıp değil mi?
***
“Onlar-Bunlar” genel müdür olabilir mi?
Cumhurbaşkanlığı kamu personelinin daha etkin kullanılması için bir çalışma başlattı.
Buna göre tüm kamu personelinin beceri ve yetenek düzeyi tespit edilecek ve kamuda verimlilik ve başarı kriterlerine göre çalışanlara ödül verilecek.
Okuyunca insan kendisini iyi hissediyor, değil mi?
Demek ki artık sadece imam hatipten mezun oldu diye, kimse devlet dairelerinde müdürlük ya da genel müdürlük, başkanlık vs. koltuklarına oturtulmayacak.
“Bizdendir” diye kimse hak etmediği bir göreve getirilmeyecek.
“Bilmem hangi hocanın mürididir, alnı secde görüyor” denilerek devlet kurumlarında işe alınmayacak, önü açılmayacak.
Sırf bu nedenle devletin neredeyse bütün önemli kadroları Fethullahçılara teslim edilmemiş miydi?
Şimdi kamu görevlileri beceri ve yetenekleriyle terfi edecekmiş, demek ki bütün bunlar geride kalacak. Size inandırıcı geliyor mu?
Doğrusunu isterseniz bana hiç inandırıcı gelmiyor.
Cumhurbaşkanı ağzını her açtığında “onlar – bunlar” dediği sürece, “onlar – bunlar” devlet dairelerinde işe giremeyecekler, girmeyi başaranlar ilerleyemeyecekler.
16 yıllık AKP iktidarında sadece bunu gördük, bundan sonra değişmesini beklememiz için de bir ümit ışığı göremiyorum.
Kamu Denetçiliği kurumu, “sözlü sınavlar şeffaf olsun, ne sorulacağı, nasıl değerlendirileceği herkese açık olsun” dedi, buna en çok uyması gereken Adalet Bakanlığı bile kabul etmedi.
Adalet Bakanlığı’nın bile uymak istemediği şeffaflık – liyakat kurallarına, başka kurumlar neden uymak istesin?
***
Çanak – çömlek patlamasın diye
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, FETÖ’nün siyasi ayağının araştırılması amacıyla verdikleri önergenin AKP – MHP işbirliğiyle reddedilmesinden sonra şunu söyledi:
“Bu hain FETÖ’nün hiç milletvekili yok muydu, hiç grup başkan vekili yok muydu? Hiç genel başkan yardımcısı yok muydu?”
AKP ve MHP yetkililerine bakarsanız böyle bir şey hiç olmadı.
Fethullahçılar, yıllardır ilmek ilmek dokudular, devletin her kademesinde örgütlendiler. Darbe yapmaya kalkışacak kadar kendilerini güçlü de hissettiler ama nedense siyasete hiç heves etmediler.
Kaymakamlar valiler yetiştirdiler, bir tane il başkanı, ilçe başkanı çıkarmak akıllarına gelmedi.
Kendi adamları öğretmen olsun başkası olamasın diye sınav sorularını çaldılar ama İl Genel Meclisi’nde bir kaç üyeleri bulunsun istemediler.
Orduda ve poliste en alttan en tepeye kadar örgütlendiler, kendilerinden olmayanın ayağını çeşitli yöntemlerle kaydırıp saf dışı bıraktılar ama bir siyasi partinin karar mekanizmalarına sızmayı akıl edemediler.
AKP ve MHP buna inanmamızı istiyor: Fethullahçı gizli örgüt her şeyi yaptı, bir tek siyasete bulaşmadı!
Neden acaba?
Siyasi ayağı kurcalamaya kalkarlarsa çanak çömlek patlar diye mi korkuyorlar?
Kazak, bir ucundan sökülmeye başlarsa, çırılçıplak kalmaktan mı endişe ediyorlar?