16 Nisan 2019

Binali Bey ya bilmiyor, ya saptırıyor

Ortaya çıkıyor ki, İstanbul’da vazgeçemeyecekleri büyüklükte bir avanta kapısının kapanması onlar için bir kabusa dönüşmüş durumda

AKP’nin İstanbul BB adayı Binali Yıldırım’ın ne düşündüğünü günlerdir merak ediyorduk. Sonunda dün bir basın toplantısı yaptı.

Söylediği, “oylar sandıkta iç edilmiştir!”

Bu argo cümleyi günümüz Türkçesine çevirdiğimizde şunu anlıyoruz: Aslında her şey normal gidiyordu, seçimde sorun yoktu ama sandıkta oylarımız çalındı.

Şöyle diyor:

“Oylar sandıkta iç edilmiştir. Bizim oylarımız karşı adaya yazılmıştır. Bu güne kadar oyların sadece yüzde 10’u sayılabilmiştir. Biz eminiz ki bu oyların tamamı sayılabilmiş olsaydı, CHP buna rıza gösterseydi mutlaka bu seçimin sonucu böyle olmayacaktı. Bu fark kapanacak ve tersine dönecekti. Bunu rahatlıkla söyleyebiliriz.”

Buradan ne anlıyoruz?

Sorun, geçersiz oylar ya da Yıldırım’a verildiği halde başka adaylara yazılan oylar ile ilgili!

Binali Bey böyle söylüyor ama gerçek başka. Ya bu gerçeği kendisinden sakladılar ya da bilerek konuyu saptırıyor.

Bir kere geçersiz oyların çoğu sayıldı, sonuç değişmedi. Sandık birleştirme tutanaklarında, her seçimde rastlanan “kaydırma hataları” nedeniyle belirlenen hatalar da düzeltildi, sonuç değişmedi. En son Maltepe’nin tümünün sayılmasını istediler, bugüne kadar sayılanlar gösterdi ki sonuç değişmeyecek.

Şimdi de Büyükçekmece seçmeni olmayan kişilerin, oy kullandığını iddia ederek seçimi iptal ettirmek istiyorlar.

YSK Başkanı, seçimden önce, listeler kesinleştiğinde açıkladı: ,

Bir TC vatandaşı, bir kere oy kullanabiliyor. Nitekim muhtar seçimi için memleketlerine dönenler sadece orada oy kullanabildiler. Geri dönüp, bir de oturdukları yerde oy kullanmalarına olanak yoktu.

Seçimde oy kullanmaması gerekenlerin tümünün listelerden ayıklandığını da daha önce YSK Başkanı açıklamıştı.

AKP’nin şimdi meselesi, seçim sonucunun alınmasını geciktirmek.

Maltepe’de sayımın hızla bitmesini engellemek için yaptıkları ortada.

Ortaya çıkıyor ki İstanbul’da vazgeçemeyecekleri büyüklükte bir avanta kapısının kapanması onlar için bir kabusa dönüşmüş durumda.

Bakın senelerdir Egemen Bağış’ın şoförünün maaşı bile İstanbul halkının cebinden ödenmiş. Daha kim bilir neler var. Bunlar küçük avantalar, büyüklerini tahmin edebilirsiniz, çünkü İstanbul’un bütçesi orta boy bir devlet bütçesi kadar.

Sorunun temeli bu.

***

AKP’lilerin de kafası karışık

Binali Yıldırım’ın basın toplantısında söylediklerinden ve AKP yetkililerinin bugüne kadar olan açıklamalarından anlıyoruz ki CHP, seçime hile karıştırdı, oyları yeniden saymak gerek, saymak yeterli olmaz ise seçimi iptal etmek gerek.

Burada bir çelişki olduğu çok açık değil mi?

Eğer seçim hilesi, sayım sırasında yapıldıysa, buna inanılıyorsa sayımın yeniden yapılması yeterli.

Yok böyle değil de seçim hilesi seçmen kayıtları üzerinden yapıldığı için seçimin yenilenmesi gerekiyorsa, oyları niye yeniden sayıyoruz?

Bence AKP’nin önce buna karar vermesi lazımdı.

Bu konuda belli ki tam bir fikir birliği yok aralarında.

Kimisi yeniden sayılsın diyor, kimisi seçmenler sahte diyor.

Onun için de YSK’nın başı döndü tabii. Kimin söylediğine inanacaklar, hangi kararı verecekler, onlar da şaşırdı.

Seçimin yenilenmesini isteyenlerin tezleri de bir tuhaf: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin yenilenmesini istiyorlar.

Oysa seçimde, dört ayrı oy pusulasını, aynı zarfa koyup, aynı sandığa attık: Büyükşehir BB, İlçe BB, Belediye Meclisi ve muhtar seçimi için.

Aynı zarftan çıkan oy pusulalarından birinin geçersiz, diğer üçünün geçerli olması mümkün mü?

Bu durumda İstanbul’da bütün seçimleri mi yenileyeceğiz?

Gördüğümüz kadarıyla AKP’lilerin ilçe BB ve muhtar seçimleri ile Belediye Meclisi seçimlerine itirazları yok.

Daha doğrusu kendi kazandıkları yerde yok, kaybettikleri yerlerde var.

Bakalım YSK bu işe ne diyecek?

***

AKP neden kaybetti?

AKP yakında bir toplantı yapıp, seçim sonuçlarını tartışacakmış.

Cumhurbaşkanı’nın “seçimin galibi biziz” demesine bakmayın siz. O da biliyor ki seçimin büyük mağlubu AKP.

Devlet Bahçeli’nin hesabı doğruysa AKP’nin oyu yüzde 33. Bahçeli, MHP’nin oyunun yüzde 19 olduğunu söylüyor.

Ortaklar arasına nifak sokmak istemem ama benzeri bir hesabı mutlaka Erdoğan da yapmış olmalı.

Onun için sıkı bir hesap sorma toplantısı olacak, seçimin neden kaybedildiği araştırılacak.

Bence toplanmalarına hiç gerek yok.

Fatma Barbarosoğlu, Yeni Şafak’taki köşesinde geçen gün şunu yazdı:

“Sermayenin küreselleşmesi, zenginlerin aidiyet bilincini imha etti. Hiçbirisi doğduğu ülkenin topraklarına karşı kendini mesul hissetmiyor. Eğitime nasıl katkı sunarım, tarımı iyileştirmek için ne yapabilirim diye soranların, işsize iş, aşsıza aş bulmak boynumun borcudur diyenlerin sayısı giderek azalıyor. Parası arttıkça gönlü kuruyor zenginlerin, yükseldikçe içinden çıktığı toplumun derdini unutan umursamazlık baş gösteriyor. Kapitalistler duvak açmak için eşini dostunu Dubai’ye çağırırken; fakir ve bekar yemeği olarak bilinen menemen artık davet yemeği hükmünde. Kırmızı biberin kilosu geçen hafta 20 TL’ye dayandı.”

Yandaş medyada AKP eleştirisi yapmak kolay değil tabii.

Onun için de Fatma Hanım, “kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” diye yazmış bu yazıyı.

Bu alıntıda “zenginler” diye sözü edilenleri “AKP kodamanları” diye değiştirin, seçimin kaybının nedenini bulursunuz.

“İçinden çıktığı toplumun derdini unutan umursamazlık baş gösteriyor” cümlesi, şifrenin anahtarı.

AKP’nin sorunu bu.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Suriye konusunda kafalar karışık

Siyasi İslamcılar, Esad’ın devrilmesiyle ortaya çıkan durumu “devrim” olarak niteliyorlar. Öte yandan kendilerini “komünist” ya da “sosyalist” diye tanımlayanların da kafaları biraz karışık. İnsan hakları, özel olarak kadınların hakları, işçilerin, çalışanların haklarını bekleyen gelecek ne olacak?

Kralın bütçesi keyfine göre

Türkiye bir demokrasi değil de bir Orta Çağ krallığı olsaydı, kral ya da padişah parayı keyfine göre toplar ve harcardı, kimse de bunun hesabını soramazdı. Yoksa Türkiye bir Orta Çağ krallığı mıdır?

Aslında Erdoğan “Esed’den hâlâ umutluydu!”

Suriye konusunda ikinci kez bir istihbarat fiyaskosu yaşadık. En önemli güvenlik tehdidinin Suriye’den geleceğini düşünen bir yönetim, rejimin ve muhaliflerin güç dengesini ve planlarını uygulama kabiliyetlerini öngörebilmeliydi. Gördük ki Türkiye’yi yönetenler de haberleri televizyondan izliyor!

"
"