15 Ocak 2024

Bildiriyi bırak, görevine odaklan!

Bu saldırılar nasıl oluyor da önlenemiyor? Operasyon bölgesinin seçiminde mi problem var? Birliklerin sevk ve idaresinde mi sorun var? Birliklerin teçhizat eksiklikleri mi var?

Pençe – Kilit adı verilen operasyon bölgesinde 9 asker daha şehit oldu.

Bekledim TBMM bir bildiri yayınlar mı diye, bu yazıyı yazdığım Pazar günü öğlen saatlerine kadar bir bildiri çıkmamıştı.

İYİP’in “ortak bildiri yayınlama talebi” TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş tarafından “olumlu” karşılanmış, TBMM Başkanlığı parti gruplarına bir yazı göndermiş. Yazıda şöyle deniliyor:

“Milletimizin Gazi Meclisimizden beklentisi, teröre karşı kararlı duruşumuzun gösterilmesidir. Milli iradenin tecelligahı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin hazırlayacağı bir ortak bildiri, 85 milyon vatandaşımızın terörle mücadeleye tam ve kararlı desteğinin de ifadesi olacaktır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Milletimizin Gazi Meclis’ten böyle bir beklentisi olduğunu kim, nereden öğrenmiş de bu mektuba yazmış, bilemiyorum.

Milletin, TBMM’den bir beklentisi varsa o da iradesinin doğru yerde kullanılması olmalı.

Onun nasıl tecelli edeceği de belli: Süslü kelimelerle yazılmış bir bildiri yayınlamak değil, bu işlerin tekrarlanmasını önlemek için inisiyatif almak!

Hali hazırdaki durumda biz sıradan vatandaşlar ile seçip TBMM’ye yolladığımız milletvekilleri arasında bir fark yok.

Biz de üzülüyoruz, onlar da üzülüyor.

Millî Savunma Bakanlığı olayla ilgili bir açıklama yayınlıyor, biz de onu okuyor, çaresizce işimize dönüyoruz, milletvekilleri de onu okuyor ama işlerine dönmüyorlar!

Çünkü onların görevi, milletin çocuklarının ölümünü bizler gibi çaresizce seyretmek değil.

Bu saldırılar nasıl oluyor da önlenemiyor? Operasyon bölgesinin seçiminde mi problem var? Birliklerin sevk ve idaresinde mi sorun var? Birliklerin teçhizat eksiklikleri mi var?

Bunları öğrenmek, varsa eksikliklerin giderilmesini sağlamakla görevli olanları denetlemek, olayları araştırmak ve soruşturmak gibi görevlerini yerine getirmeyen bir TBMM var.

İstediğin kadar bildiri yayınla. İstersen her gün terörü lanetleyen bildiri yayınla. Bunlar dostlar alışverişte görsün kabilinden işler.

Lafla peynir gemisi yürümüyor işte!

Milletvekillerimiz merak etmiyorlar mı, “teröristler kış şartlarında sisin ve karın neden olduğu görüş zorluklarının” üstesinden nasıl gelebiliyor da askerler gelemiyor?

Aralık ayında 12 askerin şehit düştüğü saldırıdan sonra Millî Savunma Bakanlığı bir açıklama yayınlamıştı.

O bildiriden şu bölümü not etmiştim:

“Bu konuda tüm kesimler; bilinçli ve sorumlu hareket etmeli, teröristlere ve teröre müzahir gruplara fayda sağlayacak tutum ve davranışlardan uzak durmalı ve yalnızca resmî açıklamalara itibar etmelidir.”

Konu terör ile mücadele olduğunda kuşkusuz ki dezenformasyon faaliyetlerine çok dikkat etmek ve alet olmamak gerekir.

Ancak resmî açıklamalara da körü körüne itibar edemeyiz çünkü bu açıklamaların, çoğu zaman hiçbir şeyi açıklamadığını biliyoruz.

Benim kişisel olarak merak ettiğim konu bu “gece görüş şartları, iklim özellikleri, sis bastırması” gibi gerekçeler.

Bu ülke, dağın başına ölüme gönderdiği çocuklarına bu şartlarda hayatta kalabilmelerini sağlayacak mühimmat ve araç gereci neden sağlayamıyor?

* * * 

Elini bir tutan mı var?

Madem devletimizin gizli belgeleri yabancı mesajlaşma uygulamalarında gezinip duruyor, niye yerlisini yaptırmıyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, MİT'in 97. kuruluş yıl dönümü etkinliğinde

Birilerinin her sabah Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bu ülkenin Cumhurbaşkanı olduğunu, yürütmeden sorumlu tek adam olduğunu hatırlatmasında yarar görüyorum.

Çünkü belli ki Cumhurbaşkanı, 22 yıldır iktidarda olduğunun da son altı yıldır ülkeyi tek başına yönettiğinin de farkında değil.

MİT’in kuruluş yıldönümü töreninde şunu söyledi:

“Yabancı mesajlaşma uygulamalarından resmî kurumlarımıza ait birçok bilgi, belge maalesef paylaşılıyor. Avrupa ülkeleri, bu uygulamaların kullanımında çeşitli kısıtlamaları hayata geçirdi. Bu konuda devletimizin artık harekete geçmesi gerektiği inancındayım.”

Gördüğünüz gibi son cümle öyle kurulmuş mi sanki ülkenin yönetiminden tek başına sorumlu olan Cumhurbaşkanı değil, muhalefet partisi lideri konuşuyor gibi.

“Devletimizin artık harekete geçmesine inanıyorsa”, niye harekete geçemiyor, bunu merak ediyorum.

Elini bir tutan mı var?

Madem devletimizin gizli belgeleri yabancı mesajlaşma uygulamalarında gezinip duruyor, niye yerlisini yaptırmıyor? Ya da gizli belgelerin telefonlarda gezinmesini yasaklamıyor?

Bunu yapmak yerine “inancını” dile getirmeyi tercih ediyor.

* * *

Sivilleşme böyle olmaz

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MİT Başkanı İbrahim Kalın, MİT'in 97. kuruluş yıl dönümü etkinliğinde 

Erdoğan, aynı törende bir de şunu söyledi:

“İlk kez rahmetli Turgut Özal döneminde başlayan MİT’in sivilleşmesi, bizim dönemimizde daha da hız kazandı.”

Hep söylüyorum “sivilleşme” dediğimiz şey, asker ya da polis üniormaları giyenlerin yerine takım elbiseli birtakım insanların gelmesi demek değildir.

Sivilleşme, hesap verebilirlikle, şeffaflıkla ilgilidir.

MİT, tarihinin herhangi bir döneminde böyle bir konumda hiç olmadı.

Eskiden asker üniformalı müsteşarlar vardı, kimseye hesap vermezlerdi. Şimdi sivil giysililer var yine kimseye hesap vermiyorlar.

Mesela 15 Temmuz darbe girişiminde MİT Müsteşarı’nın neden öyle davrandığını hala bilmiyoruz.

Niye Cumhurbaşkanı’nı aradı, ulaşamayınca tekrar aramaktan vazgeçti?

Niye doğrudan bağlı bulunduğu Başbakan’ı aramadı?

Kendisinin helikopterle kaçırılacağı istihbaratına sahip oldu, ancak Diyanet İşleri Başkanı ile çorba içmeye gitti. Ne zannetmişti? Askerler kendisini kaçırıp, fidye isteyecekler diye mi düşünmüştü?

Bunları bilmiyoruz çünkü lütfedip halkın temsilcileri önünde, TBMM’de kurulan komisyonda ifade bile vermedi.

Kusura bakmasınlar ama “sivilleşme” sözle olmuyor.

İstihbarat teşkilatının siviller tarafından yönetilmesi neye benziyor diye merak ediyorlarsa CIA bir örnek olabilir.

CIA Başkanı, görevde olduğu sürece kim bilir kaç kez gidip Senato komisyonlarında ifade veriyor, senatörlere, temsilcilere açıklamalar yapıyor.

Elbise değiştirerek sivilleşmek mümkün olsaydı, en başta Kenan Evren sivilleşirdi, darbeden bir süre sonra sadece sivil elbise ile dolaştığını hatırlayan vardır mutlaka.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Asgari ücreti unutun, Kudüs’ün fethi yakın!

Önümüzdeki aylar boyunca Esad’ın devrilmesinden siyasi kazanımlar elde edebileceği ile ilgili hamasete gaz verilecek, dini ve milli duygular köpürtülecek. Bu politika, Erdoğan yönetimine, ekonomideki beceriksizliklerini örtmek için ihtiyaç duyduğu illüzyonu sağlayabilir mi?

Yolsuzluk ekonomisinin bedelini ücretli öder

Asgari ücretin daha yüksek belirlenmesinin, enflasyonla mücadeleye zarar vereceğini savunanlar var. Eğer Türkiye’deki enflasyonun işçi ücretlerinden kaynaklandığına inanacak olursanız bu görüşlere hak verebilirsiniz. Oysa ekonomide kötü giden her şeyin bir tek sorumlusu var: Recep Tayyip Erdoğan

Erdoğan muradına erecek gibi

Suriye’deki gelişmelerin ardından AKP il kongrelerinin öne alınması da hesaba katılırsa ekonomide düzelme sinyalleri gelmeye başladığı anda öne alınmış bir seçim için konuşmaya başlayacağız gibi görünüyor

"
"