Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yunanistan'ı uyardı:
"Bundan sonraki süreçte de Yunanistan, Türkiye ile nasıl bir ilişki içerisinde olacağını çok daha düşünerek verecektir. Aksi takdirde bir gece ansızın gidebiliriz."
Nereye gidiyor, niye gidiyor belli değil.
Hatırlarsınız daha bir ay önce Suriye'ye de bir gece ansızın gideceğini söylüyordu, bir yandan ABD, diğer yandan Rusya kaş göz edince o işi unuttu, Esad'ı yenmek gibi bir derdinin olmadığını bile söyledi.
Erdoğan'ın bu tür çıkışlarına bizler alışkınız.
Uluslararası alanda her söylediğini yapmış olsaydı şimdi Suudi Prensi hapiste olurdu.
İsveç ve Finlandiya temsilcileri de Saray'ın kapısında aman diliyor olurlardı.
Seçim yaklaşırken "Batı'ya kafa tutan adam" rolünü yeniden oynuyor.
Böylece bozduğu ekonomiyle perişan ettiği kitleleri, milliyetçilik rüzgârı ile arkasına alabilmek için "diklenme" pozisyonuna geçiyor.
Yunanistan'ın hamilerinin de tıpkı Suriye ve Suriyeli Kürtlerin hamileri gibi davranacaklarını da için için biliyor olmalı.
Ama yine de "bir gece ansızın gelebilirim" demekten geri durmuyor.
Çünkü kendisinin bir benzerinin de Yunanistan'da iş başında olduğunun farkında.
O da oradan laf yetiştirecek çünkü onun da seçimi kapıya geldi dayandı.
O da Yunan halkının ihtiyaçlarına harcayabileceği kaynaklarını asla kullanamayacağı savaş uçaklarına, silahlara yatırma peşinde.
Böylece Yunanistan'ın yıllar sonra Türkiye'ye kafa tutmasını sağlayan kahraman lider rolüne soyunuyor.
Hatta bundan bir komplo teorisi bile üretebiliriz: Miçotakis ile Erdoğan anlaştılar, atışarak tansiyonu yükseltip, milliyetçi oyları cebe indirecekler!
Erdoğan'ın dış politikası, iç politikada yaratacağı destek için var.
Derdi Türkiye'nin uzun vadeli çıkarlarını gözetmek değil.
Çünkü Türkiye'de halkımızın önemli bölümünün de bu umurunda değil.
Erdoğan da biliyor ki kahramanlık gösterileri kısa vadede oya daha kolay dönüşüyor, çoğunluğumuzun uzun soluklu bir dış politika diye bir meselesi yok.
Muhalefetin de Erdoğan'ın dış politikadaki adımlarına fazla ses çıkaramıyor olmasının nedeni bu.
Onlar da en az Erdoğan kadar popülist çünkü.
Bu politika, Erdoğan yönetimine, beceriksizliklerini örtmek için ihtiyaç duyduğu illüzyonu sağlıyor.
Üst akıl ile dış güçler ile savaşan; Golyat'ı bir sapanla yere deviren Davut!
Erdoğan, diğer bütün otoriter liderler gibi biliyor ki halkınızı dış kaynaklı tehditlerin varlığına ikna edebilirseniz, içerideki ayrışmayı engeller, halkın yeniden arkanızda toplanmasını sağlayabilirsiniz.
Buna kitlelerin öfkesinin yer değiştirmesi deniliyor.
İşsizlikten, pahalılıktan, geleceğe ilişkin ümitlerini kaybetmekten iktidara öfkelenenler, bu tür gerilim dönemlerinde bu öfkelerini dışarıdaki düşmana yöneltirler.
Bu düşman "üst akıl" ya da "stokçular" gibi hayali de olabilir, Yunanistan, Suriye gibi somut da.
Freud, "insan kalabalıklarını tutkuyla bir araya getirmek daima mümkündür. Yeter ki onlara öfkelerini kusabilecekleri başka kalabalıklar gösterin" diye yazmıştı.
Seçim öncesi efelenmelerin nedenini burada arayın.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar; 9 Haziran 2022'de Ege'de yapılan 'Efes-2022 Birleşik Müşterek Fiili Atışlı Arazi Tatbikatı'nda
* * *
Kararsızlar AKP'ye dönerken
Metropoll'ün son araştırmasına göre kararsız seçmenlerin oranı azalmış, yüzde 22,6'dan yüzde 13,7'ye düşmüş.
Son araştırmalarda AKP'nin oyunda görülen artışın nedeninin de bu olduğu bildiriliyor.
Şaşırtıcı bir sonuç değil.
Kararsızların, AKP ve MHP'den oluşan iktidar bloğundan çıktığı ama bunun kesin bir kopuşa işaret etmediği zaten biliniyordu.
Bunu kalıcı bir kopuşa dönüştürecek şey muhalefetin performansı olurdu ki kitleleri heyecanlandıracak bir muhalif kampanyadan ya da Cumhurbaşkanı adayından söz edebilmek de mümkün değil.
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener geçenlerde adayın Ekim ayındaki toplantıdan sonra açıklanabileceğini söylemişti ancak öyle görünüyor ki Kılıçdaroğlu aynı kanıda değil.
Kılıçdaroğlu, daha yolun yarısında olduklarını söylüyor:
"Cumhurbaşkanı adayının yapacağı işlerin netleşmesi açısından da 6 lider bir araya gelip yapacağımız çalışmaları sonlandırmamız lazım bir anlamda. Daha henüz biz yolun ortasındayız."
Kılıçdaroğlu, adaylığının diğer liderler tarafından da desteklenmesi durumunda "görevden kaçmayacağını" da söylüyor.
Bu konuda benden bir öneri beklemediğini biliyorum elbette ama yine de söyleyeceğim: Kaçsın!
Bugüne kadar estiremediği rüzgârı, seçime az bir süre kala hiç estiremeyeceğini bugünden kendisine söyleyebilirim.
Altı benzemez partiyi bir masa etrafında toplamayı başararak çok önemli bir siyasi liderlik ortaya koydu.
Ama bu Cumhurbaşkanı seçilmeye yetmez.
Seçim ikinci tura kalırsa bir oy fazla alan seçilecek o durumda da kimin daha şanslı olduğu çok açık.
CHP'nin oylarında niye çarpıcı artışlar olmadığını bir an için düşünsün ve hem kendisine hem de Türkiye'ye yazık etmesin.
Böyle laf salatasıyla geçen her gün, muhalefetin ortak adayının kampanyasından eksiliyor, bana kızacaklar belki ama söylemek zorundayım.
Çizgi: Tan Oral
Mehmet Y. Yılmaz kimdir?
Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya’da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi’nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü’nden 1977 yılında mezun oldu
Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara’da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi’nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.
12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş’e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı
Askerlik görevini Kara Harp Okulu’nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları’nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları’nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu
1985 yılında Hürriyet’e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu’nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.
Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık’ın 1 Numara Yayıncılık’a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30’u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.
1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.
2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu’nun CEO’luğu görevini üstlendi.
2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018’den itibaren T24’te yazmaya başladı.
Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı”, “Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma”, “Aşktan Sonra Hayat Var Mı”, “Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür” isimli kitapları yayımlandı. “Aşk Herşeyi Affeder mi” isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı.
“Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci” olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.
|