Fırat Kalkanı adı verilen harekât sırasında hayatını kaybeden polis memurunun ailesine taziyeye giden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu şunu söyledi:
"Şehitliği keşke Allah bize nasip etse, benim duam odur. Şehidimizin ailesinin başı sağ olsun."
Bu habere eşlik eden fotoğrafta da Soylu iki ellerini açmış dua ediyor.
Bu gösteri sırasında gözlerinden iki damla da yaş süzüldü mü, süzülmedi mi diye haberi dikkatle okudum, belirtilmemiş.
Oysa kolayca başarabilirdi, o vakit çizmeye çalıştığı tablo daha etkili olurdu.
Soylu, kendisinin de bildiği gibi İçişleri Bakanı.
Polis kuvvetlerinin en yüksek amiri.
Yani şehitlik mertebesini bu kadar özlüyor ve bunun için dua ediyorsa yapması gereken aslında çok basit: Kamuflaj giysilerini çekecek, elinde silahı ile harekâta katılacak.
İşte o vakit bu konuda dua etmesinin bir anlamı olabilir.
Onlarca koruma görevlisi ve zırhlı araçlarla gidilen şehit taziyelerinde "keşke ben de şehit olsam" demek kolay tabii.
Şu anda yaptığı, piyango bileti almadığı halde piyangodan büyük ikramiye çıksın diye Allah'a yakaran adamın fıkrasına benziyor.
Piyango çıksın diye dua edebilirsin elbette ama önce bileti alman lazım!
Daha önce Cumhurbaşkanı da Tatvan'daki helikopter kazasının ardından 11 askerin cenaze töreninde böyle bir dua etmişti, hatırlıyor musunuz bilmiyorum.
"Hepimiz için mukadder olan bir gerçek var. Şehadet bunların en yücesi. Rabbim bizlere de bu makamı inşallah nasip eder."
Devleti yönetenlerin şehadeti böyle yüceltmelerinin ardında yatan şey aslına bakarsanız kendilerinin şehit olmasını ölesiye arzu etmeleri değildir.
Genç insanların bu şekilde ölümlerini normalleştirme ve toplumun bu ölümleri huzur içinde kabullenmesini sağlama çabasıdır.
Dinin, siyasete alet edilmesinin çok çirkin tezahüründen başka bir şey değil bu.
Bu kanı durdurmak için elinizden gelen, gelebilecek her şeyi yaptınız mı ki başkalarının çocuklarının ölümünü yüceltiyorsunuz?
Ve yeri gelmişken aklıma takılan bir soru:
Şehit cenazelerinden sonra çekilen fotoğraflarda, haber videolarında herkesin fakir olması takdir – i ilahi midir?
Yani Allah, bu dünyada gün yüzü görmeyenlerin çocuklarının şehit olmalarını sağlayarak hiç olmazsa öbür dünyada huzura ermelerini mi hedefliyor?
"Şehit" olanlar ile "etkisiz hale getirilenlerin" ailelerinin hep fakir olması bir tesadüf olabilir mi?
Şakirin Camii'nden kaldırılan bir şehit cenazesi niye hiç hatırlamıyorum acaba?
Süleyman Soylu, Fırat Kalkanı Harekâtı bölgesinde şehit olan özel harekat polisi 34 yaşındaki Mustafa Çalışgan'ın Tokat'taki ailesine başsağlığı ziyaretinde bulundu.
Altılı Masa, ittifaka mı dönüşüyor?
Altılı Masa'nın ikinci tur görüşmelerinin ardından masanın ortaklarının iş birliğini bir ileri adıma götüreceklerini öğrendik.
İş birliği seçim sonrası için bazı konularda ortak program oluşturmayı hedefleyen komisyonların kurulması ile sürecek.
Cumhurbaşkanlığı seçimini muhalefet kazanacak olursa, icraat bu komisyonların oluşturduğu programlar üzerinden yürüyecek.
Yani aslına bakarsanız bu bir tür koalisyon protokolü.
Oysa bildiğimiz kadarıyla Altılı Masa, bir seçim ittifakı değil.
Masa'nın CHP, İyi Parti ve DP dışındaki katılımcılarının geçmişteki açıklamalarından bunu öğrenmiştik.
Hatta SP, DEVA ve GP'nin kendi aralarında bir seçim ittifakı kurabilecekleri bile konuşulmuştu.
DEVA'nın kendi parti kimliğini muhafaza etmek amacıyla seçime tek başına girmesinin söz konusu olabileceğini de "solcu yazarlar" uydurmadı, bizzat partinin kendi yetkililerinden duyduk bunu.
Ortak bir programı hedefleyen komisyonların kurulması, Masa'nın bir ittifaka dönüştüğünü mü anlatıyor?
Yoksa bu ortaklık sadece Cumhurbaşkanı seçimini mi kapsıyor?
Yakın zamana kadar "ittifaka dahil değiliz" diyenlerin bu konuda kamuoyunu aydınlatmalarında yarar var.
Masa'nın ittifak dışındaki ortakları TBMM seçimine kendi listeleri ve programları ile girecekler ise bir kafa karışıklığından söz edebiliriz gibi geliyor bana.
"Cumhurbaşkanı adayını ortak belirleyeceğiz" dedikten sonra, hukuk, yargı, kamu yönetimi, şeffaflık, denetim ve yolsuzlukla mücadele, ekonomi, finans ve istihdam, sektörel ve bölgesel konular, bilim ve teknoloji, eğitim ve öğretim, sosyal politikalar, dış politika, güvenlik, savunma başlıklarında 6 partiyi ortak politikalar altında buluşturmak üzere komisyonlar kurup, sonra da "kendi programımla ve listemle seçime gireceğim" demek nasıl mümkün olacak?
Onun için ikinci turun ilk görüşmesinin ardından en önemli gelişmenin bu olduğunu söyleyebilirim: Altılı Masa, bir seçim ittifakına dönüşüyor!
O vakit önerim kendilerine yeni bir de isim bulmaları.
"Altılı Masa" diye bir ittifak adı olmaz, olsa da millete bir şey ifade etmez çünkü.
Altılı masayı oluşturan 6 siyasi parti ikinci turun ilk toplantısı için 2 Ekim'de CHP Genel Merkezi’nde bir araya geldi.
Mehmet Y. Yılmaz kimdir?
Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu
Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.
12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı
Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu
1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.
Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.
1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.
2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.
2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.
Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı.
"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.
|