18 Temmuz 2022

15 Temmuz’un siyasi ayağı nereye basıyor?

Bu tür kanun tekliflerinde tekrarlanan imzalar kimlere aittir, buna bir bakmak “siyasi ayak” konusunda da fikir verebilir. Bazı isimlerin tekrarlanıyor olması bir tesadüf olabilir mi?

“Örgüt kanuni düzenlemeleri siyasi otoriteye yaptırabilmiştir.”

Bu cümle, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 15 Temmuz darbe girişiminin sonrasında Genelkurmay Karargâhı ile ilgili olarak başlattığı soruşturma sonunda yazdığı iddianamede yer alıyor.

Savcılık, bu işlerin “FETÖ ile mücadelede milat” olarak kabul edilen 17 – 25 Aralık 2013 tarihinden sonra gerçekleştirildiğine de dikkat çekiyor.

İddianamede yazılanlara göre “örgüt, TSK komuta kademesini en kısa sürede ele geçirmek maksadıyla generalliğe terfi için albaylıkta bekleme süresini 4 yıla indirip, henüz sırası gelmeyen mensuplarını da terfi sırasına dâhil etmiştir.”

Savcılığın “karargâh” iddianamesine göre, FETÖ’nün AKP iktidarını yönlendirdiği kanun değişikliklerinin amaçları şöyle özetlenebilir:

1 – Kendisine bağlı olmayan generalleri TSK dışına çıkarmak.

2 – Kendisine bağlı subayların en az olduğu 1988 ve öncesindeki yıllarda mezun olan albayları topluca emekli etmek. 3 – Kendisine bağlı albayları bir an önce general yaparak ordu üst kademesini ele geçirmek.

TBMM, 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında tarihinde ilk kez bombalandı; Adalet Bakanı Bekir Bozdağ savaş uçaklarının vurduğu bölümlerden birinin önünde...

Şimdi FETÖ örgütünün bu işi adım adım nasıl gerçekleştirdiğini hatırlayalım:

1 – 9 Mayıs 2012: TBMM’de AKP’liler tarafından verilen bir kanun teklifi ile, askeri personelin 15 yıllık mecburi hizmet süresi 10 yıla indirildi.

Fetullahçı çete, böylece kendi mensubu olmayan subayların ordudan ayrılmasını kolaylaştırmayı hedeflemişti, başarılı da oldu.

2 – 11 Şubat 2014: Kanun’da bir değişiklik daha yapıldı. Tarihe dikkatinizi çekerim: FETÖ ile mücadelede “milat” kabul edilen tarihten iki ay sonra!

Bu kez yapılan değişiklik, Silahlı Kuvvetlerdeki terfilerin 1 yıl öne çekilmesini hedefliyordu.

Böylece Fetullahçı çete mensubu 4 yıllık albaylar ve 3 yıllık generaller Yüksek Askeri Şura’da görüşülecek terfi listesine eklendiler.

Fetullahçı olmayan albay ve generaller emekli edilirlerken 4 yıllık albaylar ve 3 yıllık generaller terfi ettiler.

Nitekim, 2014’teki YAŞ’ta 10 albay bir yıl erken terfi ederek general olmuş ve hepsi de darbe girişimine katılmış. Bunlar arasında Özel Kuvvetler Komutanlığı’nı basan Semih Terzi ile Marmaris baskınına katılan Gökhan Şahin Sönmezateş de bulunuyor. 3 – 12 Nisan 2014 (Milattan 4 ay Sonra): Subay Sicil Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle, irticai faaliyetler nedeniyle ordudan ihraçlar engellendi.

4 – 30 Aralık 2015 (Milattan 2 yıl sonra): Kanunda yapılan değişiklikle albaylıktan generalliğe terfi için bekleme süresi 4 yıla indirildi. Böylece Fetullahçı çete mensubu albayların daha kısa sürede general olması hedeflenmişti.

5 – 23 Haziran 2016 (Milattan 3,5 yıl Sonra): TSK Personel Kanunu’nda AKP’lilerin teklifi ve oylarıyla yapılan değişiklik, orduda hizmet süresini 28 yıla indirdi.

Böylece 1988 ve önceki yıllarda harp; okullarından mezun olan subayların topluca emekliliğinin yolu açıldı.

1988 öncesi, ordudaki Fetullahçı örgütlenmenin en düşük olduğu dönemdi.

Kanun, TBMM Genel Kurulu’nda kanunun görüşülmesi sürerken AKP’lilerin verdiği önergeyle kanunun yayınlandığı anda yürürlüğe girmesi de sağlandı.

Böylece Fetullahçı olmayanların emekli edilerek tasfiyesi hızlandırılmış oldu.

Bütün bunlar “başkanlık sistemine” geçilmeden önce gerçekleştiği için sürecin nasıl işlediğini de bilebiliyoruz.

Bu değişiklik teklifleri Millî Savunma Bakanlığı’nda (MSB) hazırlanmış olmalı.

Orada hazırlandığı için de Genelkurmay Başkanlığı ile kuvvet komutanlıklarının görüşlerinin de alındığını varsaymalıyız.

Sonra bu değişiklik teklifleri MSB tarafından hükümete getirilmiş olmalı. Ardından da bazı AKP’li milletvekillerinin imzalarıyla kanun teklifi halinde TBMM Başkanlığı’na verilmeli. Sonrası komisyon ve genel kurul görüşmeleriyle tekliflerin kanunlaşması.

Söz konusu değişikliklerin MSB teklifi haline gelmesi sırasında bakanı bu işe ikna edenler kimlerdi?

Bugünkü bakan, önce İkinci Başkan olarak, sonra da Kara Kuvvetleri Komutanı olarak bu süreçlerin içinde yer almış olmalı.

Kara Kuvvetleri Komutanı olarak bu teklifleri kimin verdiğini, kimin kimi ikna ettiğini çok iyi biliyor olmalı.

Kara Kuvvetleri Komutanı olarak bu değişiklikleri de onaylamış olmalı.

O gün hangi saik ile hareket ederek bu değişikliklere yol verdiğini açıklar mı acaba?

Bütün bu kanun tekliflerinin altında AKP milletvekillerinin imzası vardı.

Bu tür kanun tekliflerinde tekrarlanan imzalar kimlere aittir, buna bir bakmak “siyasi ayak” konusunda da fikir verebilir.

Bazı isimlerin tekrarlanıyor olması bir tesadüf olabilir mi?

Öte yandan zamanın AKP Grup Başkan Vekilleri, o tarihte bu kanunlardaki değişikliklere neden gerek görüldüğünü açıklayabilirler mi?

Örgüt, “milat” kabul edilen 17 – 25 Aralık 2013’ten sonra bile bu değişiklikleri hangi ilişkilerini kullanarak gerçekleştirebildi?

15 Temmuz darbe girişiminin altıncı yılını geride bırakırken, “siyasi ayak” konusunda en küçük bir gelişme bile olmaması kimsenin dikkatini çekmiyor mu?

Erdoğan yönetimi, akla gelebilecek her alanda ince ince örgütlenen bir suç organizasyonunun, siyasette örgütlenmeyi ihmal ettiğine inanmamızı mı istiyor?

Türkleri bu kadar saf zannetmek biraz ayıp olmuyor mu?

Mehmet Y. Yılmaz kimdir? 

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya’da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi Denizli Lisesi’nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü’nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara’da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi’nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş’e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu’nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları’nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları’nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet’e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu’nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık’ın 1 Numara Yayıncılık’a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30’u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu’nun CEO’luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018’den itibaren T24’te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı”, “Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma”, “Aşktan Sonra Hayat Var Mı”, “Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür” isimli kitapları yayımlandı. “Aşk Herşeyi Affeder mi” isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

“Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci” olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Adalet Bakanı, Hukuk’ta okuduğunu unutmuş

Adalet Bakanı kanunların geriye doğru yürümeyeceğini de fakültenin daha 1. sınıfında öğrenmiş olmalıydı

Yenisi yapılana kadar eskisini uygulasak?

Cumhurbaşkanı madem özgürlüklerin kullanımı konusunda hassas, kendi talimatıyla hapiste tutulan bu insanları salıverse, daha inandırıcı olurdu

İktidar için cinayete göz yumuyor

Erdoğan rejimi, yargı konusunda geçmişte Fetullahçılara yakasını kaptırmıştı, sonucunu hep birlikte izlemiştik. Bu yeni filmde Erdoğan başrolü kiminle paylaştığının farkında mı?