26 Kasım 2022

Kızlar komik erkekleri sever

Evet arkadaşlar, o meslekti, yok bu meslekti yalan, gerçek olan bir tek şey var. Kadınların ezici çoğunluğu eğlenceli erkeklerden hoşlanır. Aileler oğlan çocukları okusun, iyi insan olsun istiyor ama uyarıyorum, bu tek başına yeterli değil...

"Teke zortlatması" diye bir şey duydunuz mu, bilmiyorum. Duymadıysanız üzülmeyin, gazeteniz Oksijen bu konuda da hizmetinizde! Olay, cennet vatanımızın "Teke Yarımadası" adı verilen bölgesinde geçiyor.

Antalya Körfezi ile Fethiye Körfezi arasında Akdeniz'e bir teke boynuzu gibi uzanan bu yarımada eski çağlarda Likya olarak da bilinirdi ki parlamenter demokrasi tarihinin de başladığı yerdir.

Makiliktir, verimli yaylaları, yüksek dağları ile muazzam bir coğrafyadır, dağlardan Akdeniz'in göz alıcı lacivertini seyretmeye doyamazsınız ki ölmeden görülmesi gereken yerler arasına yazabilirsiniz.

Bu cennet parçası konar-göçer Yörük kabilelerinin bölgesidir, hayvancılıkla geçinirler, daha çok keçi beslerler.

Sürülere teke katımı sırasında, tekelerin çiftleşme öncesi gözlerine kestirdikleri keçilere karşı böbürlenir gibi hareket ettikleri ve tuhaf sesler çıkardıkları vakidir ki bundan esinlenilerek oynanan halk oyununun adı da işte buradan gelir: Teke zortlatması. (Teke, keçi türünün erkeğidir, söylememe gerek var mıydı, bilemedim.) Bölge halkı eğlenceyi sever, bağlamayı çıplak elle çalmak makbuldür, tezene kullanana da rastlanır. İşte bu türkülerden biri "Yayla Yolları" adını taşır. Muzaffer Sarısözen'in, Ahmet Yamacı'dan derlediği bir türkü. Teke yöremizden bir genç kız, nasıl bir eş istediğini anlatıyor:

"Ben varmam inekliye/Yoğurdu sinekliye/Allah nasip eylesin/Omuzu tüfekliye.
Yayla yollarında biten naneler/İnce belli kız doğurmuş anneler.
Ben varmam oralıya/Orada duralaya/Allah nasip eylesin/Davullu zurnalıya."

Hanım kızımızın "inekli" dediği kişi "köylü". "Yoğurdu sinekli" dediği Yörük. "Omuzu tüfekli" dediği jandarma. Bununla da yetinmiyor, "davullu zurnalı" istiyor ki bu beyimizin cebinde bir miktar da para bulunsun anlamına geliyor.

'Omuzu tüfekli' farklı

Bu türküyü severim, dinlerseniz siz de seveceksiniz, Kıraç da rock versiyonunu söylüyor. Ama her sevdiğim şarkı ile ilgili yazı yazmadığım da bir gerçek.

Türkünün aklıma gelmesine Power FM'de Geveze'nin dinleyicilerle yaptığı gevezelikler neden oldu. Bu vesileyle Power FM'in 30'uncu yaşını da kutlayayım. Kurucusu Cem Hakko'nun hakkını vereyim, Meltem Cumbul'dan başlayarak Cem Ceminay'a, Bay J'ye, elbette Geveze'ye, Mehmet Ali'ye, Funky'ye, Burçin'e ve emeği geçenlere kulaklarımda 30 yıldır bıraktıkları hoş iz için de teşekkürlerimi ileteyim.

Geçen günkü programda "en çapkın meslekler hangileri" konulu, özlü bir gevezelik vardı. Cümlenin sonu "oksimoron" oldu, farkındayım! İzleyiciler pazarlamacıları, spor hocalarını ve üniformalıları ilk sıralara yerleştirdiler. Belli ki "omuzu tüfekli", Teke bölgesi dışında da iş yapıyor!

Biraz tuhafıma gittiğini söylemeliyim. Bu konuda bilimsel bir çalışma var, övünmek gibi olmasın ama gazetecilerin durumu, pazarlamacılardan da spor hocalarından da uzak ara iyi çıkıyor.

'Avcı' İtalyanlar

İnanmayan Pennsylvania Üniversitesi'nden Satoshi Kanazawa ile Cornell Üniversitesi'nden Mary Still'in yaptıkları ve daha önce bu sayfada size sözünü ettiğim araştırmaya bakabilir.

Aktüel'i yayımlarken tanıştığım ve ardından Posta ve Radikal'de haber müdürü olarak kahrımı çeken rahmetli Reha Mağden şöyle derdi: "Yatak gıcırtısına en çabuk dönüşen ses, kadın kahkahasıdır."

Evet arkadaşlar, o meslekti, yok bu meslekti yalan, gerçek olan bir tek şey var: Girls just want to have fun! Kızlar eğlenceli erkekleri severler! Bakın Cem Yılmaz'a, Ata Demirer'e...

Cyndi Lauper'ın bu şahane şarkısı gelecek eylül 40 yaşını doldurmuş olacak. Şarkıyı dinlemeye başladığımda demek ki ne kadar gençmişim.

İtalya'da yayımlanan Il Messaggero gazetesinin yaptığı ulusal bir araştırma, İtalyan erkeklerinin yüzde 60'ının "bir kadını baştan çıkarmayı" hayattan alınabilecek en büyük keyif olarak gördüklerini ortaya koymuş.

Araştırmaya göre İtalyan erkekleri vakitlerinin ve kazandıklarının çok önemli bir bölümünü bu "avcılık" işine ayırıyorlarmış.

Birçok İtalyan erkeği bir kadını baştan çıkarmanın, o kadınla yatmaktan dahi daha önemli olduğunu düşünüyormuş.

Aynı araştırma Türkiye'de yapılsaydı sanırım yüzlerimizi utanç içinde okuduğumuz gazetenin arkasına saklamak zorunda kalırdık.

Kadın okuyucular, erkekler arasında kurulmuş WhatsApp gruplarında dolaşan esprileri iyi ki görmüyorlar. Kızım küçükken dikkatimi çekmişti, bale kursunda bir tek erkek çocuk yoktu. Piyano öğretmeninin yıl sonunda düzenlediği minik konserlerde de sahneye çıkanların yüzde 90'ı kız çocuklardı. Buna karşılık kızımın sınıfındaki erkek çocukların basketbol, futbol hatta judo kursuna bile gittiklerini biliyorum. Aileler erkek çocuklarını basketbola, futbola göndermeyi uygun buluyorlardı ama aynı şekilde bir tür spor sayılabilecek ve üstelik çocuğun estetik duygularını, müzik zevkini geliştirebilecek baleyi tercih etmiyorlardı. Erkek çocuklar küçüklükten itibaren ilerideki hayatlarına böyle hazırlanıyorlar: İtiş kakış, kazanmaktan başka bir şey düşünmemek, fiziksel üstünlük.

Kadınlar eşlerinin işten başka bir şey düşünmemesinden, ince duyarlılıklardan yoksun olmasından şikâyet ediyorlar ama sıra kendi erkek çocuklarını eğitmeye gelince, kocalarının küçük bir kopyasını yaşama hazırlamaktan başka bir şey yapmıyorlar.

Oysa kadınların ezici çoğunluğu her şeyden önce eğlenceli erkeklerden hoşlanırlar. Onları güldüren, eğlendiren, havai, uçuk konulardan söz eden, başlarını döndüren erkekleri tercih ederler.

Bunu kendi hayatında bir 'dram' olarak yaşayan erkeklerin en ünlüsü Napoleon Bonaparte'tır. Gençliğinde çok yakışıklı olduğunu biliyoruz. Kendisine çevik bir hava veren ince vücut yapısı, birçok sanatçıya ilham kaynağı olan bedensel oranları ile böyle tanımlanmayı hak ediyordu. Tabii imparator olunca kimse göbeğe falan da aldırmıyor. Göbeksiz imparator, kedisiz ya da martısız Instagram hesabına benzer çünkü.

Fiziksel olarak bu kadar çekici, bütün Avrupa'yı titreten gücü, miktarı ölçülemeyecek serveti, Napoleon'a kadınlarla ilişkisinde bir şey kazandırmadı. Yaşadığı dönemde hiçbir kadının ona âşık olmadığı tarihi bir gerçek.

Hepimizin tanıdığı Josephine bile bu kudretli ve zengin adamın ayağının altına serdiği mücevherleri, ülkeleri, iktidar olanaklarını önüne çıkan ilk erkek dansçıyla tepivermişti. "Il est drôle, ce Bonaparte!" (Çok garip biri bu Bonaparte) sözü Josephine'e aittir.

Hanımlar, beyler! Erkek çocuklarınıza hayatta işten daha önemli olan başka şeyler olduğunu da öğretmelisiniz. İleride karşılaşacakları kadınların hiçbirinin bin lot bilmem ne hissesinin öyküsünü dinlemek istemeyeceğini, yaşayacağı hayal kırıklıklarıyla öğrenmesin diye. Tabii böyle bir kadına rastlarsa oradan hemen kaçmasını da öğütlemelisiniz. O cadının gözü sizin minicik yavrunuzda değil, lot lot hisse senetlerindedir.

Bizde önce ciddiyet!

Acaba İtalyan erkeklerinin bütün dünyada kadın fantezilerinin bir numaralı objesi olmalarının nedeni küçükken şarkı söylemeyi, gitar çalmayı, kadınlar için küçük sürprizler hazırlamayı öğrenmiş olmaları mı?

Bizim ülkemiz "ağır ol da molla desinler" ülkesidir. O yüzden ciddi insanlar olduk, hem kendi canımızı sıktık hem de birlikte olduğumuz kadınların sıkıntıdan patlamasına neden olduk.

Müzikli eğlence yerlerinde hep dikkat ederim: Erkekler kasıntı bir şekilde otururlar, kadınlar da oturdukları yerde kıpraşırlarken elleri havada dans ediyormuş gibi kıvırıp dururlar. İşte öyle bir yerde dans eden bir erkek görürseniz bilin ki turnayı gözünden vuracak olan odur.

Bizler "karizma" denen şeyi "ciddiyet" zannediyoruz. Aileler oğlan çocukları okusunlar, iyi insan olsunlar istiyorlar ama uyarıyorum, bu tek başına yeterli bir şey değil.

Çünkü arkadaşlar şunu söylemeliyim ki sıradan bir erkeğin en temel sorunu hayatının sonuna kadar sıkılmak, birlikte olduğu kadını da sıkıntıdan depresyona sokmaktır. Reçetesiz antidepresanların bu kadar çok satılmasının sorumlusu başka kim olabilir ki?

Öte yandan "komik" olmanın tek avantajı kızlarla eğlenmek değildir. Her kız eninde sonunda evlenme fikrine kendisini kaptırır ve bu durumda akıllarına komik olmayan çocuklar gelir. Çünkü evlilik ciddi bir kurumdur! Evlilikte sululuğa yer yoktur ve evlilik uslu çocukların bu dünyada çekecekleri bir cezadır. Zaten birisiyle evlenmeyi başaran kadınlar da bu yüzden ömürlerinin geri kalan bölümünü sıkılarak geçirirler!

Mehmet Y. Yılmaz'ın bu yazısı, Oksijen gazetesinden alındı.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Aramakla bulunmaz ama bulanlar da arayanlardı

Kendimizi insan türünün en mükemmel örneklerinden biri gibi görmeye şartlandırıldığımız için, bu mükemmelliğe uyacak bir insan arayışı içine giriyoruz. Ama insan türü içinde öyle bir örnek bulabilmemiz mümkün değil...

Adana'ya gidek mi kebabından yiyek mi?

Üniversiteyi bitirdikten sonra bir süre yaşadığım Adana hayatıma o tarihte girdi ve bir daha hiç çıkmadı... Kuşkusuz ki cennet vatanımızın birçok güzel köşesi var. Ama şunu söylemeliyim ki Adana farklıdır...

Güzelliğin on para etmez!

Kendisini aşağıya çekmeye çalışanlara karşı geçmişte güzelliğini saklamak zorunda kaldığını söyleyen Nurgül Yeşilçay, aslında erkeklerin bilinçli taktiğine işaret ediyor: Kadın kendisini yetersiz hissetsin ve gözü benden başkasını görmesin