01 Haziran 2019

Güzelliğin on para etmez, bu bendeki aşk olmasa

Benim için önemli olan “anlatımcı çekicilik” diye tarif ettiğim şeydir

Cennet vatanımızda yaşayan kadınların yüzde 91’inin kendilerini “güzel” bulduğunu biliyor muydunuz?

Ben biliyordum ama kendime sakladım!

Yani bununla ilgili haberin kupürü bir yıldır tabletimin bir köşesinde kalakalmış, dün fark ettim.

Bu bilgi Amsterdam’da düzenlenen bir Güzellik Zirvesi’nde açıklanan araştırmaya dayanıyor.

Her ülkeden bin kadının katıldığı bu araştırma 11 ülkede yapılmış.

Ve maalesef Türk kadınları ikinci sırada. Hindistan’da yaşayan her yüz kadından 96’sı kendisini güzel buluyor çünkü.

Hindistan ve Türkiye’de yaşayan kadınlardaki bu özgüven patlamasına karşın Fransızların yüzde 39’u, İngilizlerin ise yüzde 29’u kendilerini güzel buluyorlar” desem, şaşırır mısınız?

Ortaya çıkıyor ki Türk ve Hint kadınlarının kendilerini güzel bulmalarında en önemli etken anneleri, ikinci etken kocaları / sevgilileri!

“Fransız erkekleri gibisi yok canım” diye Türk erkeklerine burun kıvıranlar, buyurun bunu yorumlayın bakalım!

Bilinen en eski erkek numarasıdır bu: Kadına, kendisinin yetersiz olduğunu hissettirirsen, onu istediğin gibi avucunda tutabilirsin!

Fransız erkekleri demek ki bunu acımasızca yapıyorlar.

Türk kadınlarının yüzde 17’si güzel görünme baskısı yaşadıklarını söylüyorlar. Bu oranın dünya ortalaması yüzde 13.

Ama emin olun ki bu hiçbir şey sayılmaz. Lübnanlı kadınlar neler çekiyor, bir bilseniz.

Lübnanlı kadınların üçte birinin güzel görünmek için estetik operasyon geçirdiğini duymuş muydunuz?

Bunun bir nedeni uzun süren iç savaş nedeniyle azalan erkek nüfusunun kadınlar arasında yarattığı bir rekabet ise diğer nedeni de “güzel” olmayan kadınların iş bulmak konusunda ciddi sorunlar yaşaması.

Rahmetli anneannem, bebekken Yasemin’i “akıllı kızım” diye sever, bana da onu tembihlerdi.

“Güzel kızım diye seversen güzel olmayı bir matah zanneder” derdi.

Bir de Temel fıkrası var, artık bunu da duymadım demeyin: Güzellik gelip geçici olduğu için aptal olmayı dileyen Temel!

Peki “güzel kadın” deyince gözünüzde canlanan şey nedir?

Şu hayatta öğrendiğim şeylerden biri de bu zaten: Ne kadar insan var ise o kadar “güzel” tanımı var.

***

Erkeklerin ilgisi, her zaman plastik olarak en güzel kadına yönelik değildir.

Güzellik hiçbir zaman mutlak bir tarife sahip olmadı.

Tarihsel dönemlere göre, toplumlara göre değişti, farklılıklar gösterdi.

Hatta her bir birey için bile!

Bakın Barbey d’Aurvilly ne yazmış:

“Ama evet, evet Lea’m benim, sen güzelsin. Sen yaratılmışların en güzelisin. Ben seni kimselere vermem, seni, o morarmış gözlerini, o solgun tenini, o hasta bedenini, ben seni göklerin meleklerinin güzelliğine bile değişmem.”

Nasıl ama?

Seven göz işte böyledir arkadaşlar. Güzelliğin tarifini her zaman ondan almanızı öneririm.

***

Ortega y Gasset, bu tür plastik güzelliğin kadını bir tür sanat eserine dönüştürdüğünü ve kendini yalıtlayarak erkeklerle arasında bir mesafe oluşturduğunu da iddia ediyor.

“Aşkın öncü görevini üstlenen yakınlaşma arzusu salt bu beğeninin getirdiği uzaklık nedeniyle olanaksızlaşmış olur” diyor. Bilmiyorum şimdiki gençler için de aynı şey geçerli midir ama bizim zamanımızda en yalnız kız, her zaman okulun en güzel kızı olurdu, ona yaklaşmaya çekinilirdi, “Beni beğenmez” diye. Gasset’in tarif ettiği böyle bir durum olmalı.

Bugünkü aklım olsa Nuray’a hemen ilanı aşk ederdim anlamına geliyor bu ama ne yazık ki “bugünkü aklım başıma” 48 yıl gecikerek geldi!

***

Plastik güzelliği günümüzde medya tarif eder. Tarif eder ve yeniden üretir.

Yüzdeki altın orandan tutun da bacak boyunun gövdeye oranına, göğüs / bel / kalça oranlarına kadar matematiksel açıklamalarını da bulabiliriz, yapabiliriz.

Ama bundan bizim için “mükemmel bir güzel kadın” çıkar mı, bu çıkan kadın herkeste aynı duyguyu yaratır mı? Film oyuncularından, mankenlerden, güzellik kraliçelerinden söz etmiyorum. Onlar zaten bize güzel olarak sunuluyorlar.

Tanışmadığımız, oturup konuşmadığımız için de onları güzel bulmaya devam ediyoruz. Bütün mesele onlarla tanıştıktan sonra da aynı şekilde düşünüp düşünemeyeceğimiz ile ilgilidir.

Burada belirli bir erkeğin güzel bulduğu kadından söz ediyorum.

Mehmet için “mükemmel güzellikte” olan bir kadın, Ertuğrul’a hiçbir şey ifade etmeyebiliyor.

Leyla ve Mecnun’u hatırlayalım:

“Âşık olup uğruna çöllere düştüğün, geceler boyu ıstırap çektiğin Leyla, bu yüzüne bakılamayacak kadar çirkin, topal ve ağzı çarpık kadın mıydı?” diye soran Emir’e, Mecnun, “Siz bir de onu benim gözlerimle görseniz” diye yanıt vermişti. Onun gibi bir durumdan söz ediyorum.

Yeri geldi, söyleyeyim: Başlıktaki söz Aşık Veysel’e ait.

***

Toprağı bol olsun Alfred Hitchcock ile ortak bir yönüm olduğunu öğrendiğimde ne kadar mutlu olmuştum, bilemezsiniz.

Atilla Dorsay’ın 100 Yönetmen’ini okurken keşfetmiştim bunu. Büyük üstat ‘soğuk sarışınları’ beğeniyordu.

Tipik bir İngiliz kadını tarif ediyordu kendisiyle yapılmış söyleşide:

Dışardan bakıldığında bir buz dağını andıran, muhafazakâr görünümlü ama bir taksinin arka koltuğuna oturduğunda da insanın üzerine atlayan ateş gibi bir sarışın! 

Grace Kelly, Kim Novak, Doris Day gibi yıldızlar hep bu özellikleri sayesinde onun ölümsüz yapıtlarının kahramanları olma hakkını kazanmışlardı. Kadın oyuncuların kusursuz güzeller arasından seçildiği dönemler artık geride kaldı.

Örneğin Julia Roberts: Hatları tek tek incelendiğinde ‘çirkin’ bile sayılabilecek bir kadın. ‘Çarık ağızlı’, koca kulaklı. Hele “diz kapakları” korkunç, cadı gibi adeta! Bacakları bir çift çırpı gibi.

Ama yine de Julia Roberts’a çirkin diyebilir misiniz, Allah taş eder vallahi!

“Peki sen kimi beğenirsin huysuz adam” diye soracak olursanız, plastik güzeller ile işim olmaz!

Kalender bir insanım bu konuda: Gwyneth Paltrow, Charlize Theron, sarışın olmasa da Nathalie Portman, o acayip estetik ameliyatları olmadan önce Nicole Kidman.

Dedim ya ben güzelliğe önem vermem!

Benim için önemli olan “anlatımcı çekicilik” diye tarif ettiğim şeydir.

Umberto Eco, Milano derslerinden birinde “güzellik tanımı” yapması istendiğinde, Augistinus’un “zaman” ile ilgili sözlerini tekrarlıyor:

“Kimse sormazsa yanıtı biliyorum. Birisi sorar da açıklamaya kalkışırsam bilemiyorum.”

Bana da sormayın lütfen, “bu anlatımcı çekicilik dediğin şey nedir” diye! Yanıtı biliyorum ama açıklamam çok zor.

***

Mutlu Bayramlar

İzninizle bayram tatili süresince yazmayacağım.

Ramazan / Şeker / Fıtr bayramınız kutlu / mübarek olsun!

Buradan size şeker ikram edemiyorum ama bir şarkıyı birlikte söyleyebiliriz:

Bir tür “her şey güzel olacak abi” şarkısı Jimmy Cliff’den geliyor:

“I can see clearly now!”

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bir efsanenin sonu

Bu seçimin bize gösterdikleri arasında en önemlisi Erdoğan'ın artık psikolojik üstünlüğünü kaybetmiş olması. "Her seçimi kazanır, Kurum'u aday gösterse bile kazanır" efsanesi yıkıldı, artık Erdoğan'ın öyle bir gücü yok

Aynı anda kaç kişiye âşık olabilirsiniz?

Poliamoride bireyler, birden çok sevgiliye sahip oluyorlar ve söz konusu ilişkiye dâhil olan herkes bu durumu biliyor ve bilmekle de kalmıyor, onaylıyor. Dürüst ve açık bir durum var, kimse kimseden bir şey saklamıyor...

O senin neyin olur derlerse

Kadınlarla erkekler arasında 'adı konulmamış' ilişki diye de bir şey varmış, daha çok Z kuşağında görülüyormuş. Benim kuşağımı hangi harfle tanımlıyorlar bilmiyorum ama bizim ilişkilerimizin her aşamasının bir adı da var sanı da!