Hayatın doğası gereği her ülkede iktidara destek veren medya da vardır, muhalif olanlar da. Bizde de var, eskiden de vardı. Bu dönem iktidarı seven medyanın sayısı arttı. Hatta sevenler doğurdu; içlerinden aşırı sevenler çıktı.
Aşırı sevenler için haberin hiçbir önemi yok. Kim ne demiş ne olmuş ne bitmiş umurlarında değil.
Aslında okur da umurlarında değil, kendilerini izleyenler de, dinleyenler de.
Onlar, iktidarın hoşuna giden yayın yapmayı vazife olarak görüyorlar.
Onların gazetelerini okuyan, televizyonlarını izleyen, yorumcularını dinleyen; Türkiye her alanda uçuyor, Amerika'sından Fransa'sına, Almanya'sından Rusya'sına kadar dünya bizi hayranlıkla izliyor, Ülkelerin devlet veya hükümet başkanları bizim Cumhurbaşkanı'nın ağzına bakıyor zanneder.
Cumhurbaşkanı bazen onlara ders veriyor.
Bazen nasihat ediyor.
Bazen fırçalıyor.
Onlar da bir dediğini iki etmemeye dikkat ediyorlar.
Yayınlar bu minvalde.
Şimdi gelin, Londra'da yapılan NATO zirvesine iktidarı aşırı seven medyanın gözünden bakalım.
Cumhurbaşkanı zirveye gitmeden önce sert demeç verdi. Dedi ki; "Bizim terör örgütü olarak telakki ettiğimiz ve kendileriyle terör mücadelesi verdiklerimizi, bizim NATO'daki dostlarımız eğer terör örgütü olarak kabul etmezse, kusura bakmasınlar, orada atılacak her türlü adımın karşısında oluruz."
Yani Polonya ve Baltık ülkelerini kapsayan planı geçit vermeyiz.
Anında manşetler atıldı, yorumlar yapıldı.
Resti çektik.
Terör örgütü diyene kadar veto.
Bloke ederiz.
Ankara'nın tavrı net.
Zirve yapıldı, 70. Yıl deklarasyonu yayınlandı. Terörle mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceği belirtilerek; "Terörizm bütün türleri ve tezahürleriyle hepimiz için tehdit oluşturmaya devam ediyor" ifadesine yer verildi.
O kadar. YPG konusuna girilmedi, masaya bile gelmedi. NATO Genel Sekreteri YPG'nin konuşulmadığını söyledi. Teknik formülle eski kazanımlar korununca Ankara, Baltık planı üzerindeki blokajı kaldırdı.
Zaten kaldıracaktı.
Yani Sabah gazetesinin başyazarının ifadesiyle; "NATO Zirvesi'nde sıfıra sıfır elde var, sıfır sonuç elde edildi."
Ankara için önemli olan YPG'nin terör örgütü olarak kayıtlara geçmesiydi, olmadı, başarılamadı. Başta ABD olmak üzere birçok ülke kabul etmedi.
Kısaca, NATO toplantısından önceki durum değişmedi.
İktidarı çok seven yayın organları bu sıfır sonuç durumunu büyük bir başarı olarak pazarladı.
Öncelikle ekranlara çıkan yorumcular ağız birliği etmişçesine diplomatik başarı olduğunu vurguladılar.
Başarı neymiş?
Kriz çıkmamasıymış!.. Baltık planını onaylayarak NATO'nun birlik içinde kalmasına katkı sağlamışız!..
Bir yayın organı, "İstediğimizi aldık" demiş.
Ne istedik? Ne aldık?
Bir başkası, "PYD/YPG terör listesine alınıyor" manşetini atmış.
Böyle bir şey yok. Zaten haberin sonu 'alınacağı iddia ediliyor' diye bitiyor!..
Kim iddia ediyor?
Gelelim son duruma; ABD ve Avrupa YPG'yi terör örgütü olarak kabul ediyor mu?
Hayır, IŞİD'le mücadele eden örgüt olarak görüyor. ABD desteğini ve işbirliğini sürdüreceğini söylüyor. Zaten ellerindeki silahlar ABD'nin verdiği silahlar.
Haa denilecek ki; 'terör türleri ve tezahürleri tehdit oluşturmaya devam ediyor' ifadesi önemli bir adım.
Değil. YPG'yi kastetmiyorlar. Adamlar, terör örgütü görmüyor ki türleri ve tezahürlerinin içine alsın!..
Bu açıdan bakarsak; Ankara NATO zirvesinden eli boş döndü.
Peki, zirve öncesi koparılan fırtınadan geriye ne kaldı?
Medyanın bir acayip hali kaldı.