07 Ağustos 2022

Yeni dünya düzeninin ikinci savaş alanı: Tayvan

Tarih ironilerle dolu. Bir diktatör olarak anılan Çan Kay Şek'in mirasından Asya'nın en düzgün demokrasilerinden biri; zengin ve yoksulu eşitleyeceğini iddia eden bir halk liderinin mirasından en baskıcı rejimlerden biri doğdu

Rusya'nın Ukrayna'ya girmesiyle hissedilen İkinci Soğuk Savaş sonrası Pekin'in, Tayvan'a benzer bir harekât başlatacağı endişesi çok yaygın.

Bağımsız bir ülke olmasına, Tayvanlı kimliğinin meşruluğuna ve refah devleti kurmasına rağmen Tayvan'ın uluslararası statüsü muğlak.

Ülke, kuruluşunun üstünden dört kuşak geçmesine rağmen hâlâ Çin'deki iç savaşı kaybeden muhaliflerin sığındığı ada olarak tanımlanıyor.

Çin ise Tayvan'ı, eninde sonunda eline geçireceği ayrılıkçı bir eyalet olarak görüyor. Dünyaya, Tayvan'ı tanıma anlamına gelen ilişkiler kurmamaları için yoğun diplomatik baskı yapıyor.

Vatikan dahil sadece 13 ülke Tayvan'ı tanıyor. Türkiye tanımayanlardan.

ABD bile Tayvan'ı 1979'dan bu yana tanımıyor.

Ada'yı resmi olarak ziyaret eden en yüksek ABD'li politikacı olan Nancy Pelosi misafirliği ortalığı karıştırsa da işin özünde turistik bir ziyaret.

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, Çin'in askeri tehdit ve protestolarına rağmen gittiği Tayvan'da Cumhurbaşkanı Tsai Ing-wen ile görüştü. (3 Ağustos 2022)

Tayvan'ın, 1949'da katıldığı BM'den, 1971 yılında Çin baskısıyla çıkarılmasından yana tek bir büyük elçiliği yok. Ticari temsilciliklerle varlığını sürdürüyor.

1991'de Çin, "Tek ülke, iki sistem" olarak adlandırılan politikasıyla, Tayvan'ın Çin yönetimine bağlanması halinde özerk olmasına izin vereceğini açıkladı.

Bu, 1997'de Hong Kong'un da Çin'e bağlanmasının önünü açtı. Hong Kong, Çin'e bağlandığında; kendisine ait para birimi, dil, hukuk sistemi ve kimlik kullanacak, sadece savunma ve dış politika gibi konularda Pekin karar verecekti.

Ancak sistem, Hong Kong'un özerkliğini kaybetmesi, beyin göçü, geniş çaplı tutuklamalar ve itirazların saf dışı bırakılmasıyla sonuçlandı.

Hong Kong protestoları döneminde Çin; olayları yeni "Soğuk Savaş" olarak tanımlamış, ABD'nin Çin'e karşı Tayvan'ı kullanacağını öne sürmüştü.

Ancak durum Tayvan açısından oldukça farklı…

Tayvan Ulusal Müzesi ziyaret edildiğinde, tarihle ilgilenenlere bir İskoç'un ekose eteğinin taşıdığı anlam kadar berrak, bir adaya nasıl sığınıldığını ve sığınmacılıktan nasıl saygın bir ülke kurulduğunu anlatır.

Ulusal Müze, Tayvan'ın ulusal kimliğinin ana parçasıdır. Bir sanat mirasından çok daha yüksek anlam içerir.

Tayvanlılar; porseleni, ipeği, kâğıdı, matbaayı, erişteyi, pusulayı bulan antik atalarının mirasını insanlığın beğenisine sunarak, kimliklerini koruduklarına inanıyorlar.

Ulusal müze, aynı zamanda İmparatorluk eserlerini taşırken Pasifikte boğulan atalarının da yas anıtıdır. Hikâyesi edebiyatın içine sığmayacak kadar etkileyicidir.

1931'de, Japonya Mançurya'yı işgal ettiğinde, dönemin Çin hükümeti, imparatorluk salonlarında beş yıl önce açtıkları müzedeki tarihi eserleri sandıklara yerleştirip, trene yüklediler. Japonlar gittiğinde miras eski yerine geri taşınacaktı. Şartlar müze trenin, o şehirden bu şehre yıllarca dolaşmasına yol açtı.

Paha biçilmez yüküyle tren, bu kez Japonlar yerine Mao'nun kızıl ordusundan kaçıyordu. Çünkü Mao, Çin'de kültürel eserlerin yok edilmesini emretmişti.

Çan Kay Şek taraftarları, tren, kamyon, mavna ve gemilerle kurtardıkları hanedan hazine ve eserlerini kaçırmak için sıra dışı mücadele etmişler, parçaları taşıyan binlerce insan taşıdıkları parçalarla birlikte boğulmuştu.

Eser dolu 20 bin sandıktan sadece 3800'ü adaya ulaşabildi. Yıllarca mağaralarda saklandı. Nihayet 1965'te başkent banliyösünde inşa edilen müzeye taşınarak gün ışığına çıkarıldı.

Bugün Taipei'de hayranlıkla gezilen müzenin hikâyesi bu...

Kaybolan onca nadide esere rağmen müze, Çin kültürünün görkemli 700 bin parçasına sahip... Çin tarihini merak edenler, komünist filtresinden geçmiş Yasak Şehir'den çok Taipei'de öğrenebilirler.

Tayvan sanayileştikçe on binlerce öğrenciyi Batılı ülkelere eğitime gönderdi. Tayvanlı gençlerin, anakaradaki geçmişi lanetleyen akranlarından farklı olarak, kendi kültürel miraslarından gurur duymaları bu eğitimin belirleyici parçasıydı.

Tayvan ekonomisi oldukça önemli. Telefonlardan, bilgisayarlara, saatlere, oyun konsollarına kadar dünyanın günlük elektronik ekipmanlarının çoğu, Tayvan'da üretilen bilgisayar çiplerini kullanıyorlar.

Gözlemciler, Çin ordusunun müdahale etmesi durumunda ise bunun sadece Tayvan için değil, öncelikle Asya ve ardından dünya için 'felaket' olabileceği, borsaların çökeceği, Kore dahil pek çok çatışma alanında dengelerin allak bullak olacağı uyarısında bulunuyor.

Çin'in başlattığı askeri kuşatma, daha şimdiden Tayvan hava sahasından geçen 18 uluslararası ticaret rotasının kesilmesine neden oldu.

Tarih ironilerle dolu. Bir diktatör olarak anılan Çan Kay Şek'in mirasından Asya'nın en düzgün demokrasilerinden biri; zengin ve yoksulu eşitleyeceğini iddia eden bir halk liderinin mirasından en baskıcı rejimlerden biri doğdu. Muhtemelen eski kuşak sosyalistler, bir halkın geçmişini kurtaran ve koruyan Çan Kay Şek'e değil, bir halkın geçmişini yok eden Mao'ya hayrandılar.

Muhtemeldir ki aynı insanlar bile Çin'in Tayvan'ı istilasını haklı bulmayacaklardır.

Ukrayna'dan sonra Tayvan, Batı'nın kurduğu dünya düzenini değiştiren ikinci büyük jeopolitik saha…

Çin geçmişinin koruyucu hafızası olan Tayvan'ın, Çin tarafından ele geçirilmesi, askeri ve stratejik olduğu kadar sembolik bir kazanç da olacaktır. Hafızayı kazanan geleceği belirler...

Fakat Batı dünyası Rusya'ya gösterdiği sert tutumu, çok daha güçlü bir konumda olan ve devlet politikalarında sabırlı tutum gösteren bir Çin'e de gösterebilir mi?

Mehmet Önal Kimdir?

Mehmet Önal İstanbul’da doğdu. Hukuk lisans ve yüksek lisans tahsilinden sonra İngiliz Parlamentosu ve Atlantik Konseyi’nde çalıştı. İzleyen dönemde enerji sektöründe çalışmaya başladı. Ticari görevlerden sonra enerji dönüşümü ve iklim değişikliği kamu politikaları üzerine uzmanlaştı.

Avrupa Birliğini’nin teknik iklim değişikliği danışman organı olan Sıfır Emisyon Platformu’nda ve İngilterede Karbon Yakalama ve Depolama Derneği’nde görev aldı. İklim değişikliği temalarında Avrupa'da, Orta Doğu’da ve Asya'da birçok devletin yürüttüğü  çalışmalara katıldı.

Profesyonel olarak kamu politikaları ve siyasi gelecekler üzerine senaryo çalışmalarında yer alıyor, büyük toplumsal gelişmeler, sosyolojik değişimler, insanlık için varoluşsal tehdit oluşturan etkenler ve küresel jeopolitik konular üzerine kafa yoruyor. Enerji sektörü profesyoneli olarak Londra ve İstanbul’da yaşıyor.  

Yazarın Diğer Yazıları

Yapay zekâ çağında jeopolitik dengeler değişmekte

Bu teknoloji açık bir toplumda mı daha verimli, yoksa otokratik bir toplumda mı?

Ülkelerin vicdanları

Gelişmelere bakarsak, uluslararası toplum; eğitimde vicdanın varlığını ve vazgeçilmezliğini açıkça destekleyen bir dünya görüşünün, içinde bulunduğumuz çağdaki yaygın bencilliği alt edebileceğini düşünüyor olmalı

Genç erkeklerin ve kadınların siyasal kutuplaşması

Genç nesil kadınlar genç nesil erkeklerin oldukça soluna kayıyor