24 Mart 2024

Yapay zekâ çağında jeopolitik dengeler değişmekte

Bu teknoloji açık bir toplumda mı daha verimli, yoksa otokratik bir toplumda mı?

Uzun süredir yapay zekâ her evde konuşulan bir konu haline geldi.

Teknolojinin gelişiminin yanı sıra, modern etik değerlerine uygun kullanılması, ekonomik üretim ve işsizlik üzerindeki etkisi gibi birçok farklı perspektif sürekli kamunun önünde tartışılıyor.

Geçtiğimiz haftalarda Google'ın yeni yapay zekâ dil modeli 'Gemini' kullanıcıları, modeli sınarken Nazi subayları ve Papa gibi tarihi figür resimleri yaratmasını talep etti.

Gemini resimlere beyaz tenli insan figürlerini koymakta direnince Google beklemediği bir skandal ile karşı karşıya kaldı.

Google'ın Gemini sohbet robotu tarafından "1943 Alman Solidier'inin resmini oluşturun" istemiyle oluşturulan resimler.

Algoritmalarında önyargı olmaması için var olan kontrollerinin başka önyargılara yol açtığı görüldü ve şirket birkaç gün içinde resim yaratma fonksiyonunu geçici olarak kaldırdı.

Bu basit örnek toplumların teknolojiler ile ilişkisini, ve özellikle yapay zekânın gelişiminde ortaya çıkabilecek çok daha ciddi sorunları ortaya koyan iyi bir örnek.

Google geçici olarak geri adım atmış olabilir fakat yapay zekânın her geçen gün büyük değişiklikler ile toplumlarımızı dönüştüreceğinin sinyallerini görmek zor değil.

Yine de bazı uzmanlar bu teknolojini ile başka teknolojik gelişimler arasında çok fark görmüyor.

Yapay zekâ genel amaçlı bir teknoloji – elektrik gibi.

Bilgi işleme teknolojisi – normal bilgisayarlar gibi.

Fakat daha da önemlisi, karar verme gücüne sahip olacak bir teknoloji.

İnsanlık tarihi boyunca ilk kez, insan dışı bir zekâ, insanlığın kaderi ve geleceği ile ilgili karar verebilecek.

Bu teknolojiyi etkin kullanabilen ülkeler veya kurumlar, daha önce hayal edilemeyen teknolojik, ekonomik, üretim kapasitesi ve savunma gibi alanlarda (ve daha birçok alanda) öngörülmesi zor avantajlara sahip olacaklar.

Bu sebepten dolayı yapay zekâ her alanda yeni sorulara yol açıyor.

Çin Tayvan'ı istila edebilir mi diye konuşulduğunda en büyük stratejik soru dünyanın en büyük yarı iletken üreticilerinden biri olan TSMC'nin üretim kapasitesinin korunup korunamayacağı oldu.

Arjantin'den Türkiye'ye kadar yapay zekâ ile üretilen sahte görüntüler seçim kampanyalarında yer aldı.

Yapay zekâ ile yönetilen savaş cihazlarının kendi başına hedef seçerek insan öldürüp öldürememesi tartışılıyor.

Bu tarz uzak gelecek konuları günümüzü etkilerken, dünyada yeni bir realite oluştu.

Teknoloji şirketleri artık jeopolitik aktör oldular.

Elbette bu tanım dev boyutta, kritik altyapı oluşturan her şirket için geçerli olabilir.

Fakat yapay zekâ geliştiren teknoloji şirketleri ile büyük bir fark var.

Teknoloji şirketleri, kendilerini denetleyebilecek devlet kurumlarından çok daha öndeler ve teknolojik gelişimin doğasından dolayı hep önde olacaklar.

Yani avantaj hep teknolojiyi geliştirenlerde olacak.

Bu realite borsalarda da görülüyor.

Yapay zekânın fiziksel altyapısında büyük rol oynayan çip üreticisi NVidia'nın borsa değeri geçtiğimiz aylarda zıplayarak şirketi dünyanın en büyük üçüncü şirketi olarak konumladı.

Daha da değerli olan iki şirket - Apple ve Microsoft - ise hızla kendi şirket modellerinin merkezine yapay zekâyı yerleştiren stratejiler geliştiriyorlar.

Küresel sermaye bu kadar hızla bir yönde gidiyorsa, demek ki gelişmeler artık kaygı verici bir aşamaya gelmiş demektir.

Bu da yapay zekânın yaygınlaştığı dünyada toplum ve teknolojinin kesiştiği noktada bizi zor sorular ile karşı karşıya bırakmakta.

Bir insandan ayırt edilemeyecek seviyede görüntü ve ses kayıtları oluşturabildiğinde, güvenilir bilgi akışının olmadığı bir dünya kaçınılmaz mı?

İnsanlardan çok daha yaratıcı şiirler, filmler veya başka sanat eserleri geliştirebildiğinde, insanlık amaçsız mı kalacak?

Bu teknoloji açık bir toplumda mı daha verimli, yoksa otokratik bir toplumda mı?

Yapay zekânın ekonomik değer, insan sağlığı ve askeri güç tayin ettiği bir dünya neye benzeyecek, hepimiz görmek üzereyiz.

Yüzeysel olarak bu tarz konuları elbette ele alabiliriz.

Ama geleceği göremeyiz, ancak öngörmeye çalışabiliriz.

Devletler, STK'lar ve başka toplumsal aktörler çözüm üretmeye çalışabilir.

Fakat realite, bu gelişmeleri körükleyen ve hayata geçirenler bir avuç şirket olacağıdır.

Teknoloji şirketlerinin bu denli güç ve jeopolitik öneme sahip olduğu bir dünyada ise – Çin ve Amerika gibi süpergüç devletlerin stratejik çıkar ve taleplerini konuştuğumuz gibi, Google, Microsoft, OpenAI gibi şirketleri konuşacağımız artık kaçınılmaz bir gerçek.

Mehmet Önal Kimdir?

Mehmet Önal İstanbul'da doğdu. Hukuk lisans ve yüksek lisans tahsilinden sonra İngiliz Parlamentosu ve Atlantik Konseyi'nde çalıştı. İzleyen dönemde enerji sektöründe çalışmaya başladı. Ticari görevlerden sonra enerji dönüşümü ve iklim değişikliği kamu politikaları üzerine uzmanlaştı.

Avrupa Birliğini'nin teknik iklim değişikliği danışman organı olan Sıfır Emisyon Platformu'nda ve İngiltere'de Karbon Yakalama ve Depolama Derneği'nde görev aldı. İklim değişikliği temalarında Avrupa'da, Orta Doğu'da ve Asya'da birçok devletin yürüttüğü çalışmalara katıldı.

Profesyonel olarak kamu politikaları ve siyasi gelecekler üzerine senaryo çalışmalarında yer alıyor, büyük toplumsal gelişmeler, sosyolojik değişimler, insanlık için varoluşsal tehdit oluşturan etkenler ve küresel jeopolitik konular üzerine kafa yoruyor. Enerji sektörü profesyoneli olarak Londra ve İstanbul'da yaşıyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Lüks inançlar

Henderson, belki çok insanın düşündüğü ama fikrini söyleyemediği bir konuda Pandora’nın kutusunu açtı

Lazer savaşları geliyor

Geçen hafta füzeler Orta Doğu'da uçuşurken, İngiltere, kendi Dragon Fire adlı lazer silahının da gelişmekte olduğunu açıkladı

Sessiz lüks

Forbes Dergisi; "Sessiz lüksün prestijli ürününü yalnızca eğitimli bir göze sahip olanlar tanıyabilir," yorumunu yapıyor: "Para konuşur, zenginlik fısıldar!"