Politik bir figürün bir kahraman mı yoksa bir hain mi olduğunun cevabı kime sorulduğuna bağlıdır. Buna rağmen bazı ihanetler asla affedilmemiş ve bütün dillere sözcüğün anlamı olarak girmiştir.
Politik tutkuyla taraf değiştirmek, bütün toplumların geçmişinde sayısız örnekle kayıtlıdır. Ancak ihanetin tadını çıkaranların sayısı çok azdır.
Tarihin en kötü şöhretli iki ihanetinden ilki, MÖ 44 yılında Roma diktatörü Sezar'ın, en sevdiği yeğeni Marcus Brutus tarafından Senato'da bıçaklanarak öldürülmesidir. Sezar'ın düşmanları, Brutus'u cumhuriyetin hayatta kalması için amcasının öldürülmesi gerektiğine inandırmışlardı. Sezar'ın son sözleri, "Et tu Brute?" (Sende mi Brutus) gerçekten söylenmemiş olsa da, Shakespeare'in Julius Caesar oyununda yer aldığı 400 yılı aşkın süredir ihaneti temsil eder.
Sezar'ın Ölümü (1806), Vincenzo Camuccini
Tarihin en affedilmemiş ikinci ihaneti yaygın bir dinin doğmasıyla sonuçlanmış olan ve kendisini 'Tanrı'nın Oğlu' olarak ilan eden Nasıralı İsa'ya karşı yapılandır. İsa'nın 12 havarisinden Yahuda, Romalılardan aldığı otuz gümüş karşılığında; az önce yemek yediği İsa'yı öperek askerlere tanıtmış ve onu çarmıha götüren yolu açmıştır. Yahuda ihanetini intiharla öderken, 'ölüm ve yeniden diriliş', din sosyolojisini, Rönesans sanatını, Batı edebiyatını etkilemiş, politik Hıristiyan gücüyle Avrupa tarihini baştan sona biçimlendirmiştir.
Latin Amerika'nın tartışmasız en çok aşağılanan haini bir kadındır. İspanyolca adıyla 'Doña Marina', Aztek adıyla 'La Malinche', Meksikalılar tarafından halkını gaddar İspanyollara satan bir fahişe olarak anılır.
Soylu bir Aztek şefinin kızı olarak doğmuştu. Bu, ona İspanyollar için 'yol gösterici bir tercüman' olarak çalışacağı alışılmadık bir eğitim imtiyazı sağladı. Babasının ölümünden sonra annesi tarafından köle tüccarlarına satıldı. İspanyol Conquistador (Fatih) Cortes, 1519'da, Yeni İspanya'ya (şimdiki Meksika) geldiğinde kendisine sunulan kadın köleler arasında üstün özellikleriyle dikkat çekti ve Cortes'in metresi oldu.
Akıllı gözlemleriyle Cortés'e karşı Aztek suikastını önlemesi; Azteklerden gelecek tehlikeli saldırılar hakkında bilgi aldığı yaşlı bir kadınla arkadaş olması, ölüm kalım farkını İspanyollar lehine belirlemişti. Cortes'in her saldırıdan kurtulması yerlileri hayrete düşürüp, İspanyolların mistik güçlerinden büyülenmelerine yol açmıştı.
Sekiz yüzyıl sonra 'La Malinche' sözcüğü; başka bir ülkenin dilini ve geleneklerini taklit eden bir Meksikalıyı tanımlamak için kullanılıyor.
Hindistan'ı İngilizlere satmış biri olarak en nefret edilen Hint soylusu Mir Jafar'dır. Hırslı Mir Jafar, Bengal hükümdarı (Nawab'ı) olmak istiyordu. (Günümüz Bengaldeş'i.) 1757'deki Bengal Nawab'ı ile İngiliz Doğu Hindistan Şirketi'nin savaşında, ordusunu savaşa sokmayarak tarihin gidişatını değiştirmiş, sonunda Bengal Nawab'ı olmuş; İngilizlerin, sömürgeci rakipleri Fransız ve Hollandalıları Hindistan'dan kovarak yaklaşık iki yüzyıllık egemenliklerinin başlamasını sağlamıştır.
1757'de ulus kavramı olmamasına rağmen Jafar, 'kendinden olanın' güvenini yıkmış bir hain olarak tarihe kaydedilmiştir. Harap bırakılmış mezarı yüzyıllardır Hintlilerin, Pakistanlıların ve Bengaldeşlilerin hakaret aşağılama ve tükürmek için kullandığı bir horlama anıtına dönüşmüştür.
Asya'ya geçmişken Çin tarihinin en kötü şöhretli politikacısı Wang Jingwei'ye bakalım. Wang, başlangıçta anti-komünist Kuomintang'ın sol kanadının bir üyesiydi. Komünizm öncesi Çin döneminde ünlü Çin lideri Chiang Kai Shek ile ters düştü ve tartışmaları düşmanlığa dönünce, 1937'de Çin'in dört başkentinden biri olan Nanking'i işgalci Japonlara teslim etti. 1944'te ölünceye kadar Japon kukla hükümetinin devlet başkanı olarak kaldı. 1944'te hem Çin Komünist Partisi hem de Kuomindang tarafından ihanetle suçlanarak öldü.
Japonya'nın teslim olmasıyla savaş sona erince, Çin Nanking'in kontrolünü yeniden ele geçirdi. İhanetini cezalandırmak için Jingwei'nin mezarını yok ettiler ve hatta kalıntılarını yaktılar. Çin tarihindeki en nefret edilen hain olarak kaydedildi.
Eşref Mervan, Arap dünyasının efsanevi lideri Mısırlı Abdülnasır'ın kızı Muna ile evlenerek 'ulusal damat' unvanı kazanmıştı.
Ailesiyle Londra'da yaşarken, SSCB yanlısı kayınpederi ile İsrail konunda çatışmıştı. Eşi, kendisini oyuncu Diana Ellis ile aldattığını öğrenince Mısır gizli servisi tarafından izlendiğini fark etti.
1968 yılında Londra'daki İsrail Büyükelçiliği'ne giderek "Mısır Cumhurbaşkanlığı ailesinden biri ve devlet yetkilisi olması nedeniyle MOSSAD'a hizmet etmek istediğini" bildirdi. Şaşkına dönen İsrailliler, Mervan'a görüşme başına 100 bin sterlin ödemeye başlamışlardı.
Nasır öldüğünde ailesiyle Mısır'a geri döndü. Nasır'ın yerine geçen Enver Sedat'la yakınlaşmak için kayınpederinin siyasi ve askeri ekibini tasfiye etti. 1987'de Londra'ya büyükelçi tayin edildi. Londra'daki Mısırlıların lideri oldu. Londra'da şüpheli bir şekilde balkondan düşerek öldüğünde iki düşman ülke tarafından saygı duruşuyla anılan tek hain oldu.
Her 'ihanetin' derinine inildiğinde farklı motivasyonlar, yorumlamalar ve sonuçlar görülüyor. Fakat bu nüanslar ile ilgilenen insanların sayısı çok az. Hepsinin ortak noktası ile sarsılan güven ilişkileri, merkezdeki bireylerin hırpalanan imajları ve geride kalan söylentilerin mitolojiye dönüşmesi oluyor. Siyasi sadakatin bu kadar akıcı olduğu bir dönemde ihanetin tarihi, ne olursa olsun ilginç bir yıl geçireceğimize işaret ediyor.
Mehmet Önal Kimdir?
Mehmet Önal İstanbul'da doğdu. Hukuk lisans ve yüksek lisans tahsilinden sonra İngiliz Parlamentosu ve Atlantik Konseyi'nde çalıştı. İzleyen dönemde enerji sektöründe çalışmaya başladı. Ticari görevlerden sonra enerji dönüşümü ve iklim değişikliği kamu politikaları üzerine uzmanlaştı.
Avrupa Birliğini'nin teknik iklim değişikliği danışman organı olan Sıfır Emisyon Platformu'nda ve İngiltere'de Karbon Yakalama ve Depolama Derneği'nde görev aldı. İklim değişikliği temalarında Avrupa'da, Orta Doğu'da ve Asya'da birçok devletin yürüttüğü çalışmalara katıldı.
Profesyonel olarak kamu politikaları ve siyasi gelecekler üzerine senaryo çalışmalarında yer alıyor, büyük toplumsal gelişmeler, sosyolojik değişimler, insanlık için varoluşsal tehdit oluşturan etkenler ve küresel jeopolitik konular üzerine kafa yoruyor. Enerji sektörü profesyoneli olarak Londra ve İstanbul'da yaşıyor.
|