"Erkekler Mars'tan kadınlar Venüs'tendir" 90'lardan beri kadın ve erkek arasındaki duygusal ve düşünce farklılıklarını oldukça iyi ifade eden bir deyim olarak genel kültüre yerleşti.
Bu farklılıklar gittikçe siyasi arenada da kendini göstermeye başladı…
Modern dünyada ilişkiler gittikçe zorlaşıyor.
Gelişmiş ülkelerde ortalama evlilik yaşı 30'u aştı.
Evliliklerin yarısı boşanma ile sonuçlanıyor.
Doğum oranları dünyanın çoğu köşesinde rekor düşüş yaşamakta.
Neredeyse her ülkede, özellikle gençler arasında, yalnızlık hissiyatı artmakta.
Bu istatistikler elbette genç erkek ve kadınların ilişkileri için de pozitif değil.
Arkasında yatan birçok sebep bulunmakta.
Fakat çağdaş bir kuşağın cinsiyet farkına dayalı olarak iki zıt yöne giden eğilimi de söz konusu...
Kamuoyunun ölçülmesinde en köklü kalıpların başında, her kuşağın kendi siyaseti ve ortak ideolojisi açısından bir bütün olarak hareket etme eğilimi gelir.
Çünkü sosyolojik olarak çağdaşlar aynı belirleyici tecrübeleri paylaşır, zorlayıcı dönüm noktalarına aynı anda ulaşır ve aynı mekanlarda sosyalleşirler...
Stanford hocalarından Alice Evans; günümüzde "otuzlu yaşlar altındakilerin büyük bir cinsiyet farklılaşması yaşadığını," söylüyor.
Eski kuşaklarda rastlanmamış bir sosyal olgu bu.
1960'li yıllarda Batı toplumlarında eşleri ile aynı yönde siyasal eğilim gösteren kadınların oranı yüzde 85'in üstünde. (Norveç yüzde 88, Fransa yüzde 89, Hollanda yüzde 99)
Yeni kuşakta ise bu durum bir süredir tersine dönüyor ve genç nesil kadınlar genç nesil erkeklerin oldukça soluna kayıyor.
Gallup araştırmaları, 18-30 yaş kuşağındaki kadınların artık çağdaşları erkeklerden yüzde 30 daha liberal veya daha solda olduğunu gösteriyor.
Farkın bu kadar açılma süresi ise oldukça şaşırtıcı: Sadece yedi yıl, bir başka deyişle #MeToo hareketinin çok da öngörülmeyen sonucu...
Dikkat çekici olan, diğer bütün kutuplaşmalardan çok daha hızlı bir kutuplaşma olması...
Almanya'da giderek muhafazakârlaşan genç erkeklerle çağdaşları kadınların sola kayması arasında 30 puanlık bir fark görülüyor; Birleşik Krallık'ta fark 25 puan.
Geçen yıl, Polonya'da 18-21 yaş kuşağı erkeklerin hemen hemen yarısı aşırı sağcı olarak nitelendirilen Konfederasyon partisini destekledi. Aynı kuşak kadınların ise sadece altıda biri bu siyasal eğilimi paylaştı.
Batı dünyasında genç kadınlar göç ve ırk eşitliği gibi konularda genç erkeklere göre çok daha soldayken, daha yaşlı kadın ve erkekler aynı eğilimde birleşiyorlar.
ABD, İngiltere ve Almanya'da; göçe yaşlılardan daha fazla karşı çıktığı ve genç erkeklerin aktif olarak sağa doğru ilerlediğine dair güçlü işaretler var.
Daha ayrıntılı araştırmaların yapılamadığı ülkelerde ise eğilim, erkekler dünya görüşü açısından hareketsiz kalırken, kadınların hızla sola kayması yönünde…
Güney Kore'de genç erkeklerle kadınlar arasında; dünya görüşü açısından derin bir uçurum var.
2022 seçimlerinde yaşlı erkekler ve kadınlar aynı yönde oy kullanırken, genç erkekler muhafazakâr, genç kadınlar liberal partiyi neredeyse eşit oranda karşıt oyla desteklediler.
Bir ülkede genç erkek ve kadınların yolları ayrıldığında toplumun diğer bütün bölünmelerden çok daha fazla etkileneceğini gösteren en güncel ve en keskin örnek Güney Kore...
Çin'de de benzer bir durum var. Afrika'da Tunus bu eğilimi yansıtıyor. Bu dramatik ayrım her ülkede sadece genç nesle özel görülüyor. Bu durumda tek bir Z kuşağından söz etmek de çok gerçekçi görünmüyor.
Kuşkusuz tek kutuplaşma bu değil.
Dünyanın görece daha modern toplumlarında eğilim bu yönde ilerlerken, dünyanın kalanında gelenekçi eğilimlerin kendisini yeniden tanımlaması ve daha güçlü bir şekilde konumlandırması...
Örnek olarak, daha kapalı toplumlarda kadınların huzur ve istikrarı temin etmede tekil yönetimlere daha uygun bulması ve erkeklerin daha özgürlükçü tutum göstermeleri verilebilir.
Aynı yüzyıl içinde cinsiyete dayalı farklılığın yarattığı bu kutuplaşmanın sonuçları komşu yüzyılda bize oldukça yeni bir cinsiyet bölünmesi dağılımının işaretlerini veriyor.
Tüm araştırmalar, genç yaşta oluşan siyasi eğilimlerin çok nadiren değiştiğini gösteriyor.
Siyasi hassasiyetlerin arttığı toplumlarımızda, cinsiyetler arası siyasi bir uçurumun oluşması, zaten negatif akımlarda olan kadın-erkek ilişkilerinin daha da zor bir sürece doğru gittiğini işaret ediyor.
Geleceği şekillendiren ekonomik, teknolojik ve demografik akımlar o kadar yoğun ki, bu konu neredeyse önemsiz kalıyor.
Oysa dikkat etmediğimiz kültürel bir deprem sessizce ilerliyor.
Bu durum, önümüzdeki yüzyılda toplumların kadın ve erkeğe yüklediği kültürel anlamları yeni baştan kodlayacağı anlamına geliyor.
Mehmet Önal Kimdir?
Mehmet Önal İstanbul'da doğdu. Hukuk lisans ve yüksek lisans tahsilinden sonra İngiliz Parlamentosu ve Atlantik Konseyi'nde çalıştı. İzleyen dönemde enerji sektöründe çalışmaya başladı. Ticari görevlerden sonra enerji dönüşümü ve iklim değişikliği kamu politikaları üzerine uzmanlaştı.
Avrupa Birliğini'nin teknik iklim değişikliği danışman organı olan Sıfır Emisyon Platformu'nda ve İngiltere'de Karbon Yakalama ve Depolama Derneği'nde görev aldı. İklim değişikliği temalarında Avrupa'da, Orta Doğu'da ve Asya'da birçok devletin yürüttüğü çalışmalara katıldı.
Profesyonel olarak kamu politikaları ve siyasi gelecekler üzerine senaryo çalışmalarında yer alıyor, büyük toplumsal gelişmeler, sosyolojik değişimler, insanlık için varoluşsal tehdit oluşturan etkenler ve küresel jeopolitik konular üzerine kafa yoruyor. Enerji sektörü profesyoneli olarak Londra ve İstanbul'da yaşıyor.
|