Bütün dünyanın gözleri COP28 İklim Konferansı için Dubai'deyken, hafta başında şehir bir başka konferansa ev sahipliği yapıyordu.
Dünyanın en büyük fütürist (gelecekçi) konferansı, dünyanın her köşesinden katılan, 2500'ü aşkın uzmanla gerçekleşti. Davetli listesinde bulunma şansına ben de sahiptim.
Konferansın içeriği kadar, yer aldığı bina da ilham vericiydi.
"Geleceğin Müzesi" olarak hazırlanmış bina, gökdelen dolu şehir siluetinde en fazla dikkat çeken yapılardan biri.
Binanın yapımında, henüz gerekli teknolojiler gelişmemiş olduğu için, özel tasarım ile robot ve başka spesifik materyal üretimi de yapılmış.
Binanın dairesel şekli insanlığı temsil ediyor. Üzerine inşa edildiği yeşil tepe dünyayı, binanın ortasındaki boşluk ise bilinmeyen geleceği.
Kaligrafi ile üzerine yazılan alıntılardan biri, hedeflenen vizyonu özetliyor: "Geleceğin sahipleri hayal edebilenler, tasarlayanlar ve uygulayanlar olacaktır."
Düzenledikleri konferans daha uygun bir yerde yapılamazdı.
Konferans salonları, müzenin farklı gelecek temalı odalarına dağıtılmış.
Duygu odası
Yaşam kütüphanesi olarak da adlandırabileceğimiz, sayısız canlının teknoloji ile canlandırıldığı odalar doğanın, tarımın, tıp araştırmacılığının ve benzer birçok konunun tartışıldığı sınıflara dönüşüyor.
Biyoloji odası
2071 yılındaki bir uzay üssü şekline bürünmüş bir odada, uzayda enerji üretiminin nasıl dünyaya getirilebileceği konuşuluyor.
Uydu odası
Yapay zekâ üzerine panel yapılırken, oturanların arkasında hareket halinde robotlar görmek mümkün.
Katılımcılar arasında siyasetçiler, astronotlar, diplomatlar, özel sektör temsilcileri, sivil toplum kuruluşları ve bilim insanları var.
Hepsi alanlarında ya gelecek bazlı projeler üzerine çalışıyor ya da öngörü ve "gelecek senaryoları bilimi" konusunda uzmanlar.
Müzenin ev sahipliği yaptığı Dubai Gelecek Vakfı'nın çalışma merkezi, ana binanın hemen yanı başında üç boyutlu baskı ile üretilmiş kampüs binalarından oluşuyor.
Vakfın direktörü Patrick Noack ile konuştuğumda, misyonlarının Dubai'nin on yıl sonra olabileceklere karşı kesintisiz hazır olmasına destek olmak olduğunu belirtiyor:
"Bizi sınırlandıran tek şey gün içerisinde çalışabildiğimiz saatler."
Noack'in deyimiyle; "Tarih boyunca belli süreler içinde, spesifik konular ile önem kazanan yerler bulundu.
Kaliforniya'da altına hücum, San Francisco'nun Amerikan teknoloji markalarının merkezine dönüşmesi veya Bangalor'un (Hindistan) bilgi ve iletişim hizmetleri sektörünün üssü haline gelmesi gibi örnekler belirleyici... Dubai, şu anda bu süreçten geçiyor."
Böyle bir kurumun neden Dubai'de olduğunu anlamak zor değil.
Kent, uzun süredir dünya ticaretinin ve ulaşımının merkezine oturmuş durumda….
Şehir ekonomisini önümüzdeki 10 yılda iki misline çıkarmak istiyor. Nüfusunun ise 2040'a kadar 3 milyondan 5,7 milyona artması bekleniliyor.
Geleceği öngörerek, altyapılarını hazırlayarak ve doğru yatırımlar ile bu büyümenin önünü açmayı hedefliyorlar.
Örneğin sadece geçtiğimiz birkaç ay içerisinde otonom araçlar ve drone teslimatı için düzenlemeler hayata geçti.
Noack'a göre hepsinin başlangıç noktası, ülke liderlerinin bu vizyona sahip olması. İkinci aşama ise vizyon ile tutarlı fırsatlar yaratan siyasi bir sistemin yaratılması.
Bahsettiği vizyon, sistem ve desteği konferansta görmek zor olmadı.
Konuşmacılar arasında, konularını gayet iyi bilen bakanlar bulunmaktaydı. Bir ara Veliaht Prens de katılımcıların arasında yer aldı.
Veliaht prens izlerken
Hiçbir protokol yoktu.
Toplantılar aynı ritimde devam etti.
Prens, refakatçileriyle oturumları gezdi ve bir kısmını dinledi. Gelip gittiğinden çoğu insan haberdar bile olmadı. İlgisi ve kurumun çalışmalarına desteği sadece bu örnekten bile anlaşılıyor.
Konferans boyunca sürdürebilirlik, teknoloji, yeni jenerasyonlar, insanlığın dönüşümü ve "öngörü" bilimi gibi birçok gelecek teması üzerine konuşuldu.
Gelecekle ilgili konuşulan temaları ve öngörülerin bazılarını sonraki yazılarda ele alacağım. Ancak geleceğin dikkatle konuşulduğu bir konferansı ve arkasındaki vizyonu yeterince fark edince, gayriihtiyari aynı perspektifi kendi ülkemiz için diliyoruz.
Krizden krize koşan, kısa vadeli çatışmaların uzak geleceği düşünmeye fırsat bırakmadığı ülkemizde, açıkçası böyle bir kurumun barınabileceğinden emin olmadığımı üzülerek söylüyorum.
2023 yılında Cumhuriyetimiz ikinci yüzyılına girdi.
İlk yüzyılımız bir ülkenin küllerinden doğmasına, birçok başarımıza ve zorlu anımıza tanıklık etti.
Yine de hızla değişen dünyada tam olarak yerimizi bulamadığımız duygusu çoğumuzu etkiliyor.
Geçtiğimiz yarım yüzyılda geleceğe dönük vizyona sahip birçok ülkenin başarısını gördük.
Singapur, Katar, BAE, Güney Kore, Çin gibi birçok ülke, kendilerini refah, ekonomi ve gelişim merkezlerine dönüştürdü.
Eğer bugünün gelecek akımlarını yakalayamazsak, geride bırakıldığımız yerden tekrar ilerleyebilmemiz artık mümkün olmayabilir.
Mehmet Önal Kimdir?
Mehmet Önal İstanbul'da doğdu. Hukuk lisans ve yüksek lisans tahsilinden sonra İngiliz Parlamentosu ve Atlantik Konseyi'nde çalıştı. İzleyen dönemde enerji sektöründe çalışmaya başladı. Ticari görevlerden sonra enerji dönüşümü ve iklim değişikliği kamu politikaları üzerine uzmanlaştı.
Avrupa Birliğini'nin teknik iklim değişikliği danışman organı olan Sıfır Emisyon Platformu'nda ve İngiltere'de Karbon Yakalama ve Depolama Derneği'nde görev aldı. İklim değişikliği temalarında Avrupa'da, Orta Doğu'da ve Asya'da birçok devletin yürüttüğü çalışmalara katıldı.
Profesyonel olarak kamu politikaları ve siyasi gelecekler üzerine senaryo çalışmalarında yer alıyor, büyük toplumsal gelişmeler, sosyolojik değişimler, insanlık için varoluşsal tehdit oluşturan etkenler ve küresel jeopolitik konular üzerine kafa yoruyor. Enerji sektörü profesyoneli olarak Londra ve İstanbul'da yaşıyor.
|