Diplomasi sözlüğümüzde sıkça kullanılan bir deyim vardır: "Ülkelerin dostu yoktur, çıkarları vardır."
Bu, "Türkün Türk'ten başka dostu yoktur," inanışının zarif diplomasi diline çevrilmiş ifadesidir.
Çok benimsemiş olsak bize ait sandığımız deyimin telif hakkı İngiltere'nin 1868'deki İskoç Başbakanı William E. Gladstone'a aittir.
Gladstone'un "Bizim ne ebedi dostumuz ne ebedi düşmanımız vardır, sadece ebedi çıkarımız vardır" sözleri bin yıllık İngiliz Parlamentosu'nun duvarında asılıdır ve uzun yıllar İngiliz diplomasisine şekil vermiştir.
Glastone kabul etmek istemese de, dünya tarihi örneklerine baktığımızda onun tezi her zaman doğru çıkmıyor.
Eylül 2021'de diplomasi tarihinde daha önce benzeri zor görülmüş bir kriz yaşandı.
Avustralya ortak denizaltı inşa etmek üzere Fransa ile imzaladığı 35 milyar Euro'luk anlaşmadan geri çekilmiş, onun yerine İngiltere ve ABD ile AUKUS (Avustralya- Birleşik Krallık- Amerika Birleşik Devletleri) adı verilen bir anlaşma imzalayarak bu iki ülkeden nükleer denizaltı satın alma ve üretme anlaşması imzalamıştı.
Fransa o kadar gafil avlanmıştı ki üç ülkenin imzaladığı anlaşmayı neredeyse kamuoyuyla aynı zamanda öğrenmişti. Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, anlaşmayı 'sırtımızdan bıçaklandık' diyerek protesto etti.
Bir başka Fransız diplomat altı ay boyunca İngiltere'nin, ABD'nin ve Avustralya'nın arkalarından müzakere etmelerinin, 'gerçek bir ihanet duygusu' yarattığını; hatta 2003 yılında Irak'la ilgili kırılmaya benzediğini söyledi. Anlaşma ihanete uğramış güven yıkılmıştı. Fransa 'kendisine ihanet eden ülkelerden' büyükelçilerini geçici olarak geri çekti.
Diplomatik kriz, Ocak ayında Avustralya'nın, anlaşmadan döndüğü Fransız Naval Group şirketine, 555 milyon Euro'luk bir tazminat ödemesiyle kapanmış görünüyor.
Türkiye'de ilgi çekmeyen bu olay bizi Gladstone'nun tezini tekrar düşünmeye götürüyor. Diplomasinin arka penceresine bakıldığında ortak çıkarların ötesinde daha kültürel bir hat açığa çıkmış görünüyor.
Fransa aldatılınca, bağırdı çağırdı tazminat aldı ama yine de ona 'sen bizim kardeşimiz değilsin' demişlerdi.
İngiltere, ABD, Avustralya, Yeni Zelanda ve Kanada Anglosakson ülkeler obasıdır. Anglosakson terimi, İngilizce konuşulan dünyanın kültürünü, teknolojisini, servetini, ekonomisini ve hukukunu tanımlamak için kullanılmaktadır.
Avrupa'yla Anglosakson ülkeleri özellikle İkinci Dünya savaşı sonundan bu yana güçlü bir ittifak içindedirler. Ve NATO bu ittifakın en güçlü savunma simgesidir.
Buna rağmen Anglosaksonlar Avrupa ile kardeş değillerdir. Devlet çıkarları üstüne kurulu bir ittifak içindedirler. Avustralya ile İngiltere ve ABD'nin bağı ise kardeşliktir.
Dış politikada devlet çıkarına göre ittifak "Raison D'Etat" fikrinin yaratıcısı 17. yy da yaşamış Fransız Kardinal Richelieu'dur. Yüksek seviyede bir Katolik din adamı olmasına rağmen otuz yıl savaşlarında Katolik Avusturya'yı değil Protestanları destekleyerek, Fransa'nın dönemin en güçlü ülkesi olmasını sağlamıştır.
Kardeş ülkeler ise bu eksenin ötesinde ortak dil, din, tarih ve kültüre sahip ülkeler olarak ortak anlayışlara da sahip oluyorlar. Bu eksende kurulan ittifaklar iki önemli siyasi etki yaratıyor.
Kalıcı bir ortaklık ve halk gözünde onaylanmış bir çıkar birliği.
Almanya ilk dünya savaşından bu yana Türkiye'nin müttefiki ve en belirleyici ekonomik ortağı. Diğer yandan en büyük Türk diasporasının yaşadığı ülke… Deprem dayanışmasında çok yakından izlediğimiz üzere, bu değerlerin hiçbiri Türk devletinin resmi ajandasında ve halkının gönlünde Azerbaycan'ın yerini alamaz.
Almanya dost ülkedir, Azerbaycan ise doğrudan kardeş!
Türkiye kardeşliğinde Azerbaycan'ı diğer Orta Asya ülkeleri takip eder.
Elbette kardeş ülkelerin bir ağabeylik hiyerarşisi vardır. Bazı kardeşler daha yüksektir.
Bazı ülkeler etnik durumları tarihleri toplum istekleri uyuşunca kardeş ülke olur.
Daha iyi örnek Pakistan'dır. Pakistan kurulduğundan bu yana Türkiye'nin en yakın olduğu ülkelerin başında gelir. Ancak kimi politikacılar sıcaklık için kardeş ülke diye tanımlasalar da Pakistan hiçbir zaman kardeş ülkemiz olmamıştır.
Bazen kardeşlik hasar görebilir. Savaşla kırılan Rusya Ukrayna arasındaki kardeşlik bağı bu hasara tanık olduğumuz bir örnektir.
Dünyaya ulus devlet çıkarları açısından bakmayanlar için bu bağlar bir anlam taşımazlar. Ancak onların anlamlandıramamış olması bu gerçekliğin içinde bulunduğumuz yüzyılın diplomasi gerçeğini belirlemesine engel olmaz.
Şartlar ve o anki çıkarlar ne olursa olsun bu ülkelerin özel ilişkileri uluslararası aksiyonlarda göz önünde bulundurulmalıdır.
Bu çok değerli sosyoloji gerçeğinin farkında olmayan iktidarlar kendi ülkelerinde 'yabancı hükümet' algısına mahkûm kalırlar.
Mehmet Önal Kimdir?
Mehmet Önal İstanbul'da doğdu. Hukuk lisans ve yüksek lisans tahsilinden sonra İngiliz Parlamentosu ve Atlantik Konseyi'nde çalıştı. İzleyen dönemde enerji sektöründe çalışmaya başladı. Ticari görevlerden sonra enerji dönüşümü ve iklim değişikliği kamu politikaları üzerine uzmanlaştı.
Avrupa Birliğini'nin teknik iklim değişikliği danışman organı olan Sıfır Emisyon Platformu'nda ve İngiltere'de Karbon Yakalama ve Depolama Derneği'nde görev aldı. İklim değişikliği temalarında Avrupa'da, Orta Doğu'da ve Asya'da birçok devletin yürüttüğü çalışmalara katıldı.
Profesyonel olarak kamu politikaları ve siyasi gelecekler üzerine senaryo çalışmalarında yer alıyor, büyük toplumsal gelişmeler, sosyolojik değişimler, insanlık için varoluşsal tehdit oluşturan etkenler ve küresel jeopolitik konular üzerine kafa yoruyor. Enerji sektörü profesyoneli olarak Londra ve İstanbul'da yaşıyor.
|