04 Şubat 2014

‘Vurmayın öldüm’ dedi Ali… Hala vuruyorlar

19 yaşındaydı Ali İsmail… “Vurmayın öldüm” dedi. Durmadılar. Vura vura öldürdüler. Çünkü Başbakan sokaklarda yükselen öfkeyi anlamak yerine sokakları cehenneme çeviren polisle övünüyordu. Çünkü İçişleri Bakanı güvenlik güçlerinin görevini layıkıyla yaptığını söylüyordu. Çünkü Emniyet müdürleri polislere ellerini korkak alıştırmamaları talimatını veriyordu.

Her ölüm acıtır. Her ölüm can yakar. Her ölüm vakitsizdir ama vaktinden önce olanlar insanı başka türlü yaralar. Ama bazı ölümler vardır ki bir de vicdan yakar. 2 Haziran’da Eskişehir’de döve döve öldürülen Ali İsmail Korkmaz vicdan yakan ölümlerinden oldu. Bu yüzden Ali İsmail deyince sesimizdeki titreme, gözlerinin kenarlarına gelen o yaş ve öfke aynı yerde hala duruyor.

19 yaşındaydı Ali İsmail… “Vurmayın öldüm” dedi. Durmadılar. Vura vura öldürdüler. Çünkü Başbakan sokaklarda yükselen öfkeyi anlamak yerine sokakları cehenneme çeviren polisle övünüyordu. Çünkü İçişleri Bakanı güvenlik güçlerinin görevini layıkıyla yaptığını söylüyordu. Çünkü Emniyet müdürleri polislere ellerini korkak alıştırmamaları talimatını veriyordu.

Bir polis, bir bakan, bir başbakan “Vurmayın” demediği için 19 yaşında bir çocuğu, Ali’yi döve döve öldürdüler. Geriye annesinin “Aliş’imi dövdüler tekmelediler. Çok acı çekti yavrum. Keşke kurşunlasalardı oğlumu.” sözleri kaldı. Şimdi de bir annenin yaşlı gözleriyle anlattığı bu insafsızlığı bu vicdansızlığı unutturmak için vuruyorlar.

“Vurmayın öldüm” dedi Ali… Vurdular… Ve sonra yine vurmaya devam ettiler.

“Arkadaşları dövdü” diyen Eskişehir Valisi vurdu Ali’ye

Ali hastanede ölümle pençeleşirken Başbakan “Polisimiz destan yazmıştır” diyerek tekme attı.

Vura vura öldürdüler. 19 yaşındaki bir çocuğu. Ve hala vuruyorlar. Davasını dörde ayırdılar… Güvenlik gerekçesiyle Kayseri’ye gönderdiler.

Bugün mahkemesi var Ali’nin. Ve 2 bin polis 2 TOMA ve bir helikopter güvenlik sağlamak için mahkemede hazır bulunacak.

Bir polis engelleyebilirdi oysa Ali’nin döve döve öldürülmesini. Şimdi 2 bin polis Ali’nin katilini korumak için güvenlik alacak.

Ali’nin mahkemesine katılmak için yola çıkan otobüsler durduruldu. İnsanlar tehdit edildi. Adliye önünde eylem yapmak yasaklandı. Muhtemel gözaltılar olacak. Ali İsmail için adalet isteyen insanlar gözaltına alınacak. Şiddet görecek. Ali İsmail için adalet isteyenler engellenmeye çalışılacak. Oysa Ali’ye odun sopasıyla acımazsızca vuranlar kolayca engellenebilirdi…

Vuruyorlar… Öldürenin değil ölenin suçlandığı bir ülke burası. Devletin öldürenden değil Öldürenden değil, ölenden hesap sorduğu bir ülke. İlk değil elbet son da olmayacak.

Çünkü Ali’nin temsil ettiği şeyi öldürmek istiyorlar. Bir halkın haklı öfkesini, inancını, umudunu ve adalet arayışını. Vuruyorlar. İstiyorlar ki unutulsun Ali… İstiyorlar ki Ali gibilere kimse sahip çıkmasın. İstiyorlar ki Ali’yi sokağa çıkaran öfke uyguladıkları şiddetle son bulsun. İstiyorlar ki herkes sussun…

Vuruyorlar… Çünkü Ali’yi onun temsil ettiği şeyi hala öldüremediklerini biliyorlar.

“Velhasıl onlar vurdu biz büyüdük…”

Vuruyorlar… Ama ölmüyoruz, bitmiyoruz, gitmiyoruz… Çünkü  burası aslında bizi öldürmek isteyenlerin değil bizim ülkemiz… Çünkü burası Ali İsmail’in ülkesi. “Vurmayın öldüm” diyen ama boyun eğmeyen… Çünkü burası “Oğlum geri gelmeyecek. Hiçbir şey onu geri getirmeyecek ama katilleri cezasını çeksin.” Diyen Ali’nin annesinin ülkesi…

Çünkü burası Ali için sokaklara çıkan ve yine sokaklarda düşen Ahmet’in ülkesi. Çünkü burası 231 gündür kafasına atılan gaz bombasına rağmen hayata tutunmak için direnen 15 yaşındaki Berkin’in ülkesi. Burası Abdullah’ın, Medeni’nin, Mehmet’in, Ethem’in ülkesi… Burası dün Hrant için, Roboski için bugün Ali için her ne pahasına olursa adalet arayışından vazgeçmeyenlerin ülkesi…

Vuruyorlar. Durmadan vuruyorlar…

Vuracaklar, durmadan vuracaklar… Ama ölmeyeceğiz…

 Ece Ayhan- Yalınayak Şiiirdir

 

Twetter: @leylaalp

Yazarın Diğer Yazıları

Tekli koltuk

Hanımlar, beyler! O koltuklardan kalkıp aramıza katılın. Katılın ki neler söylediğimizi, neler yaşadığımızı, ne istediğimizi, neyi savunduğumuzu ve ne yapabileceğimizi görüp duyun. Tartışın, konuşun, birlikte karar verin yani çoğalın. Çünkü birlik olmak tek olmaktan büyüktür. Ne kadar rahat olursa olsun, tekli koltuk kanepeden hep küçüktür

Makul isyandan makus tarih çıkar

Ülkenin batısında bir yerlerde bir yıkım, yangın adaletsizlik olduğunda avazı kadar çıkan sesimiz doğusunda yaşandığında içimize kaçıyorsa hak ve adalet meselesi ile ilgili derin çelişkimiz var demektir...

Sokak güzeldir

Kayboluyoruz… Küçük hesaplarımızla didişirken o büyük bir denizin ortasında kayboluyoruz. Ve bunun için bir fırtına olması da gerekmiyor. Çünkü hayat insanı fırtınadan daha şiddetli savuran bir şey

"
"