13 Şubat 2019

Tanziminin tazmini: “Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana”

İlkokulda öğrendiğimiz ülkemizin “tarım ülkesi” olduğu bilgisini bu aralar herkes nasıl unuttu ben onu merak ediyorum

Sebze ve meyve fiyatlarındaki anormal artışın ardından tanzim satış noktalarında normalinden sebze satışları başladı. “Ucuz” demiyorum “normal” diyorum. Çünkü bir kilogram domatesin 3 lira olmasına ucuz denmez.

Tanzim satışları başlar başlamaz konuya dair tartışmalar da başladı. Muhalefet hemen muhalefete koyuldu, iktidardakiler elbette savunmaya. Esnafın vergiler nedeniyle fiyatları yükseltmek zorunda olmasından sebze ve meyve hallerindeki komisyoncuların ‘anormal’ kârlarına ya da zararlarına kadar pek çok konuda herkes kendince haklı olabilir.  Fakat serbest piyasa ekonomisini bu zamana kadar allayıp pullayanların domatesin önlenemez yükselişine tepki göstermeleri haklı değil.  Tırnak ucu kadar ekonomi bilgim yok. Lakin ilkokul sıralarındayken öğrendiğimiz ülkemizin “tarım ülkesi” olduğu bilgisini bu aralar herkes nasıl unuttu ben onu merak ediyorum. Hani bizim topraklarımız bereketliydi? Hani ne ekersek yetişirdi? “Eskiden tüp kuyruğu, gaz kuyruğu vardı şimdi de bu kuyruk var ne olmuş” diyenler sanırım o sıralarda ilkokul sıralarında uyuyorlardı. Bu arada kendilerinden maydanoz yetiştirdikleri balkonlarından petrol çıkarma performansı bekliyoruz.

Bir tarım ülkesi nasıl bu hale geldi sorusunu soranlar yok mu var elbette. Bu soruların sahiplerinin bir mermi fiyatının ne kadar olduğundan haberleri olmadığı için söyledikleri ciddiye alınmıyor.

“Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana”

Candan Yıldız T24 için tanzimde kuyruk bekleyen insanlarla konuşmuş. Kuyrukta bekleyen insanların bazıları gayet, memnun bazıları söyleniyor. Eminim ki konuşmak istemeyen yüzünü saklayanlar da olmuştur. İrfan Değirmenci’nin Ankara’da yaptığı röportajda da öfkeyi gördük mesela. Biri “ayıptır” demiş, biri “ zoruma gidiyor” diyor. Başka biri de“Yiğit Muhtaç olmuş kuru soğana” diyor. Bütün sürecin özeti bu sözdür.

Yoksulun sırtından doyan doyana olduğu için yükseldi domates fiyatları, soğan bu yüzden el yakmaya başladı. Birileri hep çok tok olsun diye uğraşılırken birilerinin aç yatması önemsenmediği için bitkisel bir hayata doğru gidiyoruz.

 “Şehrin meydanlarına satış noktaları kurup 3 liradan domates satmanın nesi kötü?” diye soracak olursanız o insanların bundan utanmak zorunda kalmış olmasıdır derim. İnsanların 2 lira daha az ödemek için kuyrukta beklemek zorunda olması bundan utanması öyle büyük bir kırgınlıktır ki gökten domates yağdırsanız o kırıklığı toparlayamazsınız.

80 yaşındaki bir insan 3 kilo domates almak için bir saat kuyrukta beklemek zorunda kalıyor.  ve bu kuyrukta beklemekten utanıyorsa Tanzim’in yarattığı ruhsal tahribatı tazmin etmek pek mümkün görünmüyor.

Belki yerel seçim nedeniyle, belki tepkiler dağ gibi olduğundan, belki de zorunluluktan iktidar konuya dair bir çözüm üretti. Bu arada ülkede kendini solda gören kesimi ne yaptı? Herkesin hem fikir olacağı gibi sol muhalefetin ilk önce düşünmesi gereken asgari ücrete talim eden çalışan ve emeklidir. Ve bu kesim memleketin önemli bir çoğunluğudur.  İktidarı alalım ondan sonra düzelteceğiz demek yerine bugün yaşadığımız yani yaşamakta zorlandığımız şu hayat küçük dayanışma adımlarıyla kolaylaştırılamaz mı? “Soğanı ağlatmayın” videoları yerine belediyelerle işbirliği yapılamaz mıydı? Ovacık’ı küçümseyip ‘siyasi değil’ diye küçümsemek yerine daha büyüğünü yapmak iddiasında sahip olunamaz mıydı? Çiftçinin desteklenmesi elbette iktidarın görevidir ama iktidardan beklemek yerine elimizdeki taşları atmak için değil inşa etmek için kullansaydık daha iyi olmaz mıydı? (Bunu yapan dayanışmalar ve kooperatifler var)

Şimdiye kadar yerinde üretim, üreticiyle tüketiciyi buluşturma gibi çözümleri hayata geçirmemiş olması sol muhalefetin özeleştiri vermesi gereken bir meseledir. Sonuç; Yiğit kuru soğana muhtaç oldu. Ve sorun video yapmakla çözülmüyor. 

Yazarın Diğer Yazıları

Çiçek değil, kadın

Kadın sorunu, erkekler bir gün kadınları çiçek, mukaddes ya da eşit gördüğünde sona ermeyecek. Kadınlar, haklarını tartışmak zorunda kalmadığında, özgürce ve eşit koşullarda yaşadığında bu sorun son bulacak. O güne kadar, kadınların mücadelesi son bulmayacak

Belki de aşk lazım değildir

On yıl sonra aşkı nasıl konuşacağız, bilmiyorum. Belki de konuşmaya değer bir şey bulamayacağız. Belki de çoktan başka şeylere razı olacağız. Şarkılardaki, şiirlerdeki, romanlardaki gibi bir aşk sanırım artık mümkün değil; şarkıda söylendiği gibi belki de lazım da değil…

Galiba yeterince ölmedik

Sadece öfkeli olduğumuz için değil aynı zamanda haklı olduğumuz için, haklı olmaktan yorulduğumuz için… Yıllardır haykırıyoruz: Şiddeti doğuran şey eşitsizlik ve cezasızlıktır!

"
"