Suskunluk aslında en uzun konuşmadır. Boşlukları insan doldurur. Bazen kabuldür. Bazen inkar, bazen umursamama, yok sayma. Bazen de söyleyecek hiç bir şeyin olmaması. Cevap bekleyen için ise dipsiz kuyudur… O, susuşun nedenini bulmaya çalışır. Kendine konuşur, varsayar. Duyacağı olası sözleri hesaplar ve her zaman duyacağından daha fazlasını kendine anlatır. Yani suskunluk hem hayal gücünü besler hem de insanı perişan eder.
Sosyal medyada Türkiye'nin biricik gündemi 15 gündür Sedat Peker'in açıklamaları. Peker'in Youtube üzerinden yayınladığı seri videoların kısa sürede izlenme sayısı 40 milyonu geçti. Bu demek oluyor ki dizi film izler gibi dizi dizi dizilip Peker izleniyor.
Peker'in açıklamalarında bir dizide olması beklenen her şey var. Yani entrika, ihanet, dalavere, çatışma, gerilim, cinayet, insan kaçırma, kaçakçılık. 15 dakika süren reklam yok, muazzam bütçe gerektiren dekorlar, sahneler yok. Bir gömlek, bir masa, masada bir kitap bir kamera ve bir tripot. Dizilerden diğer bir farkı Peker yaz başında sezon finali yapar mı diye bir kaygı da yok. Gelecek yıllarda çekilecek pek çok mafya dizisine ilham olacağı konusunda hiç kuşkum yok. Lakin Peker'in açıklamaları kadar çok izlenir mi emin değilim.
Peker'in videolarda söylediklerine milyonlar inanıyor. Şaşırmıyor. Bir dizi de olsa bu kadar da olmaz canım denecek şeylere milyonlarca insanın inanıyor oluşu güzel anlattığından değil, bütün bunların yaşanabileceğini tahmin ve tahayyül ettiğinden. Şaşırmıyorsak sebebi Mehmet Ağar mesela. Kuyulara atılan kemikler, Galatasaray Lisesinin önü yasak edilen kayıp anaları. Ve Peker'in bu açıklamaları memleket için yapmadığını hepimiz biliyoruz. Hadi Özışık'la yaptığı görüşmede alenen belli. "20 senedir bu adama yatırım yaptık. Hani Nisan'da dönüyorduk. Hani Nisan'da her şey değişecekti" diyor. Hesap ortada alacak, verecek belli.
Söz konusu olan vatan, millet Sakarya değil. Uyuşturucu ticaretini kimin nasıl yaptığını bilip bugüne kadar susanın millete bir sevgisinin olma ihtimali yok. Bu vatanın en iyi gazetecilerinden olan Uğur Mumcu'nun katliam talimatını kimin verdiğini bilip kendine saklayan biri vatanını sevdiğini söyleyemez. Vatan uyuşturucu limanı haline gelmişse, işler silah tüccarlarının ricasıyla yürüyorsa, gencecik çocuklar uyuşturucu batağında çırpınıyorsa Sakarya sizin için bir güzergâhtan başka bir şey değildir.
Sattığınızdır vatan. Bozuk para gibi harcadığınızdır millet. Faili belli cinayetleri gömdüğünüzdür Sakarya.
Neler yapmadılar bu vatan için? Biri tetik çekti, diğeri talimat verdi. Biri uyuşturucu sattı, öteki ihalelere fesat karıştırdı. Biri gazete bastı, diğeri gazeteci öldürdü. Biri kemikleri kuyulara attı, öteki çocuklara kıydı. Biri çaldı, biri çırptı. Şatafatlı evlerde, ihtişamlı sofralarda milleti soyma pazarlıklar yaptılar. Ama hepsi hep bir ağızdan vatanı ne çok sevdiğini söyledi. Millete utanmadan "aziz" dedi. En büyük günahları işleyip duayı ağızlarından düşürmedi.
Tam tamına 7 video yayınladı Peker. Her birinde itiraf, iftira, tanıklık beyanı var. Buna rağmen videoların ana akım medya için haber değeri yok. Basılan gazete suskun, patronlar suskun. Omerta yani suskunluk yemini eden sadece medya da değil.
Ortada onlarca ton uyuşturucu iddiaları var fakat sosyal medyada Cumhurbaşkanı'na hakaret etti diye yüzlerce insan için gözaltı kararı veren savcılar suskun.
Bir vekilin bir kadını öldürdüğü iddiası var fakat belediye başkanı ellerini arkadan bağladı diye feryat figan eden milletvekilleri suskun.
Eski başbakanın oğlunun uyuşturucu ticareti yaptığı iddiası var fakat 14 yaşında bir çocuğa elinde sapan var gerekçesiyle ateş edip öldüren emniyet teşkilatı suskun.
Bir parkı savunanları toptan "vatan haini", "çapulcu" ilan eden Cumhurbaşkanı suskun.
Yapılan tek açıklama her şeyin bir "komplo" olduğu. "Bir mafya liderinin, suç örgütünün başının sözüne mi yoksa bir bakanın söylediklerine mi inanacağız." diyor bazı resmi ağızlar. Hukuk sitemi rütbeyle mevkiiyle, apoletle ile o dayımın kızı, bu teyzemin oğlu saikleriyle işlemez. Herkes masumdur ve yine herkes suç işleyebilir, suça bulaşabilir. Anayasa böyle diyor, hukuk normları böyle diyor. Bu arada Cumhurbaşkanlığına aday olup yüzde 8.4 oy alan aynı zamanda bir siyasi partinin genel başkanı olan Selahattin Demirtaş hâlâ tutuklu. Osman Kavala'nın neden tutuklu olduğunu izahı bile yok. Milyonların oyunu alan belediye başkanları tutuklu, vekiller, gazeteciler "terörist" diye tutuklu. Fakat bu hakkında bu kadar şaibe yaratılan bakan hakkında en ufak bir soruşturma yok. Gizli tanık beyanlarıyla birinin suçlu olduğuna ikna olup binlerce insana on yıllara varan hapis cezaları verilen ülkede işlediği kimi suçları ihbar eden birinin söylediklerine itibar edilmiyor. İşte bundan dizi yapılsa "böyle bir ülke, böyle bir hukuk sitemi olmaz" der kimse inanmazdı.
Var mı, yok mu göreceğiz. Fakat şu kesin; su çürüdü, tuz koktu.